.

.
.

3 Aralık 2024 Salı

KASIM DÖKÜMÜ / 3 ARALIK

Derken yılın son ayına geliverdik sevgili takipçilerim, göz açıp kapayana kadar geçiyor zaman ve de tarih tekerrürden ibaret oluyor iki yıldır. Yine Ankara'dayız ve bir süre daha dönme durumumuz yok, zorunlu birtakım sebeplerle evi özlemeye devam yanisi 😀 

Malum Kasım ayında sürpriz bir yurtdışı seyahatimiz oldu. Neredeyse ayın ilk yarısı onun telaşıyla geçince bu ay kitaplardan, filmlerden, Storytel'den fire verdim. Sayıyı düşürmediğim tek şeyse kahve 😂 Ne yapalım, telafi ederiz.

Önce bir Kasım dump'ı yapalım, "Boomer" olabiliriz ama gençlerden de geri kalmayız 😏:

Hollanda ve Belçika şehirlerinde kaldırım aşındırmalar, sonbaharın tadının çıkarıldığı parklar, kız kardeşle içilen kahveler, gezilen topu topu tek sergi Kasım ayının hoş yönleriydi.

Kitaplara gelirsek, rekolte benim için hayli düşük:

Koca ayda topu topu 5 kitap, kendimi kınıyorum ama yukarıda da yazdığım gibi seyahat ayın yarısını yediği için ancak bu kadar olabildi.

-Angelica Lopes'in yazdığı ve itiraf ederim kapağının güzelliğine aldanarak aldığım "Flores Kadınlarının Laneti" sade suya tirit sabun köpüğü bir kitaptı. Uçakta başlayıp dönerken yarıladığım kitap o kadar keyif vermedi ki kalan elli sayfayı tüketmek bir haftamı aldı. 

-Medusa Yayınları'ndan çıkmasına aldanarak aldığı "Kaç ya da Kal" yetişkin bir kadınla otistik ergen bir kızın bir gününü konu alıyordu, zaman zaman yolları bir şekilde kesişse de birbirlerinin hayatlarına pek fazla katkısı olduğu söylenemez. Açıkçası yayınevinin ilk iki kitabından aldığım tadı alamadım. Nasıldı derseniz "Eh işte!" diyebilirim. 

-Ayşegül Devecioğlu sevdiğim bir yazardır, bugüne kadar çıkmış tüm kitaplarını okudum ve hemen hepsini sevdim. "Kuma Daireler Çizen" son kitabı ve yazar bir de polisiye deneyeyim demiş sanırım. Evet kötü değildi, okudum bir şekilde  ama polisiye bir romanın verdiği heyecanı duymadan okudum. Kendi tarzında devam etmesi dileğindeyim...

-"Talihsiz Anjel Hala" İzel Rozental'ın varlığını oldukça geç öğrendiği, Balkan Savaşı sırasında Edirne'de bir Kız Okulu'nda öğretmen olarak görev yapan halasının günlüklerinden hareketle resimleyerek sunduğu bir kitap. Edirne'ye yapılan saldırılar, halkın yaşadığı zorluklar ve şehrin kurtuluşunu Anjel Hala'nın günlüklerinden okuma şansını yıllar sonra yiğeni sayesinde öğrenmiş oluyoruz. Beklediğim kadar ilgi çekici bulmadım.

-Ve verimsiz ayın son okuması Sinem Sal'ın "Mihrap"ı oldu. Sinem Sal'ın yazım dilini zeki ve esprili buluyorum. Öyle ki hüzünlü bir öyküyü bile yer yer kahkaha atarak okumanız mümkün. "Mihrap" da tam böyleydi...

Verimsiz okumaları verimsiz dinlemeler takip etti:


Bu aralar Storytel'de polisiyeye ağırlık veriyorum, dağınık kafam ve ara sıra düzenini şaşıran tansiyonuma iyi geliyor. İki Ahmet Ümit polisiyesi ile başladığım dinlemeye Instagram'da da takip ettiğim "Cerenlerin Efendisi" Ceren Ceran'ın "Çirkin Kadınlar İçin Hayatta Kalma Rehberi" isimli eğlenceli romanı su gibi aktı gitti. Koreli yazar Kim Hye-Jin'in "Kızım Hakkında Her Şey"i anne-kız arasındaki fikir ayrılıklarını, yaşlılık sorunlarını ele alan iyi bir dinleme idi. Ve son olarak Rebeca Solnit'in "Kaybolma Kılavuzu" ile Kasım dinlemelerini bitirdim. Kurgu dışı hoş bir kitaptı. 

Bu ay en yetersiz durum film izlemekte ortaya çıktı, sadece üç tane ve birisi de kısa film üstelik:

-Mehmet Eroğlu'nun 10 günlük bu serilerini zaten daha önce okumuştum. Netflix sırayla hepsini film olarak yayınlamaya başlayınca da izlemeye başladım. İlk ikisini daha çok beğenmiştim, Meraklı Adam o kadar ilgimi çekmedi, yalnız Nejat İşler kitaptaki kahramanın neredeyse birebir aynısı olmuş. 

-Bu ay tüm okuma ve izlemelerimin en başına bu animasyon filmi yerleştirebilirim: "Bir Salyangozun Anıları", hüzünle izlediğim nefis bir filmdi. Mutlaka bir şekilde bulun ya da sinemada denk gelirseniz izleyin derim. 

-"Cahide Devekuşu'nun Açık Evliliği" MUBİ'nin yayınladığı 25 dakikalık bir kısa filmdi ve zaten daha uzun olsa tahammül edemeyeceğim saçmalıktaydı. Ben ettim siz etmeyin.

"Yargı" bittikten, "Kızılcık Şerbeti" ve "Bahar"ı da ben terk ettikten sonra izleyecek bir dizi bulamamakta idim. Neyse ana akımda "Annem Ankara"ya başladım, umarım yarısında bırakmak durumunda kalmam, şimdilik iyi gidiyor. İki gündür de "My Brillant Friend"in 4. ve son sezonunu izliyorum. Üçte birini bitirdim bakalım. Ne olup bittiğini kitapları okuduğum için bilsem de dizinin ilk 3 sezonu çok başarılıydı, son sezon da fena gitmiyor.

Ve bu ayın en verimli rekoltesi, kahveler efendim. Babamın her kahve içişinde yinelediği bir tekerleme ile sizlere veda edeyim, Yeni yılda görüşmek üzere:

"Ehl-i keyfin keyfini kim tazeler
Taze elden, taze pişmiş, taze kahve tazeler"