Sırt ağrılı bir gün geçiriyorum, zaten maşallah kış geldi mi her gün bir yer ses veriyor, senfoni orkestrası gibiyim. Çocuklar yemeğe gelecek, güya uğraşmayayım diye mantı önerdim, kabul ettiler. Sanmayın ki mantıyı ben açacağım, yufkacımız sağ olsun 😀Yine de tüm gün oraya koştur, buraya koştur, iyi ki yorulmadım.
Sabah kendimi yataktan spatulayla kazıyarak kaldırdım desem yeridir. Biraz esneme hareketi yaptım sırtıma faydası olur diye, sonra da kahvaltı hazırladım. Kahvaltıyı yaparken dün yarım kalan Nezaket Erden podcastini dinledim, tabii çılgın kahkahalardan anlayabildiğim kadarıyla, aşırı gülmeden de program yapılabilse keşke. Sonra "Haydi kızım, kavun karpuz da yata yata büyür, aş da sabahın, iş de sabahın" diyerek kalktım. Böylece anneannemi de anmış oldum. Kendisi tavuk gibi akşamdan tüner, sabah namazı bahanesiyle imam ilk heceyi söylerken uyanır, namazı kılınca da bizi dürterdi. Kahvaltı bulaşıklarını makineye dizip zeytinyağlı kabak yaptım mantının yanına ki hamur az yensin. Ne zamandır bekleyen ve yakında müsaade isteyecek Anjelik erikleri doğrayıp bir tatlı kaşığı şekerle marmelat haline getirdim, tavsiye ederim gayet lezzetli ve düşük kalorili oluyor, hafif ekşimsi tadıyla da tatlı krizleri için birebir. Buzdolabında bozulmadan kalıyor düşük şekerine rağmen. Mutfağı toparladım, elektrik süpürgesini açıp toz aldım, sofrayı kurdum. Benim adetim böyledir, yemeğe konuk gelecekse sofrayı bir gün önceki akşamdan hazırladığım olur. Baktım berbat haldeyim kendimi duşa attım, giyindim kalan eksiklere giriştim. Mantıya yoğurt hazırladım, vanilyalı puding yaptım. Tüm bu süreçte Hatice Aslan ve Erhan Güzel'in Evrim Kuran'a konuk olduğu iki podcast dinledim. Hatice Aslan yeni yıl dileklerini dilerken her yıl için bir kelime seçtiğini ve ona uygun davranışlar geliştirmeye çalıştığından bahsetti. Niye ben de seçmeyim diye düşündüm, önce "Doludolu" geldi aklıma, önümdeki yıllar ardımdaki yıllardan daha az kaldığına göre yapacağım her şeyi doludolu yaşayarak yapabilirim dedim. Ardından da şu yaşa geldin kadın, hayır demeyi öğrenemedim, bence bu yıl "Hayır"ı seç de biraz yükün azalsın diye düşündüm. Sonra da fazla mal göz mü çıkarır, iki tane olsun benim kelimem diyerek ikisini de aldım, bağrıma bastım. Sizler de şahit olun, 2025 mottom "Doludolu" ve "Hayır" olacak.
Sonunda işleri bitirip kendime bir kahve yaptım, biraz uzandım. Yine podcast kurcalıyordum ki önüme "Ankara'da Seylap Faciası" podcasti düşmesin mi? "Ankara'da Bir Ev" diye bir siteden. Şaşkınlıktan telefonu düşüreyazdım. Tevafuk mudur, tesadüf müdür, hissikablelvuku mudur, her ne ise, bu benim bebekken yaşadığım ve annemle birlikte at kestanesi ağacına çıkarak sele kapılmaktan kurtulduğum sel felaketi idi.
Görsel: Buradan
Hatırlamadığım ama defalarca dinlediğim felaketi üçüncü bir şahsın ağzından bir kere daha dinleyince aklımda kalandan daha da dehşetli bir şey olduğunu fark ettim. Kardeşimin bu sel baskınını konu aldığı bir yazısından da alıntı yapılmıştı. Fotoğraf size olayın boyutları hakkında bilgi verebilir.
Hasılı kelam bugün sırt ağrısı, podcastler, şaşırtıcı tesadüfler ve koşturmakla geçti. Çocuklar birazdan gelir, bugünlük bu kadar olsun. İyi hafta sonları diliyorum...
Demek ki şu sıralar torun bey başta olmak üzere ailece keyifli bir sofradasınız, afiyet şeker olsun, muhabbetiniz bol olsun. :)
YanıtlaSilBen bu sene kendime "keyifli" kelimesini seçeyim, yılın tema kelimesini seçmece güzel bir fikirmiş, hemen benimsedim
:)
17-21 Aralık zaman dilimine ne çok şey sığmış. Yıllar öncesine bile anılarda bir yolculuk yapmışsınız. Geçmiş olsun.
YanıtlaSilKuşaklar arası sofraları ben de çok seviyorum. Adetleri, gelenekleri, sofra düzenini, görgü kurallarını; çocuk ve gençlerin yaşayarak öğrenecekleri bir uygulama okulu gibi. Bugün öğle yemeğinde benim de sevimli konuklarım vardı.
Her yıl için bir kelime seçimi sorulsaydı; 2025 için "Yaşamak" derdim sanırım. Yaşayarak göreceğiz...
Sağlıkla-gönlünüzce iyi bir yıl diliyorum.