Bir hafta sonra 2009'la vedalaşacağız. Gündemden bunalıp ışıltılı yeniyıl objelerinde aramaktayım huzuru bu ara, sahte olduğunu bile bile. Ama ne yapayım, huyum kurusun, yılbaşı zamanı geldi mi içim kıpır kıpır olur, çocuksu bir heyecan sarar ruhumu. Benim içimdeki çocuk hiç büyümeyecek bu kesin de keşke beden de bu çocuğa ayak uydurabilse. Oraya buraya yeni yıl objeleri attım evde, sevine sevine dolaşıyorum:))
Geçirdiğim yılbaşı gecelerini düşündüm geçen gün, öyle ahım şahım, tantanalı eğlenceler olmadı hayatımda, genellikle aile ve arkadaş arası kutlamalar esastır bizde, onu severiz. Çocukluğumda yılbaşı dendi mi tombala gelirdi ilk akla. Topluca yenen akşam yemeğinin ardından çıkardı ortaya tombala takımları. Amerikan bezinden dikilmiş torbanın içinde olurdu sayı fişleri, karelere bölünmüş renk renk kartlar dağıtılır, çıkan numaraları kapatacak kartonlar çoktan kaybolduğu için kimi kopardıkları gazete kağıtlarını, kimi kabak çekirdeklerini ama çoğunluk yenilen mandalinaların mis kokulu kabuklarının parçalarını kullanırdı bu iş için. O yüzdendir tombala sözcüğü duydum mu burnumda uçuşan mandalina kokusu. Ne kolay mutlu olan bir kuşakmışız biz, şimdiki çocukların gülüp geçeceği sıradan bir oyun bizi heyecanın zirvesine taşırdı. Tombaladan bıkınca "Salonda At Yarışları" nın kağıtları çıkardı ortaya. Tam olarak hatırlayamıyorum ama herkes oynadığı atı temsil eden bir sayı tutar sonra üzeri zamk benzeri bir şeyle kapatılmış haneler suyla silinerek ortaya çıkan rakamın sahibi kazanmış sayılırdı.
Hatırladığım ilk yılbaşı toplantısı anneannemle birlikte oturduğumuz yıllara ait, ilkokula başlamamıştım daha. Büyük dayım harbokulunu yeni bitirmiş, üniformasının içinde daha da yakışıklı görünen çakı gibi bir hava subayı. Mahalledeki genç kızların hilafsız yarısından çoğu dayıma aşık. O çapkınsa yakışıklılığının ve yarattığı ilginin farkında herkese mavi boncuk dağıtıyor. Bu kızlardan biri ilgisini daha cesurca göstermekte, zaten alt kat komşusu, ailecek de görüşülmekte. Yılbaşı gecesi onlara davetliyiz, çekirdek ailemize ilaveten anneannem ve her iki dayımla gidiyoruz. O geceden hatırladığım kahkahalar, müzik eşliğinde edilen danslarda dayımın paylaşılamayan kavalyeliği, şampanya niyetine içilen köpüklü şarap, meyve tabağının içindeki tek bir Bağdat hurmasında kalan gözüm (utandığım için alıp yiyememiştim) ve saat 24.00 de ilk yaprağını koparmak için sabırsızlandığım duvardaki Saatli Maarif Takvimi.
Bir iki yıl sonra bu defa yine ailecek dayımın görev yaptığı askeri üssün lokalinde düzenlenen bir yılbaşı eğlencesine katılıyoruz. Salona girerken göbekli Noel Baba kesiyor önümü, ben içine kapanık bir tek çocuğum, heyecanlanıyorum, seçmem için önüme uzattığı kırmızı çuvaldan çekinerek küçük bir paket alıyorum, içinden aptal bir düdük çıkıyor, hayal kırıklığı yaşıyorum. Sonra "Bingo" oynanıyor, hiç kazanamıyor ve bir hayal kırıklığı da orada yaşıyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde sahneye çıkan ve ilk kez canlı raksını gördüğüm dansözün sütyeninden fırlayan iri göğüsleri de utandırıyor beni.
Hayal kırıklığı ve utanmayla geçen bu yılbaşından sonra genellikle evde komşularla toplanılıyor, bol bol yenilip içiliyor, anne babalar daha çok eğleniyor, ben bir süre sonra kitabıma dönüyorum. Eğer kar yağıyorsa daha mutlu olunuyor.
TV'nin hayatımıza girdiği ilk yılbaşını halamlarda kutluyoruz. Ekrandaki naif eğlenceye gözlerimizi kitleyerek yine sürekli yiyip içiyoruz.
Sonra büyüyorum, ailemden ayrı ilk yılbaşımı kutluyorum. Kalabalık bir grupla bir arkadaşın evindeyiz ve çok eğleniyoruz. Sonra evlilik yılları, babaevinden ilk ayrılış. İlk yıllar aile özlemi ve hemen her yılbaşı gelen ailemle geçiyor. Tuhaf birşey bu, bekarken aileden ayrı geçirmek için yanıp tutuşulan yılbaşı geceleri şimdi aile ile birlikte geçirilmek için yanıp tutuşulan günlere dönüşüyor. Bir kucak hediyeyle geliyorlar her seferinde, paketleri açmak ve özlenen küçük kızkardeşe kavuşmak mutlulukların en büyüğü oluyor.
