.

.
.

11 Mart 2025 Salı

BİR GÜNLÜĞÜ 12 (ERGUVAN) / 11 MART

Antalya'ya döndüğümden bu yana en uzun yürüyüşümü yaptım bugün. Şubat ayı hastalık nedeniyle beni eve hapsettiği için yürümeyi unutan bacaklarım şu an fena halde sızlıyor, Hollanda yadigarı ayak ağrım ise yürüyüş boyunca kendini hatırlattı, şu anda bile hatırlatmaya devam ediyor. Olsun, bir şekilde başlamam gerekiyordu yürümeye, alışır elbet kaslar. 

Arkadaşımla Tophane'de buluşup Belediye Tesisleri'nin Yat Limanı'na bakan şahane manzarasına karşı oturmayı planlamıştık. Kendime bir saatlik yürüyüş süresi tanıyıp yola çıktım. Her zamanki güzergahımı değiştirip Konyaaltı Caddesi'nden yürümeyi tercih ettim. Park ve Bahçeler Müdüryüğü Mart ayı refüj çiçeği olarak arslanağzı ve süs lahanasını tercih etmiş. Lahananın çiçek olarak kullanımı komik gelse de arslanağızlarının parlak renkleri lahanaları gölgede bırakmıştı zaten.  Deniz tarafından yürümeye başladım ve karşıma yeni yeni çiçeklenmeye başlamış Ekmekçi'min erguvanı çıktı:

Hava güzel ve güneşli idi ama ara ara estiren rüzgar terleyen bünyeyi rahatsız etmeye başlayınca yedekteki hırkayı sırtıma attım. Yıkılan Devlet Hastanesi ve Sağlık Koleji'nin yerinde düzenlenen çiçek içindeki parktan geçerken kamp günlerimizi yad ettim. Tam Kadın Yarı'na yanaşmıştım ki arkadaşım "Ben geldim" diye aradı. "Ben de gelmek üzereyim" dedim ve Kadın Yarı'nı fotoğraflayıp devam ettim:

Yeri gelmişken, ilerideki falezlerin üstündeki otel sizi de rahatsız etmiyor mu? Ben ne zaman o yöne baksam elime ense makinesi alıp zızzzt diye traş etmek istiyorum o binayı. 

Derken arkadaşla buluştuk, Belediye Tesisleri her zamanki gibi pek kalabalıktı, denize bakan masalar elbette ki işgal altında idi ama kenardakiler de dolmuştu. Zaten rüzgardan pek oturulacak gibi değildi, yan taraftaki güneş alan bölüme geçip bir masa bulduk, gelgelim bi sefer de sıcaktan piştik. "Bize burda bir hayat yok, oy gülüm oy" diye mırıldanarak Cem Karaca'yı da andım ve kalktık. Resmi tesislere niyet ettik madem haydi Öğretmenevi'ne gidelim dedik. 

Öğretmenevi eskiden Valikonağı olarak kullanılan konak tarzı bir bina, narenciye ağaçlarıyla dolu bir bahçe içinde yer alıyor. Yeni ve büyük Öğretmenevi ise Antalya'nın girişinde, pek yolumuz düşmez. Hoş buraya da belki bir yıldır uğramamıştım. Kalabalıktı bahçe ama kendimize bir yer bulup oturduk. Narenciyeler tomurcukta, bazıları da açmıştı, güzel kokular salıyorlardı çevreye. Bir süre oturup sohbet ettikten sonra karşıya, Karaalioğlu Parkı'na geçtik. Parkın tadı yoktu, dizi dizi Ramazan standları kurulmuş, baharattan peynire, dondan takıya kadar her nevi şey satılmaktaydı. Biraz daha ileride ise ufak çaplı bir Lunapark yerleştirilmiş, balerini görünce aklım çıktı,  pek fena bir maceram var çünkü kendisiyle. Parkın içinde daha bol çiçekli bir erguvan gördüm:

Park gezimizi kısa tuttuk, bankaya uğramam gerektiği için Kalekapısı'na kadar yürüdüm. Önce İş Bankası Kültür Yayınları'nın kitapçısına uğradım, almaya değer bir şey bulamadan ayrıldım. O kadar yorulmuştum ki tramvaya binmeye karar verdim. Durağa geldiğim anda banka işini hatırlayıp yön değiştirdim, bankamatik fazla bekletmeden istediğim parayı verdi. Koşturarak durağa döndügümde tramvay gelmişti, son yolcunun ardından binmeyi başardım.

Tramvay beni evin önünde indirmedi haliyle, kendi kendime "Daha gidecek çok yolumuz var güzel yarim" diye mırıldanarak sokağa saptım. Çiçekçinin önünden geçerken yola çıktığımda gözüme kestirdiğim şakayıklardan (erengül mü demeliyim?) bir demet kırmızı, bir demet beyaz kaptım. Evin kapısından girdiğimde bir adım daha atacak halim kalmamıştı. Baktım 12 bin adım atmışım, performansım düşmüş...




3 yorum:

  1. Ohh! Erguvan da erguvan, ne güzeller. <3

    YanıtlaSil
  2. Performans yine de fena değil öğretmenim, gayet iyi:)

    YanıtlaSil
  3. aaa ne güzel açmış erguvanlar. boğazda açmalarının da eli kulağındadır :)

    YanıtlaSil