.

.
.

12 Mart 2025 Çarşamba

BİR GÜNLÜĞÜ 13 (DALMA, BOĞULURSUN) / 12 MART

Dün attığım 12 bin adım yol, su, elektrik olarak geri döndü bana. Bir aydır evde yan gelmeye alışan kaslar pek nazeninleşmiş, canıma okudular ağrıyla, sızıyla tüm gece. Ama yer mi Anadolu çocuğu, bu günlük izin verdim, yarın yine yorarım kendilerini, aa herkes vazifesini bilsin benim canımı sıkmasın. Ayaksan, bacaksan yürüyeceksin arkadaş, sana yemek yap diyen yok, o kaa!

Sahi ne pişiriyorsunuz arkadaşlar, ben illallah ettim kış yemeklerinden. Ispanak, kereviz, pırasa, karnabahar yetti bitti. Bakliyat da aynı şekilde, keza tavuk öff ya. Bana kalsa her akşam kahvaltı ederim ama evdeki yüzde elli kahvaltı sevmeyengillerden. Bu yazıyı yazıp bitirince mutfağa gideceğim ve buzdolabını açıp aval aval bakacağım eminim. Gözünü seveyim yazın, hiçbir şey bulamıyorsan yap bir menemen, bandır ekmeğini. 

Neyse efendim dün eve dönüş yolunda çiçekçiye uğrayıp şu şakayıkları almıştım. Bir diğer adının erengül olduğunu sanıyordum ben ama aralarında fark olduğunu iddia etmişti birisi, kimdi hatırlayamadım şimdi, belki de o haklıdır, bilen varsa konuşsun ya da ebediyete kadar sussun 😋

Örtü annemin dantelleri, hiç kullanmayacağım bu danteller için annem ne göz nuru döktü bilemezsiniz. Hayattaki en büyük zevki TV'nin karşısındaki kanepeye oturup ayaklarını uzatmak, yakın gözlüğünü burnuna indirip üstten televizyondaki diziye, alttan ördüğü dantele bakıp tığı tıkırdatmaktı. Onu ölüme götüren hastalığı sırasında bir boyun omuru ameliyatı geçirmesi gerekti. Ameliyat sonrası boyunlukla eve geldi, narkoz etkisiyle ağrılarının dindiğini ve iyi olduğunu düşünüyordu, oysa değişen bir şey yoktu. Dedim ki, "Artık boynunu öne fazla eğmeyeceksin, kendine biraz dikkat edeceksin". Cevabı şu oldu: "Dantel de öremeyecek miyim?". O soru hâlâ içimde yaradır. Öldüğünde yarısı bitmiş ağ ipinden bir perde buldum karton bir poşetin içinde, tığı üstünde. Annem gibi dantel örmeye meraklı bir komşuya verdim, devam etmesi için. Eve dönünce de o dolap bekleyen dantelleri birbirine ekleyerek yukarıdaki örtüyü yaptım. Baktıkça annemin hiç çıkarmadığı turkuaz taşlı yüzüklü, Nivea krem kokan ellerini görüyorum. Oğlumun evlendiğini görmeyi çok istemişti, üzerinde çok emeği var, kısmet olmadı. Belki anlamsız ama nişanına giderken turkuaz taşlı yüzüğü parmağıma taktım hissetmesini umarak.

Fazla daldım, boğulacağım. Niyetim çiçeklerden bahsetmekti. İki demet alınca iki ayrı vazoya yerleştirdim ve birini salona, birini odaya koydum. Sabah kalktığımda odadakilerin hepsi saygı duruşuna geçmiş gibi yerlere kadar eğilmişlerdi. Şaştım kaldım, bayatmış bu çiçekler desem değildi, salondakilere gidip baktım, keyifleri yerindeydi fotoğrafta görüldüğü üzere. Derken jetonum düştü, vazoya su koymayı unutmuşum dostlar. Gidip doldurdum suyu, biraz canlandılar ama bir-ikisi küsmüş doğrultmadı belini.

Ne okuyordum ben? "Kurtların Tarihi", epey ilerledim, bugün biter diye umuyorum. Çok da güzelmiş, tavsiye ederim. Bugün "Kral Kaybederse" günüydü, oturup onu izledim, hafiften sıkmaya başladı ama biraz daha sabredeceğim. Dışarıda güneş var, hava nefis, hevesimi yarına saklıyorum. Şimdi gidip yemekli podcast eşliğinde yemek uydurmaya çalışayım. Neden hapla beslenmiyoruz ki?


6 yorum:

  1. Kış sebzeleri de çeşitli aslında ama dön dön aynı yemeği pişiriyormuşsun hissi veriyor. Ben de geçen gün manavda brokoli, karnıbahar ve kerevizle bakışıp mantar aldım. Mantar sote pişireceğim. Biraz değişlik olsun. Annem geçen gün kuru bamya çorbası yapmış. Afiyetle yedik. Çeşni oldu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kış başında özleyince hoş geliyor başlangıçta. Ben esasen kış sebzelerinden pek hazzetmem, belki terbiyeli kereviz, diğerleri mecburiyetten, hele sezon sonu "Yetti gari!" dedirtiyor insana. Antalya burası yaz sebzeleri de mevcut ama çoğu hormonlu ve sera ürünü, çok ender alıyorum. Ben de gidip geçenki et sote niyetine alınmış 5-6 çarliston biberi közledim ve sarmısaklı yoğurtla kundakladım. Benim yemeğim belli oldu akşama :) Kocaya nohut var. Bir de dolapta kalmış ne kadar sebze varsa doğrayıp attım düdüklüye, çorba olacaklar. Bugünü kurtardım galiba :)

      Sil
  2. Dantel önemli, annem de örerdi, sanırım bir neslin en önemli uğraşı daha çok da sanatıydı. Bütün işi gücü halleder, tığı eline alırdı ve bir yandan örerken bizle sohbet etmeyi de ihmal etmezdi. Beceri sanırım bu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annelerimiz kendilerne dantelden bir dünya yaratmışlardı sanırım, bütün örme kullanmayız itirazlarımıza rağmen çekmeceler dolusu dantel var evde...

      Sil
  3. her güne yemek düşünmek kadar gıcık bir iş yok bence , haklısınız vallahi örtmenim. evdeki %50yi ikna edin bence, ramazan pidesi ile kahvaltı yapmak kadar güzel şey var mı şu sıralar :)
    şakayık-erengül muhabbetini ben de hatırladığıma göre kesin ekmekçidir aradaki farkı bilen kişi. bakalım, göreceğiz :)
    turkuaz taşlı yüzüğü takıp nişana gitmenizi o kadar iyi anladım ki. ben de babamın bana hediye ettiği küpeleri takıyorum özellikle ona daha çok ihtiyaç duyduğum günlerde...hepsi nurlarda yatsın ...
    kral kaybederse beni sarmadı. bu ara perşembe akşamları olan "başka bir gün"e takılıyorum ben, öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Şule ya, bezdirici bir şey. Allahtan tek çeşitle iktifa eden bir aileyiz, onu bile yapmak zul geliyor bazen.
      Şakayık-erengül farklı diyen Ekmekçi değildi ama o bilebilir haklısın.
      Amin, tüm gidenler huzurla uyusunlar.
      Kral Kaybederse'yi ben de bırakacak gibiyim...

      Sil