11- En sevdiğiniz sinema salonu hangisi:
Bir süredir en sevdiğim sinema salonu yok sadece mecburiyetten tercih ettiğim sinema salonu var, o da Antalya Migros Alışveriş Merkezi'ndeki Cinemaximum salonlarından herhangi biri. Yine de bir AVM sinemasının ötesinde, sanırım daha küçük bir şehirde yaşamanın ve şehrin ilk AVM'si olmasının getirdiği bir sempatisi var. Gişe çalışanları, kapı görevlileri ve yer göstericilerle bayağı bayağı ahbabızdır. Festivalin getirdiği bir samimiyet de var haliyle, yıllardır gide gele içli dışlı olduk. Şehirdeki tüm salonlara tercihimdir bu nedenle.
En sevdiğime gelecek olursak yine naftalin kokacak. İlk göz ağrım Seyran Sineması. Yenimahalle Serdar Sokak'taki bu sinemanın gişesinin önündeki kuyrukta az beklemedim. Özellikle Cumartesi-Pazar günleri sabah seanslarında. Salonunun duvarları lambri kaplı, pembe apliklerle aydınlanan, bordo kadife bir perdenin film biterken akan yazıların üstüne kapandığı, eğimli zemini ahşap döşeli güzel mi güzel bir sinemaydı. Daha çok yerli filmler oynatırdı. Arasına renkli sahneler atılmış siyah-beyaz Zeki Müren filmlerini hep o sinemada izledim mesela. Komik ve çocuk oluşumuzun getirdiği cahillikten kaynaklı bir anım da vardır. Ortaokul 1. sınıfta olsak gerek, mahalle arkadaşımla birlikte "Oliver Twist" filmini izlemeye gittik. Arkadaşımın annesi her zamanki gibi yanımıza 3-4 yaşlarındaki, tombik, taşbebek güzelliğindeki kız kardeşini taktı. Ufaklığı aramıza alarak oturduk ve filmi izlemeye başladık. En heyecanlı yerde ortadaki taşbebek "çişim geldi" diye mızıldanmaya başladı. Eh biz de çocuğuz sonuçta, filmi bırakıp küçüğü tuvalete götürmek işimize gelmedi, öte yandan oncağız sızlanıp durur. Aklımıza dahice bir fikir geldi ve ufaklığı yere oturttuk ve "yap çişini" dedik. Salon tenha, oturduğumuz sıra boş, kimse farketmez diye düşündük sanırsam. Bizimki şırıltıyla ihtiyaç giderirken ayaklarımızı yere vurup sesi kamufle etmeye çalışmamızın şapşallığı unutulacak gibi değil. Anfi tarzı yapılmış salondan ön sıralara doğru minik bir dereciğin akması da cabası :) Ah çocukluk...
Şimdi o güzel sinemanın yerinde yeller esiyor, yanlış anımsamıyorsam otopark olmuş. Bir diğer Yenimahalle sineması Alemdar Sineması idi, çoğunlukla yabancı film getirirdi, en belirgin özelliği tahta kaplı zemininin böceklenmemesi için sürekli mazotlanması ve bu mazot kokusunun sinema salonunun alamet-i farikası haline gelmesi idi. Annem mesela, "o sinema mazot kokuyor, başımı ağrıtıyor" diye pek gitmek istemezdi. Şimdi orası da sinemalıktan çıktı, sevimsiz bir pasaja dönüştü.
Ve gençliğimin gözdesi, en güzel anılarımın mekanı Akün Sineması. Akibetini hepiniz biliyorsunuz. Neyse ki halen tiyatro olarak hizmet veriyor ve sanırım satışından da vazgeçildi. Orada izlediğim yenilenmiş "Rüzgar Gibi Geçti"yi, Kurosawa'nın "Dersu Uzela"sını, Açılış filmi "Hababam Sınıfı"nı unutmam mümkün değil.