Ve bitti, bitmeseydi ben bitecektim zaten. Öyle böyle değil çok yorulduk ama değdi, bütün aksaklıklara rağmen.
Gece doğru dürüst uyuyamadığım için sabah seansına gtmek çok zor geldi, hatta kısa bir an "yatayım yahu, boşver, yeter gördüklerim" dedimse de bir yandan da yataktan çıkmaya çabalıyordum. Bugün programda 2 film vardı, zaten başka da gösterim yoktu, akşam ödül töreni var, bakalım beğendiklerimiz dereceye girebilecek mi? İlk film "The Florida Project" isimli bir Amerikan yapımıydı. Bolca çocuk gürültüsü, havai anne ve devletin iyi bakılamayan çocuğa el koyma gayreti, tipik Amerikan filmi. Kısacası ahım şahım bir yanı yoktu, hasbelkader yarışma filmi olmuş.
Diğer filme kadar olan sürede yakındaki AVM'ye gidip karnımı doyurdum, sonra D&R'a girip kitabımı sordum. "Bize gelmiyor" dediler tuhaf bir şekilde, yayıncıyla görüştüm, aslında dağıtım varmış şaşırdı gelmeyişine. Görüşecek bakalım, internetten satışını yapıp mağazaya getirmemek saçmalık. Sonra Selçuk Altun'un son kitabı "Ardıç Ağacının altında" ve Can Gürses'in son kitabı "Ölüyordum Geçerken Uğradım"ı aldım. Oradan çıkıp Karaca'ya girdim ve ne zamandır aklımda olan, ünlülerin Unicef yararına dizaynını yaptıkları fincanlara baktım. Bu arada kendimle ilgili bir bilgi daha: Her çeşit fincan ve kupanın hastasıyım, yer olsa bütün evi doldurabilirim. Dün ara Güler'den imzalı kitabı kapmıştım, bugün de onun tasarladığı fincanları alarak çıktım. Pek güzeller doğrusu :) Sinema salonuna dönerken sütlü Americanomu da aldım ve içerek yola devam ettim. Son yudumu aldığımda kapıdan içeri giriyordum. Zavallı çantam bilmemkaçınca sefer olarak güvenlik kontrolünden geçti ve az sonra açılan kapıdan "Loving Vincent" isimli filmi izlemek üzere yerimi aldım. Lakin yerim pek iyi değildi. Film boyunca altyazıları okumak için boynum tutuldu, belim, sırtım ağrıdı. Çok kısa bir süre de uyukladım itiraf edeyim. Aslında çok ilginç bir filmdi. Daha doğrusu bir animasyondu. Vincent Van Gogh'un yaşam öyküsünden kesitler ve ölümü gerçek oyuncularla yapılan çekimin ardından 125 profesyonel ressam tarafından yapılan çizimlerle canlandırılmış. Kendinizi Van Gogh'un resimlerinin içinde dolaşır gibi hissediyorsunuz.
Film sonrası filmin yapımcısı Sean Bobbitt (?) ve yönetmeni Hugh Welchman ile film üzerine bir söyleşi yapıldı. Yalnız yönetmenin kendisi de kırmızı saçı ve sakalıyla Van Gogh'un modern hali gibiydi, acaba o yüzden mi niyet etti ki böyle bir film çekmeye :) Gerçi fikir bir diger yönetmen olan ressam karısı Dorota Kobiela'dan çıkmış. Film bir İngiliz-Polonya ortak yapımı.
O kadar yorgundum ki eve zor attım kendimi, iki gün dinlenirsem ancak kendime geleceğim. Giderayak aşağıdaki fotoları da bırakayım. İlki en ünlü film kahramanımızla çocukların muhabbetini, diğeri ise festival alanını gösteriyor:
Yeni festivallerde buluşmak dileğiyle diyor, festivalle ilgiligenel bir yazının da yarın geleceğini bildiriyorum...
Benim de kitabım gelmedi. İdefix e sipariş vermiştim. Öteki kitaplarım geldi. O daha sonra gelecekmiş.
YanıtlaSilminionu görsem elinden tutup eve götürürüm sanırım :)p
YanıtlaSilFincanı instagramda görmüş, çok beğenmiştim.Güle güle kullanın.
YanıtlaSil