Sabah gündelik hayata karışmadan "İşte Geldim Deniz Kenarı"nın son yarım saatini de dinleyip kalktım yataktan. Selçuk Altun yine şaşırmadı finalde. Öldü sanılan anne bulundu, zengin ve aşık olundu, onlar ermiş murada biz çıkalım kerevete şeklinde bitti kitap. Böyle olacağını bildiğim halde niyet edip dinlediğim için "kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime" 😂
Dün dizilere doyamadım, "Yüzyıllık Yalnızlık"ın son üç bölümünü izleyip vedalaştıktan sonra akşam da "Şakir Paşa Ailesi"ne merhaba dedim. Kendileriyle tanışıklığımız epey eskilere dayansa, haklarında yazılmış tüm kitapları okusam, yaşam öykülerini bir yakınımmış kadar bilsem de görsel olarak izlemek hoş oldu. Her ne kadar hiçbir kitapta rastlamadığım Cevat Şakir'e göz süzen hizmetçinin varlığına şaşırsam da dizi tansiyonu açısından normaldir herhalde diye düşündüm.
Öğleye doğru kız kardeş geldi, biraz gıybet yaptık, biraz eski fotoğraflara baktık. Kahve içtik ve yılbaşı gecesini çoluk çocuk onda geçireceğimiz için yemek listesi belirledik, sonra o gitti, ben biraz kitap okudum. Derken aklıma kimde gördüğümü hatırlayamadığım ama not aldığım bir filmi izlemek geldi. Başrolünde güzelim Jeanne Moreau'nun oynadığı, 1958 Louis Malle yapımı bir film izledim. Türkçe'ye alakasız bir şekilde "İdam Sehpası" diye çevrilmiş:
Siyah-beyaz çekilmiş bir kara filmdi, çok beğendim. Jeanne Moreau'nun ne kadar güzel bir kadın olduğunu unutmuşum. Müziklerini Miles Davis'in yapmış olması da ayrı bir hoşluktu. Ne varsa eski filmlerde var diyeyim ben de, yaş itibarıyla uygundur 😂
Film bitince mutfak yolu göründü, tarhana çorbası pişirdim dışarıdaki yağmurlu, soğuk havaya yakışır diyerek. Üç gündür dışarı çıkmadığımın da farkındayım, yarın yağmur çamur olmazsa bir miktar yürümekte fayda var.
Hâlâ yılbaşı havasına giremedim ve hâlâ kokina almadım. Evimizde yeni yılın yakın olduğuna dair tek belirti, sipariş ettiğim bir objenin yanında hediye olarak gelen, vazodaki lavantalara iliştirdiğim şu Noel Emmi:
Günlüklere başladığım günden bu yana reytinglerim sürekli düşüyor bunu da belirtmeden geçemeyeceğim, Blogspot sinirlenip yayınıma son verebilir haa! AB grubu izleyici neredesiniz 😂
İyi akşamlar dileyerek bitiriyorum, Hüsnü Arkan'ı küstürmeyelim, gidip kalan 40 sayfayı okuyup kitabını sonlandırayım.
Sevgili Leylak Dalı ben her gün keyifle okuyorum, lütfen devam...
YanıtlaSilÇok sağolun, biliyorum okuduğunuzu, benimki küçük bir şaka. Yazmak öyle bir terapi ki bana kimse okumasa yine yazacağım kesin :)) Çok sevgiler...
SilSiz yazın biz okuruz öyle güzel yazıyorsunuz ki okumak çok zevkli. Hülya
YanıtlaSilHülya Hanım bundan eminim, her yazının altında yorumunuzu görmek sizinle sabah kahvesi içmek gibi :)
Silben de okuyorum örtmenim ama AB grubu muyum emin değilim :P
YanıtlaSilyüzyıllık yalnızlık'a bugün başlayacağım kısmetse :) şakir paşa ailesinin köşkünün bahçesine bayıldım ben en çok. daha önce üstün körü bildiğim bir hikayeyi izlemek benim hoşuma gitti doğrusu. bakalım, nasıl ilerleyecek...
Sen daimi okurumsun Şulecim, AB ne, alfabenin bütün harfleri senindir :)) Benim sitemim yorum bırakanlara değil okuyup kaçanlara ya da hiç okumayanlara. Ayrıca şaka yahu. Şakir Paşa umarım başladığı gibi gider, diğer diziler gibi uzadıkça saçmalamaz. Yüzyıllık Yalnızlık'ı seveceksin, eminim.
SilLeylakcığım şahsen ben biriktirip toplu okuyorum. Hatta dün dua bile ettim, eşimle Yüzyıllık Yalnızlık'a başladık, adamcağızın kitap zevki tamamen zombi ve felaket kurmacalarıyken - ve yavrular da maalesef tamamen kendisine çekmiş gibi duruyorken - sayenizde evimize "entelektüelizm" girecek diye umuyorum. Zira en sevdiğim yazarlardan birinin en sevdiğim döne döne okuduğum bir romanıydı, bakalım dizisi de iyi diyorsanız....
YanıtlaSilCerencim sen benim iyi takipçimsin, benimki şaka. Takipçilerim başımın tacıdır ayrıca. Umarım sever eşin diziyi de bana söylenmez :)) Ben sevdim gerçekten, elbette kitap kadar detaylı değil ama olsun varsın...
Sil