.

.
.
altın portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altın portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2014 Pazartesi

ALTINDAN PORTAKAL 4 VE KMO (29)

Bugün portakalımızdan tek bir dilimcik yedik, yerli malı idi kendileri. Üstelik Venedik Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü almıştı ki izleyince hakettiğine emin olduk. Yönetmenliğini Kaan Müjdeci'nin yaptığı "Sivas" filminden bahsediyorum. 


Çekimleri Yerköy'de yapılan filmde 11 yaşındaki Aslan'ın köpek dövüşü sonunda öldü diye terkedilen bir köpeği sahiplenmesi, onunla kurduğu ilişki ve Pamuk Prenses temsilinde prenses olan sınıf arkadaşı Ayşe'ye kendini beğendirme çabaları konu edilmiş. Köpek dövüşü sahneleri yer yer tedirgin etse de oldukça başarılı bir yapım ortaya çıkmış. Bilhassa Aslan rolündeki yerel oyuncu Doğan İzci'nin muhteşem oyunu izlenmeye değerdi. Doğan İzci Venedik'te de yan ödüllerden bir "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"nü hakkıyla elde etmiş.

Bu yıl festivale köpekli filmler damga vurmuş sanki, en az insanlar kadar başarılı canlandırmalar yapmış onlar da. "Sivas" filmini, bilhassa da Doğan İzci'nin oyunu için mutlaka izleyin derim.

Kitap Meydan Okuması'nı bitirmek üzereyiz. 29. soru şöyle:

29. gün: Herkesin nefret ettiği ama senin sevdiğin bir kitap:

Var mı ki öyle bir kitap, herkes nefret edecek ben seveceğim, enayi miyim yav :) Bilemedim valla, aklıma gelirse söylerim.

Ve son olarak bir Antalya manzarasıyla bitirelim, Beydağları'nı özleyenlere gelsin:


12 Ekim 2014 Pazar

ALTINDAN PORTAKAL 3 VE KMO (28)

Geldik festivalin üçüncü gününe, bugün iki film vardı sırada. Birincisi "Ustaların Gözünden" kuşağından Dardenne Kardeşlerin yönettiği "İki Gün, Bir Gece" idi:


Başrollerini Marion Cotillard ile Fabrizio Rongione'nin paylaştığı film Sydney Film Festivali'nde "En İyi Film" ödülü almış. Geçirdiği depresyon nedeniyle bir süre işinden uzak kalan Sandra'nın çalıştığı şirkette işinden çıkarılması söz konusudur. Bunun önüne geçebilmesinin tek çaresi yapılacak oylamada iş arkadaşlarının alacağı primden vazgeçip Sandra'nın işinde kalması yönünde oy vermeleridir ve Sandra'nın bunun için sadece iki günü ve bir gecesi vardır. Marion Cotillard'ın usta işi bir oyun çıkartığı film oldukça güzel bir yapımdı. İzleme fırsatı bulursanız kaçırmayın derim...

Günü ikinci filmi "Uluslararası Yarışma" filmlerinden biri olan "Villa Touma" idi. Filistinli kadın sinemacı Suha Arraf'ın yönetmenliğini yaptığı filmi Suha Arraf ve oyunculardan Ula Tabari ile birlikte izledik. 


İşgal altındaki Ramallah'ın Ortadoğu savaşları sonucu değişen çehresine ayak uyduramayan aristokrat aile mensubu üç kızkardeşin kendilerini dünyaya kapattıkları yaşamları ve yanlarına aldıkları yetimhanede büyümüş hayat dolu yiğenleri ile olan ilişkilerini konu alıyor. Yer yer güldüren, yer yer hüzünlendiren, kolay izlenen bir yapım. Tavsiye olunur...


Fotoğraf film sonrası Festival Komitesi Başkanı Elif  Dağdeviren'in yönetmen Suha Arraf ve oyuncu Ula Tabari ile yaptığı söyleşiden.


Efendim, bu da 51 yaşına giren Altın Portakal teyzemiz. Yeni yaşında biraz tarz değiştirmiş, yaşına başına uygun giyinmeye çabalamış ama sankim bir ezik büzük olmuş, köşeli falan, sert hatlı. Göğüslerini de kapatıp edebini muhafaza etmeye karar vermiş ve galiba güneşte fazla kalıvermiş ki kapkara yanmış garip :) Az kalsın tanıyamayacaktım kendisini.

Portakalın 5. dilimini de bünyeye yolladıktan sonra gelelim Kitap Meydan Okuması'na, sondan 3 evvelki soru: 

28. gün: En sevdiğin kitap adı:


Sadece adını değil, içindeki öyküleri de pek sevdiğim Carson McCullers'in "Küskün Kahvenin Türküsü" karşınızda...

