Bir türlü uykuyla buluşamadığım, yatağın içinde fırdöndü gibi dönüp durduğum ancak sabah ortalık ağardıktan sonra kısa süreli dalabildiğim rahatsız bir geceden sonra kendimi pek keyifli hissetmesem de ziyarete açılan "Ulucanlar Cezaevi Müzesi"ni görmeye gittik. Cezaevi artık işlevini yitirmiş olsa da ana kapıdan içeri girerken insan kendini huzursuz hissediyor hala.
Yukarıdaki idare binası, mimarisi cezaevini düşündürmeyecek kadar hoş görünüyor sanki göze. Yan taraftaki alçak binadan giriş yaptık ve duvarlardaki okları takip ederek dolaşmaya başladık.
Şimdi kafeteryaya dönüştürülmüş Kadınlar Bölümü'nün koğuş kapılarından biri.
Burası "Hilton Koğuşu" olarak isimlendirilen ve genellikle devlet adamlarının kaldığı bir bölüm. 1957 yılında milletvekili Osman Bölükbaşı'nın tevkifi üzerine yaptırılmış. Konukları arasında Bülent Ecevit, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Halikarnas Balıkçısı, Cüneyt Arcayürek, Ahmet Emin Yalman, Fakir Baykurt, Metin Toker, Zekeriya Sertel gibi ünlü isimler var.
Bülent Ecevit'in kaldığı oda ve ranzası
Hilton Koğuşu'nun manzaralı balkonu(!)
Adı Hilton diye beklentinizi yüksek tutmayın, bu da duvarları
Koğuşlardan birinin tavanı
Volta avlusu
Tuvaleti
Tecrit odalarının girişindeki temsili balmumu gardiyan
Tecrit odaları (Müteferrika) cezası kesinleşmemiş tutukluların cezaları kesinleşene kadar bekledikleri hücreler, yine cezalandırma amacıyla da kullanılıyor. Bu bölüm oldukça rahatsız ediciydi. Karanlık bir koridor üzerine daha da karanlık küçük hücreler sıralanmış. Kapıların üstündeki sürgülü kapaklardan bakınca içeriye yerleştirilmiş balmumu mahkum modellerini görebiliyorsunuz. Bu arada sürekli sesler geliyor; çığlıklar, yalvarma sesleri, inlemeler. Hayli rahatsız çıkıyorsunuz bu bölümden.
Siyasi mahkumların yerleştirildiği 4-5-6 numaralı koğuşların açıldığı avlular. O yıllarda üzeri tel örgüyle kapatılmış olan bu avluları mahkumlar havalandırma, volta yeri olarak kullanmakta imiş.
Avluda sergilenen fotoğraflardan: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan. İdamlarından önceki son fotoğrafları imiş.
Ve Erdal Eren
4 numaralı koğuşun kapısı
Siyasi koğuşlarında balmumu modellerle yapılmış canlandırmalar
Poster 80'li yıllardan kalma
Koğuş girişinde mutfak ve lavabo olarak kullanılan bölüm
Bilgi veren rehber tavanın şeklinden dolayı bu koğuşlara "tabut koğuş" dendiğini söyledi.
Yine o yıllardan kalma bir duvar resmi
Tavan detayı
Erdal Eren, Feride Çiçekoğlu, Sırrı Süreyya Önder, Bülent Tanık, Deniz Gezmiş. Çeşitli zamanlarda 4-5-6 numaralı koğuşlarda kalan ünlü siyasi mahkumların ranzaları.
Deniz Gezmiş'in hırkası ve Hüseyin İnan'ın idam sırasında üstünde olan ve sonra kesilerek çıkarılan fanilası koğuşta sergilenenler arasında.
Ceza amaçlı hücreler
Gözetleme kulesi. "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmini anımsadım. Zaten sergilenen fotoğraflarda Feride Çiçekoğlu kucağında muhtemelen filmin öyküsüne ilham veren Barış isimli çocukla görülüyor.
Umumî hamam ve tuvalet
Görüş bölmeleri
Ve en iç acıtıcı görüntü: Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asıldığı darağacı ve urgan. İşin en ilginç yanı da bunun önüne geçip gülerek poz verip fotoğraf çektiren ziyaretçilerdi.
Üç gencin son gördüğü şey de idamın gerçekleştiği avludaki bu ulu kavak ağacı olsa gerek.
Hasılı çok hüzünlü, çok iç acıtıcı, ibretlik bir ziyaretti. Tur bittikten sonra bir süre bahçedeki banklara oturup daralan nefesimizi açmak gereğini hissettik. İyi bir girişim olmuş ama keşke daha doğal bırakılabilseydi herşey, boyama, yenileme, makyajlama olmasaydı. O zaman geçmişten ders almak biraz daha kolay olabilirdi belki...