Oğlum doğuyor sonra, onunla geçirilen ilk yılbaşı çok yorucu. Eşimin bütün ailesi bizde, neredeyse 20 ye yakın bir kalabalığa yemekli hizmet veriyorum sürekli ağlayan beş aylık bir bebekle birlikte, yardım eden çok ama evsahibi olmanın getirdiği sorumlulukla yükün çoğu benim omzumda. Sabaha karşı yattığımı ve kısa bir süre sonra da ağlayan bebekle tekrar kalktığımı hatırlıyorum.
Geçirdiğim yılbaşı gecelerini düşündüm geçen gün, öyle ahım şahım, tantanalı eğlenceler olmadı hayatımda, genellikle aile ve arkadaş arası kutlamalar esastır bizde, onu severiz. Çocukluğumda yılbaşı dendi mi tombala gelirdi ilk akla. Topluca yenen akşam yemeğinin ardından çıkardı ortaya tombala takımları. Amerikan bezinden dikilmiş torbanın içinde olurdu sayı fişleri, karelere bölünmüş renk renk kartlar dağıtılır, çıkan numaraları kapatacak kartonlar çoktan kaybolduğu için kimi kopardıkları gazete kağıtlarını, kimi kabak çekirdeklerini ama çoğunluk yenilen mandalinaların mis kokulu kabuklarının parçalarını kullanırdı bu iş için. O yüzdendir tombala sözcüğü duydum mu burnumda uçuşan mandalina kokusu. Ne kolay mutlu olan bir kuşakmışız biz, şimdiki çocukların gülüp geçeceği sıradan bir oyun bizi heyecanın zirvesine taşırdı. Tombaladan bıkınca "Salonda At Yarışları" nın kağıtları çıkardı ortaya. Tam olarak hatırlayamıyorum ama herkes oynadığı atı temsil eden bir sayı tutar sonra üzeri zamk benzeri bir şeyle kapatılmış haneler suyla silinerek ortaya çıkan rakamın sahibi kazanmış sayılırdı.
Hatırladığım ilk yılbaşı toplantısı anneannemle birlikte oturduğumuz yıllara ait, ilkokula başlamamıştım daha. Büyük dayım harbokulunu yeni bitirmiş, üniformasının içinde daha da yakışıklı görünen çakı gibi bir hava subayı. Mahalledeki genç kızların hilafsız yarısından çoğu dayıma aşık. O çapkınsa yakışıklılığının ve yarattığı ilginin farkında herkese mavi boncuk dağıtıyor. Bu kızlardan biri ilgisini daha cesurca göstermekte, zaten alt kat komşusu, ailecek de görüşülmekte. Yılbaşı gecesi onlara davetliyiz, çekirdek ailemize ilaveten anneannem ve her iki dayımla gidiyoruz. O geceden hatırladığım kahkahalar, müzik eşliğinde edilen danslarda dayımın paylaşılamayan kavalyeliği, şampanya niyetine içilen köpüklü şarap, meyve tabağının içindeki tek bir Bağdat hurmasında kalan gözüm (utandığım için alıp yiyememiştim) ve saat 24.00 de ilk yaprağını koparmak için sabırsızlandığım duvardaki Saatli Maarif Takvimi.
Bir iki yıl sonra bu defa yine ailecek dayımın görev yaptığı askeri üssün lokalinde düzenlenen bir yılbaşı eğlencesine katılıyoruz. Salona girerken göbekli Noel Baba kesiyor önümü, ben içine kapanık bir tek çocuğum, heyecanlanıyorum, seçmem için önüme uzattığı kırmızı çuvaldan çekinerek küçük bir paket alıyorum, içinden aptal bir düdük çıkıyor, hayal kırıklığı yaşıyorum. Sonra "Bingo" oynanıyor, hiç kazanamıyor ve bir hayal kırıklığı da orada yaşıyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde sahneye çıkan ve ilk kez canlı raksını gördüğüm dansözün sütyeninden fırlayan iri göğüsleri de utandırıyor beni.
Hayal kırıklığı ve utanmayla geçen bu yılbaşından sonra genellikle evde komşularla toplanılıyor, bol bol yenilip içiliyor, anne babalar daha çok eğleniyor, ben bir süre sonra kitabıma dönüyorum. Eğer kar yağıyorsa daha mutlu olunuyor.
TV'nin hayatımıza girdiği ilk yılbaşını halamlarda kutluyoruz. Ekrandaki naif eğlenceye gözlerimizi kitleyerek yine sürekli yiyip içiyoruz.
