Oldukça geç yatmama karşılık erkenden uyandım, önce biraz daha uyusam diye düşündüm, sonra caydım, laptopu açtım, dün akşam başlayıp yarım bıraktığım "Çocuklar Treni" filmini izleyip bitirdim. Birkaç ay önce kitabını okumuştum, kitap daha derinlikli ve etkileyici idi, film aynı tadı vermedi, zayıf buldum. Film bitince çayı koydum, bulaşık makinesini boşalttım, o arada saat 8.30 oldu, telefon edip öğleden sonra için Ortopedi randevusu aldım, ayağımın ağrısı döndüğümden beri bir türlü geçmedi, anlaşıldı ki şefkate ihtiyacı var.
Çıkmadan önce iade için kargoya vereceğim paketi hazırladım. Sitesinde gayet şık duran eflatun renkli, kapüşonlu bir polar almıştım. Fotoğrafta yavru ceylan gibi duran giysi eve gelince boz ayı postuna dönüştü, üstüme denemek için geçirince kar adamı Yeti'ye döndüm, karanlıkta gören korkar. "Eksik olsun" dedim ve doktora gitmek için çıktığımda kargoya uğradım bırakmak için. Sıra beklerken boş duran görevlilerden biri "Buyrun" diye ilgilendi, sonra iade yapacağımı söyleyince özür dileyerek diğer arkadaşına yönlendirdi, hatta mahcubiyetinden paketimi taşıyıp benimle birlikte o görevliye kadar yürüyerek bir daha özür diledi. "Rüyadayım galiba" diyerek kendimi çimdikledim ama uyanıkmışım. Oluyor arada böyle şeyler, hala nesli tükenmeyen birkaç kişi var sanırım sözkonusu kargoda, Antalya'daki şubede benim gibi bir güççük hamfendüyü bile çileden çıkarıp avaz avaz bağırttıkları vakidir.
Erken çıkmışım, randevu saatine daha epey vakit olunca yolu uzattım, Kızılay'dan dolandım. Güneş çıkmış, hava üşütmeyecek serinliğe ulaşmıştı. Dost Kitabevi'ne girdim oyalanmak için, stantlar arasında dolandım, Legoların başında yalanarak duran, "dayanamayacağım galiba, alsam mı acaba?" diyen sakallı, bıyıklı iki koca oğlana hak verdim, zira ben de dayanamıyorum da işte, kuyumcu vitrininde sergilenecek duruma geçti Lego fiyatları.
Sonunda girdim hastanenin kapısından, bu sefer maske taktım, 2. kata çıktım, girişimi yaptırıp kartımı öttürdüm. Derken doktor çağırdı, anlattım derdimi. Doktor muayeneyi bitirince aşırı yorgunluktan stres kırığı olabileceğini söyledi, ben de zaten ondan endişelenip gitmiştim. "Bir röntgen alalım" dedi, alalım tabii" dedim içimden yüzüne karşı, "parası senden çıkmıyor nasılsa 😀" Kartı tekrar öttürüp bodrum kata, röntgene indim, gayet kibar ve sevimli bir genç hanım çekti sol ayağımın vesikalığını. Doktora yolladığını söyleyince ayakkabımı giyip ben de vesikalığın ardından gittim. Doktorum kupasına kahve alıyordu, içene kadar beklemeye niyetliydim ki çağırdı. Baktı röntgenlere, stres kırığı olmadığına karar verdi, tarak kemiklerime para sıkışmış, ben veznede çıkarttırdığım için başka işleme gerek kalmamış 😂 Buz-ağrı kesici-ve pomat üçlemesini de ekstradan kullanırsam tadından yenmezmiş, zaten stres kırığı olsaymış da aynı işlem yapılırmış, çok yormamamı, hızlı yürümememi tavsiye ederek yolculadı. Allah için kibar bir beydi, teşekkür edip ayrıldım, başıma daha beter bir iş çıkarmadığı için şükrettim. Yürürsen günde 20 bin adımdan bir hafta Datluses emmimizin dediği gibi "Allah ce-zanı verecek" 😂
Şifa bulmak için yorduğum ayağım hafiften ağrımaya başlasa da kendimi ödüllendirmem gerekiyordu, şunu aldım:
Yılın ilk nergisi, üstelik yaprakları Antalya'daki gibi sipsivri değil, kıvırcık marul gibi, indimde böylesi makbul. Yüzümü gömüp derin bir nefes çektim ve yine Denizli'ye gittim hafızamda.
