Sabah nisbeten erken uyandım, kendimi duşa attım. Durduğu yerde 12 saatte bir yağlanan ve her yıl tepeden tepeden biraz daha seyrelen saçlarımla (buyrun kendim hakkında bilgi) kavga ede ede tarayıp kuruttum. Saç kurutma makinesinden nefret ediyorum, genellikle kendi haline bırakıyorum ama bu defa da nevazil oluyorum. Ay nevazil ne güzel bir hastalık adı, naftalin kokuyor ve nostaljik bir tadı var. Kendimi büyükannem gibi hissediyorum nevazil deyince. Sonra kahvaltı ettim, dün bütün peynir stoklarımı fullediğim için keyifli bir kahvaltı oldu, dünyada beyaz peynirden daha güzel bir gıda yok.
Kahvaltının ardından çarşaf ve yastık kılıflarını söktüm, havluları toparladım, hepsini makineye tıktım ve çalıştırdım. Yarın temizlikçi geleceğini düşündüğüm için bir yandan da banyoda özellikle ilgilenilmesi gereken yerleri kafamdan sıraya koyuyordum ki çok geçmeden bunun nafile bir uğraş olduğu anlaşıldı. Temizlikçi kendini haftaya erteledi. Ben de işleri haftaya erteledim, zaten önümüzdeki hafta festival var ve bünyeyi 7. sanata adayacağım. Sonra mutfağa girdim, maalesef açlık ertelenemeyen bir şey ve yemek yapılması lazım. Önce kurufasulye, ardından şehriyeli pilav pişirdim ve son olarak patlıcan oturttum. Çok pis oturturum, pişirmeme bile gerek yok kaşlarımı çattım mı oturuyorlar. Az önce tadına baktım ama yeterince korkutamamışım, kızartmadığım için arzu ettiğim tadı bulamadım, eh patlıcanın intikamı.
Yemekler pişerken makine öttü, "anladık, bittin" dedim, yine öttü. "Geliyorum, kes sesini" dedim, ötmeye devam etti. Mecburen gidip çıkardım çamaşırları, götürüp astım. Bu arada iki mandal üçüncü kattan atlamak suretiyle intihar etti. Çok fazla iş yaptığıma kanaat getirmiş oturmaya niyetleniyordum ki bu defa bulaşık makinesi sustu. Hatırı kalmasın deyip onu da boşalttım, e yoruldum ama lakin yatağa yeni çarşaflar sermek lazım, yoksa tam yatarken bu işlem çok sinir bozucu ve uyku kaçırıcı oluyor. Kendime "aslansın, kaplansın" diye gaz verip harekete geçtim. Sermeyi düşündüğüm çarşafı iki saat aradıktan sonra ütüleneceklerin yığınında buldum. Çekip aldım, çarşaf ütülemek niye kardeşim, ser gitsin. Tam "bugünlük yeter" diyecekken zil çaldı. Hafta sonu olduğu için hiç beklemiyordum ama kargom geldi, pek sevindim. İçinden kitaplarım çıktı. Kaptım birini baştan sona inceledim, hatta başkası yazmış gibi biraz da okudum :)
Şimdi de oturdum bilgisayarın başına yazıyorum. Caddeden korna ve davul-zurna sesleri, tepeden de helikopter gürültüsü geliyor. Muhtemel ki festival korteji geçiyor. Bu yıl kortej katılımcıları arasında hidayete ermiş Necila Naazır ile kurtların efendisi Neciati Şaşşmaz var. Ayrıca çok sayıda adını sanını duymadığım dizi oyuncusu ile beleş tatil ve konaklama baldan tatlı, festival çok güzel, şiş kebap ve havuz şahane, var ben gelmek her yıl Antalya'ya tarzı ünlümsüler mevcut. Bu yıldız yağmuruyla ıslanmayayım diye kendimi kortejden mahrum bıraktım. Çok şey kaçırmış sayılmam herhalde. Bana filmlerle gelin efendim.
Korteji izlemeyerek sakatladığım sanatsal yanımı akşam Afife balesini izleyerek onarmayı düşünüyorum. O zamana kadar gidip Meryl Streep'in hayatına dahil olayım...
Öyle keyifli anlatmışsınız ki yazı, insanı temizlik aşkına getiriyor :)
YanıtlaSil