.

.
.
Yeme-İçme Kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeme-İçme Kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2010 Pazar

TAKTIM BEN YEMEK KÜLTÜRÜNE

Artık iyiden iyiye kendini hissettiren sonbaharın ilk Pazar'ında kitabımın eşlikçileri: Kahve+çikolata+yeni edindiğim Kalanchoe çiçeği (biz ona aile arasında Kayınço diyoruz)+başağrısı.

Şu sıra İstanbul'un yemek kültürüyle fena halde haşır neşirim. Kendim için birşey istiyorsam namerdim sevgili İstanbullu kârîlerim, herşey sizin için:)

İlginç birşey okudum kitapta, paylaşayım:

Balık yemeklerinin İstanbul'un Müslüman halkı arasında yaygınlaşması 19. yüzyıl başlarında olmuş. Öncesinde uzak durma sebebi balıkların boğulan insanların etini yedikleri düşüncesi ve balığın üzerine su içilirse canlanacağı inancı imiş. (Şimdi balığı yediniz, üstüne de suyu içtiniz, amanın iki saat sonra ağzınızdan hem balık hem de yediği adam fışkırırsa ne olacak, ay Allah etmesin:) Gerçi ikincisi batılı yazarların iddiası imiş ama eminim ki payı vardır. Ancak Batılılaşma akımları, gayrımüslim komşulardan gelen enfes balık kokuları ve kırmızı ete göre ucuz oluşu sonuçta bizi de balığa alıştırmış. Hatta 2. Dünya Savaşı'nın yokluk ve karne yıllarında beslenmeye önemli katkı sağlamış. Bunda o yıllarda Boğaz ve Marmara'da görülen balık bolluğu da etken olmuş tabii ki.

Ne dersiniz, bu akşam balık yesek mi ki?