.

.
.

24 Aralık 2024 Salı

LEYLAK GÜNLÜKLERİ 20 / 24 ARALIK





Şaka maka günlüklerin son sayfalarını yazmaya başladık, ben dört gün geç başlayınca henüz 20'deyim ama şunun şurasında bir haftamız kaldı 2024'e veda etmeye. Bu sene hiç yılbaşı coşkusu yoktu içimde, evden ayrı olduğum için mi, etrafımda da pek coşkulu bir şeyler göremediğimden mi, yoksa büyüdüğümden mi bilemedim. Kokinayı bile rutinimi bozmayım diye aldım, süzülüyor kendi gibi kırmızı vazonun içinde. 

Her güne bir ağrı diye başlık açmak durumunda kalacağım yakında, bugün günüme eşlik eden ayak ağrısı, günlerdir sessiz sakin yaşayıp giderdik kendisiyle, malum seyahat dönüşü biraz üzmüştü beni ama tamamen geçmese de günlerdir öyle zorlayıcı bir hali yoktu. Lakin bugün koyuverdi kendini. Aksi gibi lise arkadaşlarımla buluşacaktım ve evin konumundan ötürü vasıtaya binme şansım yoktu, mecburen yürüdüm. Giderken değilse de dönerken canıma okudu, geldim buz koydum ama gece de beni uyutmayacağa benzer.

Neyse ağrı-sızı gençliğin şanından, gelelim bugün ne eyledik, eyledikse güzel mi eyledik? Yeni bir kitaba başladım sabah ve henüz yirmi sayfa okuyabildim, Melih Cevdet Anday'ın "Aylaklar"ı. Yatağa girip uykuyu beklerken icabına bakarım diğer sayfalarını. Bu aralar dizi izleyecek fırsat da bulamıyorum, neyse kaçmıyorlar sonuçta.

Ben bunları yazarken Kocam Bey TV'de bir belgesel izliyordu, kulağıma tanıdık bir melodi çarptı yaşlı bir sesten. Başımı çevirdiğimde çok yaşlı bir kadının söylediğini gördüm: "Beklerim her gün bu sahillerde mahzun böyle ben/Gün batar, kuşlar döner, dönmez bu yoldan beklenen". Annemin şarkısıydı. Hatta bebekken beni ayağında sallayıp bunu söylermiş, ben de dudağımı büküp ağlarmışım uyuyacağıma. Annemin sesi çok güzeldi, çok şarkı bilir, usulüne uygun söylerdi, ondan bana geçmiş bir klasik Türk müziği zevki vardır, daha ilkokuldayken "Dil harab-ı aşkınım, sensin sebeb berbadıma" söylerdim diyeyim de siz anlayın 😂 Ben de oğlumu "Sarı kurdelem sarı" ile uyuturdum. O ağlamazdı ama, uyurdu. O kadar zor uyuyan çocuk bunu duydu mu uyurdu. Bir seferinde dışarıda işim vardı, kardeşime ve anneanneme bırakmak durumunda kaldım. Bir yaşına yeni girmiş bir bebek, giderken kardeşime tembih ettim, uyumazsa "Sarı kurdele" söyle diye. Gerçekten uyumamış, o da ayağına koyup "Sarı kurdele"ye başlamış, daha ilk kıtayı söyleyemeden anneannem hışımla gelip çocuğu kapmış, "O dandik şarkıyla çocuk mu uyur?" diye. Kendi ayağına koyup "Hu Allah, Allah hu, çiledir bu, çekeriz hu" diye başlamış, çocuk korkmuş çığlığı basmış, bebek ağlar, anneannem "Allah hu" demeye devam eder, kardeşim "Anneanne korkuyor bırak" der, epey bir meydan savaşı yaşanmış. Ee herkesin ninnisi kendi meşrebince 😂

Nereden nereye geldim, bugün güzel bir buluşma yaptık lise arkadaşlarımla, bir süredir görüşemiyorduk, herkesin kendine göre bir sıkıntısı oluyor bir yaştan sonra. Kimi torun bakıyor, kimi hasta, kimi uzakta oturuyor, kimi büyükleriyle uğraşıyor derken her zamanki gibi organizatörlüğümü konuşturup bir buluşma ayarladım. Galatasaraylılar Birliği Lokali'ne gitmemizi önerdi bir arkadaş, olur dedik, rezerve yapıldı. Hava da yağmurluydu, mekana ulaştığımda henüz bir arkadaşımız gelmişti ama salon hıncahınç doluydu. Sanki Ankara'nın tüm 70 yaş üstü kadınları Altın Günü'nü burada yapıyor, tüm 70 yaş üstü erkekleri de ahbaplarıyla burada buluşuyor gibiydiler. Öyle bir gürültü vardı ki, yarım metre arayla karşımda oturan arkadaşımla konuşabilmek için avaz avaz bağırmak zorunda kaldım. Neyse ki yemek sonrası çoğu dağıldı da ortalık sükuna erdi. Gürültü ve kalabalığı saymazsak halimizden memnunduk. Lise mezuniyetinden 30 yıl sonra birbirimizi bulup giderek çoğalan bir grubuz biz, birbirimizin ergen halini bilirken çoğumuzun torunu ergen yaşa geldi. Ne mutlu ki biraradayız.

Bugünün özeti böyle dostlar. Yılbaşı öncesi bazı buluşmalar sırada, umarım ayağım yarın da su koyuvermez. Şimdi biraz "Aylaklar"la muhatap olmak istiyorum. Bugün hiç fotoğraf çekmedim, eskilerden bir şey bulup koyayım da sayfaya renk gelsin:

Geçenlerde bahsettiğim Ankara'daki büyük sel baskınında annemle üstüne tırmanıp kurtulduğumuz için hayatımı borçlu olduğum, kutsalım at kestanesi ağaçlarından biri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder