Bu sabah hava o kadar ağır ve kapalıydı ki saat 9'a doğru açtığım gözlerim "No'lur biraz daha uyuyayım" dese de yüz vermedim. Anneannem gibi belimi tuta tuta kalktım, kahvaltı hazırlığına başladım.
Kahvaltı sonrası gökyüzü görüntüsünün hakkını vererek yağmur indirmeye başladı, Ankara kışını sevmiyorum, hem ruhumu, hem kendimi hasta ediyor. Neyse sıkalım bakalım bir süre daha dişimizi, tünelin ucunda ışık göründü.
Bugün Ankara'ya geldiğimden bu yana bir türlü gerçekleştiremediğimiz bir buluşma programı vardı. Bilgeciğimin Annesi Sevda ve Kitapçı kedilerinin en tatlısı B. ile sözleşmiştik. Kararlaştırdığımız saate kadar "Ateş Ten Gölge"den iki güzel öykü daha okuyup hazırlandım. Düştüm yola, yağmur yağmaya devam ediyordu, yeni şemsiyeme siftah yaptırdım. Şemsiyemin gökyüzü gibi yıldızlı desenine bakarken babamın şemsiyeli bir anısı geldi aklıma. Gençlik yıllarımızda ithal ürün bulunmazdı pek piyasalarda. Ya kaçak olarak girerdi, ya yurtdışından gelenler getirip satardı. Babam işyerinde böyle birinden "Cobold" marka bir şemsiye almış kendine. Her sabah kalkıp perdeyi açıyor ve yağmur yağıyor mu diye bakıyordu. Aksilik bu ya yağmur bir türlü yağmıyordu. İş aile eğlencesi haline geldi bir süre sonra, gece hepimiz "İnşallah yarın yağmur yağar" temennisiyle yatıyorduk ama bir damla bile düşmüyordu. Bir ay kadar geçmişti ki yağışlı bir sabaha uyandık, babamda bir bayram havası. Bir İngiliz lordu gibi Cobold'unu koluna taktı ve işe gitti. Akşam geldiğinde elleri boştu. "Baba şemsiye nerede?". "Yok". "Nasıl yok, getirmedin mi?". "Yok işte, kayboldu". Haydaa, sen günlerce yağmur yağsın da şemsiyemi kullanayım diye bekle, ilk yağmurda şemsiyeyi bir yerde unut ve bulama. Günlerce güldük, babam kör kuyularda merdivensiz değil ama deli yağmurlarda şemsiyesiz kalmıştı 😂
Buluşma mekanımız Flamingo Pastanesi idi. Yeni nesil cafelerin self servis kuyruğundan, masalarda ders çalışan öğrencilerin kütüphanedeymişiz gibi "Sessiz olun" bakışlarından ve kalabalığından bezdiğim için ben teklif etmiştim burayı, zaten geçen yıl yine bu vakitler aynı yerde buluşmuştuk, gelenek haline getirmekte fayda var. Flamingo'yu severim evvelden beri, taa ilk gençlik yıllarımdan, benim favorim Tunalı'daki merkez idi ama ne yazık ki çağa yenildi, sahibi vefat edince dönerci açıldı yerine, o güzelim bakır flamingo rölyefler ne oldu acaba? Orası kapanınca Kızılay Flamingo'ya razı olduk, ürün kalitesinde üstüne tanımam, pembe flamingoları, pembe masaları, pembe tavanı ile de kendine özgü bir mekandır. Şemsiyemi kapatıp içeri girdiğimde Sevdacığım bizi bekliyordu, anında sohbete daldık. Derken kediciğim geldi elinde geleneksel laleleri ile. Geçen yılkiler kırmızı-sarı ebruli idi, bu yıl dekora uyumlu pembe seçmiş, "Lale getirenlerimiz çok olsun" diyerek sarıldık 🌷
Öyle bir sohbete daldık ki sipariş için etrafımızda dolanan garsonları sonunda fark ettik, hem de boza varmış hemen istedik. Akman kapandığından beri boza içmemiştim, oradaki kadar güzel olmasa da yine de eski bir dosta kavuşmuş gibi mutlu oldum.
Pastaneden çıktığımızda yağmur çoktan dinmiş, güneş çıkmıştı, Ankara bu aralar hava durumunda kararsız. Karşıdaki çiçekçi kulübesinde kokinalara takıldı gözüm. Kokinasız yılbaşı geçirmezdim ama nedendir bilmem bu yıl hiç içimden gelmiyor. Lakin öyle güzel dizmişler ki üstüste, kırmızı topçuklarıyla "Gel al beni" der gibiydiler.
Yine de direndim, almadım ama muhtemel ki dayanamayıp alacağım, o yüzden biraz daha geç olsun ki yılbaşı gelmeden kurumasın.
Kokina kırmızısı kadar neşeli olsun günleriniz...
Ayyy çok özendim! İkisi de ne güzel insanlar.. Kitapçı kedi artık yazmıyor mu ben bir yerde bir şeyi mi kaybettim?! Ankara kışı için hislerin Münih kışı için hislerimle tamamen aynı ve hatta bugün gerçekten o kadar karanlıktı ki, tüm gün arktik iklimdeymişim bunaltısıyla geçti.. Benim öyle 9’da kalkma lüksüm de yok 6.15! :))
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş, okurken hem gülümsetti hem de nostaljiye sürükledi! Şemsiyeyle ilgili babanla yaşadığınız hikaye tam bir klasik aile anısı gibi, insanın böyle hatırladıkça yüzünü güldüren anıları olması ne kadar güzel. 😊 "Deli yağmurlarda şemsiyesiz kalmak" deyimi de kendi başına hikaye anlatır gibi!
YanıtlaSilFlamingo Pastanesi'ni ve o eski mekanların ruhunu o kadar güzel anlatmışsın ki, sanki bir köşesinde oturmuş sizleri izliyor gibiyim. Geleneksel laleler ve sohbetin sıcaklığı yazıya öyle güzel yansımış ki adeta bir dost buluşmasına ortak olmuş gibi hissettim.
Kokinalar konusunda da seni çok iyi anlıyorum, o kırmızı topçuklar insana mutluluk veriyor ama yılbaşı yaklaştığında daha özel hissettirdiği için beklemek yerinde bir karar olmuş. Umarım o gün geldiğinde en güzel kokinalar seni bulur.
Hava kapalı da olsa, ruhun hep o güneşin açtığı an gibi neşeli ve canlı olsun. Yazılarınla buluşturduğun bu sıcacık atmosfer için teşekkürler! 🌟