Güne kahvaltı ederken Oya Baydar'ın son romanı "Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı"nı okuyarak başladım. Çalışma yıllarımdan bu yana edindiğim bir alışkanlık, zamandan tasarruf ve daha fazla okuyabilmek için iki faaliyeti birlikte yapmak; yerken okumak, çorba karıştırırken okumak, kuaförde saç boyasının süresini beklerken okumak, vs. Eskiden uzun otobüs yolculuklarında okuyamazdım, midem bulanırdı, şimdi o da geçti, yalnızca küçük araçlarda okuyamıyorum, hatta telefona bile fazla bakarsam yine midem bulanıyor.
Kahvaltı bitince kitabı bir yana bıraktım, önce iki gündür büfe üstünü bekleyen tabak çanağı büfe içine naklettim, sonra da kuruyan çamaşırları katlayıp yerine kaldırdım. Kahve yapıp internette gezindim, blog yazılarından okumadıklarımı kıraat ettim, Instagram'a ve Facebook'a göz attım, "biletinial" sitesine girip uygun bir etkinlik için bilet aradım ama anlayamadığım bir şekilde tüm biletler anında satılmış göründüğü için alamadım. Bilet fiyatları el yakıyor üstelik. Yılbaşı konserlerinin satışının açıldığı an giriş yaptım siteye tüm biletler tükendi görünüyor. Devasa bir salonun biletlerini uzaylı gelse bir dakikada tüketemez, anlamadım valla bu işi, sonunda girdim Antalya'ya 6 Mart için tiyatro bileti alıp en azından kendimi teselli ettim. Sonra bir mail geldi, ara sıra yazılarımın yayınlandığı Şenlik Blog'dan, yılbaşı gecesi konulu kısa yazılar derlemesi yapılacakmış. Hemen iki paragraflık bir yazı yazıp yolladım.
Gökyüzünde güneş vardı ve hava açıktı bugün, yürüyüş yapmaya karar verdim, giyinip çıktım, çanta bile almadım, paltomun bir cebine cüzdanla anahtar, bir cebine telefon, ileri marş! Yüreğimin değil ama ayaklarımın götürdüğü yere doğru yürümeye başladım. Sağa sola sapmadan dümdüz, bizim caddeyi bitirdim, Servi Sokağa saptım, sağda eskiden bir beyaz eşya bayisi vardı, şimdi cafe oldu, az ileride ise meşhur Konak Sineması. Anneannemi kandırınca akşamları götürürdü beni bazen, "Kartal Tip filmi varsa ona gidelim" derdi. Kartal Tibet'i seviyormuş demek. Bir de Erol Burçböyük'ü severdi 😂Bu sinemada en son Ferzan Özpetek'in "Harem Suare"sini izlemiştim annem ve kardeşimle, sonra sinema olmaktan çıktı, bir ara çiçek mezatı olarak kullanıldı, şimdi düğün salonu olmuş. Bir yanı boyluboyunca iki katlı dairelerin olduğu bir site, diğer tarafı da çeşit çeşit dükkanların sıralandığı sokağı bitirdiğimde sol tarafa baktım her zamanki gibi. Yıllardır görüşmediğim yakın bir arkadaşımın, bir aile dostumuzun kızının yaşadığı apartmana, her seferinde bakarım acaba balkonda falan görür müyüm diye, hiç denk gelmedim. Belki de artık orada yaşamıyordur.
Servi Sokak'tan Umut Sokağa geçtim, Umut Yufkacısı'nın önünden yürümeye devam ettim Umut'un babanneçikosuna da bu uyardı tabii ki. Kurtuluş Lisesi'ne yaklaşırken bir öğrenci ve veli kalabalığının arasında kaldım. Meğer lise falan kalmamış ilkokul olmuş bina. Lise nereye gitti acep? Hukuk Fakültesi'nin Ankara taşından yapılma kunt binasının duvarına gelince sola çark edip geri dönmeye karar verdim ve Cemal Gürsel Caddesi'ne indim. 27 Mayıs ihtilalinden sonra cumhurbaşkanı olan Gürsel'in bir akrabası Yenimahalle'nin bitiminde, muhtemelen Karşıyaka'da otururdu. Zaman zaman makam arabasıyla o akrabayı ziyarete giderdi. Konu komşu heyecanla balkonlara yığılırdık. Önümüzden jet gibi geçen araçlarda kimi ve neyi görmeyi umuyorduk acaba? Haydi ben çocuktum da berikilere ne oluyordu 😃
Kurtuluş'a yürümüşken Kurtuluş Parkı'na girmeden dönmek ayıp olacaktı, karşıya geçtim. Ben yaya geçidindeyken parkın güvercinleri artarda havalanıp atraksiyona başladılar, adeta bir gökyüzü balesi gibiydi. Parkın girişinde şu aşağıdaki şeyi görünce önce postmodern bir heykel dikmişler sandım:
Bırakılırmı Leylak Dalım sonuna kadar gülümseyerek okudum. Benim annemin de böyle karıştırdığı isimler vardır bazılarında gülmekten kırılırdık. Hülya
YanıtlaSilŞu giydirilmiş zeytinlerin geleceğini merakla bekleyeceğim Leylakcığım. :) Acaba Ankara'da zeytin yetişir mi bir bilene danışmadan mı diktiler, yoksa bir iddialaşma konusu mu var? Göreceğiz bakalım artık. :))
YanıtlaSilben hiç böyle koruma altına alınmış bir zeytin ağacı görmemiştim hakikaten. çok değişik geldi. şu kedi-köpeklerin böyle orta yerde pervasızca yatmaları hep çok hoşuma gidiyor benim. öyle bir gamsızlık haline çok özeniyorum :)
YanıtlaSil