Tam eve doğru yürüyecektim ki aktara uğramam gerektiğini hatırladım, geri dönüp Lokman Hekim Baharatçısı'na girdim Sakarya Caddesi'nde. Papatya, yasemin ve gülhatmi aldım çay yapmak için. Kasa sırası beklerken önümdeki kadın minik bir paket koydu tezgaha, kasiyer "3 lira" dedi, evet yazıyla da "üç". Hönk! Böyle bir miktarın hala geçerli olduğu kalemler var mıydı dostlar? Kadın gidince kasiyere "Çok duygulandım" dedim, "Niye?" dedi. "Uzun zamandır ilk defa üç liraya bir şey alındığını gördüm de ondan, Allahaşkına ne aldı o hanım, bana da verin" dedim. Şimdi güleceksiniz ama kına almış, paketin içine ancak bir yemek kaşığı sığar Allah sizi inandırsın. Kasiyer "Parmağına yakacak galiba" diye fikir yürüttü, tezgahtar "hayır saçınaymış" diye düzeltti. Kadın kel miydi ki, dikkat etmemişim, o kadarcık kınayla saç mı boyanır yav. Aklıma fesatlık geldi ama neyse bende kalsın. Paketlerimi alıp üç liranın otuz katını ödeyerek çıktım.
Eve doğru yürürken yağmur başladı, şemsiyem olmadığı için Migros'a sığındım. Orada da bir kasa kavgası yaşandı ama onu da anlatırsam fazla uzayacak bu yazı. Her zaman böyle atraksiyon olmuyor inanın hayatımda, bugün hepsi üstüste geldi. Burada keseyim de gidip yemek hazırlığına girişeyim. İyi akşamlar diliyorum, keyfiniz bol olsun...
Geçmiş olsun şekerparem, kırık olmadığına şükür, araya sıkışan liracıkları da nazardır faslından değerlendirmeli. :)
YanıtlaSilNergis çıkmış mı? Oh ne güzel! Darısı bizim başımıza, keyifle koksun evinizde. :)
Ya bir ara cidden korktum kırık, çatlak çıkacak diye. Liracıklar epey tuzluydu ama işlemin yarım saati bulmadan sürmesine değerdi diyerek avunuyoruz. Devlet hastanesinde bir hafta uğraşıyor olacaktım, randevu-muayene-röntgen sırası-sonuç bekleme-tekrar dr, ayh için büzüldü (nasıl oluyorsa iç büzülmesi, idare et artık).Çok yürümenin cezasını çeksem de değerdi yav. Nergis çıkmış, durmadan para diyorum ya o da olmuş altın parası yani ama almadan da geçilmezdi.
Sildolu dolu bir gün olmuş, oluyor bazen böyle. Öncelikle geçmiş olsun öğretmenim :) sonra 3 liraya alınan kına ile ilgili aklınıza gelen fesatlığa kahkaha attım :) nergisler ise nefis...benim için de kokuyu çekin içinize :)
YanıtlaSilSağol Şulecim, o miktarda kına başka bir amaçla kullanılamayacağı için içimden fesatlanıp dışa vurmadım, arif olan anlıyor işte :) Senin için koca bir nefes çektim, misss!
SilBu kadar olay bizim burada bir ayda olmuyor :)) Kınayı bence birilerini kınama maksatıyla almıştır :)))
YanıtlaSilO kınamanın nasıl olduğunu Almanya'da yaşasan da bilirsin sanırım :)) o miktar başka amaca hizmet etmez çünkü :) Valla bazen denk geliyor C'cim, bir de paratoner gibiyim, çekerim bu tarz şeyleri...
SilHocam çok güldüm kına mevzusuna. Geçmiş olsun şifalar dilerim. Hülya
YanıtlaSil