Nedense çok erken uyandım bugün, sersem sepelek odaya gelip pencereden baktığımda gökyüzünde güneşi görünce birden panikledim. Zira pencere batıya bakıyordu. "Allahım yareppim, güneş batıdan mı doğuyor, ne oluyoruz, kıyamet mi kopacak, zuzaylılar mı geldi" şeklinde kafamda binbir çeşit olasılık döndürürken farkettim ki pencere kapalı, gördüğüm güneş de asıl güneşin diğer pencereden cama yansıması. Derin bir "oh" çekip "görecek günler var daha, aldırma gönül aldırma"yı söyleyerek mutfağa yollandım. Aslında biraz sekerek yollandım, zira evvelsi gün pedikürcü ayak parmağımdan yaklaşık yarım milimlik bir parçayı uçurmuş, yarım milim deyip geçmeyin, ayak parmağı kaç milim zaten, üstelik çok acıyan bir minnak organımızdır kendisi. Evde Bactroban kalmamış, mecburen Bepanthene sürüp çay demlemeye gittim. Arada böyle kazalar oluyor, arkadaşları ödüllendirelim derken cezalandırabiliyoruz.
Her gün dolabın kapağını açıp kahvaltıda değişik ne yiyebilirim diye bir süre düşünüyorum. Servisci görse "dolabınız bu yuzden bozoloyor hamfandü, dolabın gapaaanı açık dutmayın, hatta dolabı hiç açmayın, ayrıca dipfriz normal çalışıyor, dolap gısmını gullanmayıverin" diyebilir. Kimbilir, haklıdır belki :) Neyse ben bir süre düşünüp yine aynı peynirleri ve aynı zeytinleri tabağa aktardıktan sonra bilgisayarın başına geçtim. Havalar biraz serinledi ya, balkon mesaisini azalttım. Kahvaltı sonrası Real Fiesta hemşiremin önerisiyle Netflix'de "Stranger Things" izledim bir-iki bölüm. Bir miktar "Kapalıçarşı" okudum, epey eğlenceli bir kitapmış, başlangıçta biraz ağır gitmişti ama okudukça açıldı. Sonra ani bir kararla kitabı fırlatıp mutfağa gittim, yemek yapmaya. Sebzelikte mevcut 4 bostan patlıcanını çıkardım, yıkadım, Beşiktaş forması giydirdim, uzunlamasına ikiye bölüp fırçayla zeytinyağı sürdüm ve mıknatıslı döküm tavaya yerleştirip altını yaktım. Başka bir tavada kuşbaşı etleri soğan ve sarmısak eşliğinde çevirdim. Altı üstü hafiften kızarmış patlıcanların karnını yarıp hazırladığım içi yerleştirdim. Üstlerine birer dilim domates koyup pişmek üzere ocağa emanet ederek kitabıma geri döndüm. Akşama doğru bir de şehriyeli pilav yaptım, akşam yemeği hazır oldu.
Yemekten sonra bilgisayarda eski bir oyun bulup başına oturdum, "Delicious Emily Xmas". Üçüncü kere, sıkıntıdan. Bir süre oynayıp kapattım. Tekrar kitabı elime aldım, sanırım erken yatacağım, zira daha saat 21.30 da esnemeye başladım. Aslında yazının başlığını "GÜN" değil "DÜN" koymam lazım galiba, kafa karışıklığı yaratıyorum gibi geliyor. Yazıları gece yazıp ertesi gün için programlıyorum.
Perşembeleri Instagram'da tbt günü, eskilerden fotoğraf paylaşılıyor. Ben de 2015 yılından bir Gölyazı fotoğrafı bırakıp bitireyim yazıyı:
Güzel bir gün geçirmişiniz.Yemek de eminim harika olmuştur.Son fotoğraf günlük olmasa da çok hoş bir fotoğraf.Sabah sabah içim açıldı.:)
YanıtlaSilÖğretmenim o minnaklara hatta batma gibi hallerine bile Stilex pomad çok iyi geliyor aklınızda bulunsun. Sakin bir gün olmuş, sevgilerle öpücükler...
YanıtlaSilBeşiktaş formalı patlıcanlar iştahımı kabarttı. Çok leziz duruyorlar buradan okuyunca:)
YanıtlaSilahahaha etiketine qurban...şimdi farkettim daha:)))
YanıtlaSil