Kalın sağlıcakla, yarına bir Türk filmiyle 6. dilimin tadına bakacağız...

11 Ekim 2014 Cumartesi

ALTINDAN PORTAKAL 2 VE KMO (27)

Bugün altından yapılmış portakalımızdan iki dilim daha yedik, bugünkü dilimler dünkünden daha lezzetliydi. Ayrıca ortam biraz daha hareketlenmiş, salonlar dolmuş, basın ve sanatçılar da boy göstermeye başlamıştı. Uluslararası jüride Muhteşem Süleyman vardı, 2. filmi onunla birlikte izleyip onurlandık :)

Efendim günün ilk filmi sabah seansında izlediğimiz "Dünya Sinemalarından" bölümünden Sebastian Sepulveda'nın yönettiği "Las Ninas Quispe/Kızkardeşler" idi. 1974'de Şili'nin dağlık bir bölgesinde yaşanan gerçek bir olaya dayanan film çetin doğa koşullarında hayvancılık yaparak varolmaya çalışan 3 kızkardeşin onurlu mücadelesini anlatıyordu. Biraz ağır tempolu olmasına rağmen şahane doğa görüntüleri ve çarpıcı finali ile izlenebilir bir yapımdı. 


Öğleden sonra ise "Uluslararası Yarışma"nın ilk filmini, "White God/Beyaz Tanrı"yı seyrettik. Macar, Alman, İsveç ortak yapımı olan filmi Kornel Mundruczo yönetmiş, başrolünde Zsofia Psotta isimli çok genç bir kız ve  bir sürü köpek oynuyordu.


Film 13 yaşındaki Lili'nin köpeği Hagen'i kurtarmak uğruna verdiği mücadaleyi anlatıyor. Onlarca köpek rol almış filmde ve olağanüstü bir eğitimle yönlendirilmişler. Bir şekilde mutlaka izlemenizi öneririm. Filmin bitiminde başrol oyuncusu Zsofia Psotta ile sinema yazarı Alin Taşçıyan bir söyleşi gerçekleştirdi. 


Sanatsal etkinliğim bu kadarla kaldı sanıyorsanız yanılmaktasınız, günü Antalya Devlet Opera ve Balesi ekibinin sahneye koyduğu "Otello" balesinin prömiyerini izleyerek kapattık.


Gelelim Kitap Meydan Okuması 27'ye:

27. gün: Bir kitapta okuduğun en "sağ gösterip sol vuran" gelişme ya da sürprizli son:

Yeminle aklıma bir şey gelmiyor, son sorulara doğru su koymaya başladıysam festivalin etkisidir affola...


10 Ekim 2014 Cuma

ALTINDAN PORTAKAL 1 VE KMO (26)


51. Altın Portakal Film Festivali başladı. İlk seyrimizi yönetmenliğini Rodrigo Sorogoyen'in yaptığı İspanyol yapımı "Stockholm" ile yaptık. Oldukça çapkın olan ve bir partide gördüğü genç kızı gözüne kestirip ısrarla yakınlaşmaya çalışan bir gencin öyküsü. Çokca dialoga dayalı bir filmdi, ikinci yarıda oluşan ters köşeye yatırma hali filmi biraz canlandırdı. Yönetmen 2014 Malaga Film Festivali ve İspanya Sinema Yazarları Ödülleri'nde en iyi yönetmen, başrol oyuncusu Javier Pereria ise 2014 Goya Ödülleri'nde umut vaat eden oyuncu seçilmiş. İzlenebilir düzeydeydi ama illa ki seyredin de diyemeyeceğim.

Festival ilk gün olduğundan mıdır nedir, pek sönük pek cansız başladı. Bizim izlediğimiz salon neredeyse boştu, henüz ortalıkta bir sanatçı da görünmüyordu. Geçen yıl 1 liraya izlediğimiz AKM'de yapılan galaların biletleri 8 liraya çıkmış ve buna rağmen hala numarasız. Daha pahalı olması gereken özel sinema salonlarında ise emekli, öğretmen ve öğrenci biletlerinin 6,5, tam biletlerin 7,5 lira olması da düşündürücüydü, üstelik yerler numaralı. Hayırlısı bakalım, ilerleyen günlerde neler göreceğiz. Portakalı dilimledik, ilk dilimi yedik, devamı yarına...

Kitap Meydan Okuması'nda 26. güne gelecek olursak, sorumuz şu:

26. gün: Bir konu hakkındaki fikrini değiştirmiş olan kitap:

Düşündüm, düşündüm de bulamadım, demek ki çok sabit fikirli bir insan evladı imişim, yazıklar olsun kendime :)