Sonra büyüyorum, ailemden ayrı ilk yılbaşımı kutluyorum. Kalabalık bir grupla bir arkadaşın evindeyiz ve çok eğleniyoruz. Sonra evlilik yılları, babaevinden ilk ayrılış. İlk yıllar aile özlemi ve hemen her yılbaşı gelen ailemle geçiyor. Tuhaf birşey bu, bekarken aileden ayrı geçirmek için yanıp tutuşulan yılbaşı geceleri şimdi aile ile birlikte geçirilmek için yanıp tutuşulan günlere dönüşüyor. Bir kucak hediyeyle geliyorlar her seferinde, paketleri açmak ve özlenen küçük kızkardeşe kavuşmak mutlulukların en büyüğü oluyor.
Oğlum doğuyor sonra, onunla geçirilen ilk yılbaşı çok yorucu. Eşimin bütün ailesi bizde, neredeyse 20 ye yakın bir kalabalığa yemekli hizmet veriyorum sürekli ağlayan beş aylık bir bebekle birlikte, yardım eden çok ama evsahibi olmanın getirdiği sorumlulukla yükün çoğu benim omzumda. Sabaha karşı yattığımı ve kısa bir süre sonra da ağlayan bebekle tekrar kalktığımı hatırlıyorum.
Sonraki yılbaşılar arkadaşlarla geçiyor, neşe içinde, bol hediyeli, bol kahkahalı, süslü püslü ve yine bol yiyip içmeli. Çocuklar birbirlerine akran, sık sık eğlencenin arasına girip hazırladıkları bitmek bilmeyen şiirleri, şarkıları söylüyorlar bizlere. Bir süre sonra baygınlık geçirten bu alışkanlık onlar ilkokulu bitirene kadar devam ediyor. Ondan sonra zaten bize yüz vermiyorlar.
Bir yılbaşı gecesi çok hüzünlü, yeni yıla 4 kala çok sevgili küçük dayım aniden ölüyor. Onu çocuğu bellemiş annemin acılı yüzü gözümün önünden gitmiyor, zaten ardından fazla dayanamıyor, o da gidiyor. Babam bir kadeh rakı ve birkaç mezeyle tatsız havayı kırmaya çalışıyor, içkiyi çok seven dayımın şerefine kaldırıyor kadehini. Oğlumun getirdiği torba dolusu hediye bile kimseyi neşelendirmiyor.
Sonra yine dostlar, yine sevilenlerle geçirilen yılbaşları. Yeni umutlar, yeni beklentiler, değişen birşey olmayacağını bile bile heyecanla beklenen yeni sene. Olsun, ne demiş şair, "İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Hayalleriniz hiç bitmesin...
Not: Şimdi baktım da çok uzun olmuş bu post, okumak için kendinizi zorlamayın dostlar, darılmam:))
Bir yılbaşı gecesi çok hüzünlü, yeni yıla 4 kala çok sevgili küçük dayım aniden ölüyor. Onu çocuğu bellemiş annemin acılı yüzü gözümün önünden gitmiyor, zaten ardından fazla dayanamıyor, o da gidiyor. Babam bir kadeh rakı ve birkaç mezeyle tatsız havayı kırmaya çalışıyor, içkiyi çok seven dayımın şerefine kaldırıyor kadehini. Oğlumun getirdiği torba dolusu hediye bile kimseyi neşelendirmiyor.
Sonra yine dostlar, yine sevilenlerle geçirilen yılbaşları. Yeni umutlar, yeni beklentiler, değişen birşey olmayacağını bile bile heyecanla beklenen yeni sene. Olsun, ne demiş şair, "İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Hayalleriniz hiç bitmesin...
Not: Şimdi baktım da çok uzun olmuş bu post, okumak için kendinizi zorlamayın dostlar, darılmam:))
Gelen her özel gün hele gençlik birazcık gerilerde kalmışsa, insanı şööyle bir, geçmiştekileri hatırlamaya yaşamın bir muhasebesini yapmaya yönlendiriyor. Sanırım hepimiz aynı şeyleri yapıyoruz böyle zamanlarda. Yaşamlarımızı yeniden gözden geçirirken buluyoruz kendimizi.Tıpkı yukarıda yazdıkların gibi. Çocukluk,ilk gençlik, güldüren anılar, hüzünlendirenler, iyisiyle kötüsüyle. Az bile yazmışsın. Bunlar yaşamdan birebir yaşanmışlıklardan parçalar. Hiç sıkılır mı insan...Umarım bu ve tüm bundan sonraki yılbaşılarında çocuklar gibi mutlu olursun.
YanıtlaSilYok yok okumak değildi zor olan,su gibi gitti de
YanıtlaSilboğazımızda düğümlenenleri nasıl aktaracağız buraya?
Ne güzel hatırlıyorsunuz öğretmenim, maşallah size..Daha hatırlayacağınız nice yeni yıllara..Zehr@
YanıtlaSilBiz artık kalabalık yılbaşılar yaşamayı, yeni yılı dışarda karşılamayı bıraktık. Ev de sakin sakin oturuyoruz. Ama eski yılbaşılarım aynen senin anlattığın gibiydi, tombalalı, fındıklı fıstıklı.
YanıtlaSilNazlı geçenlerde güzel bir şey söyledi, çok hoşuma gitti. Acı olayların tarihlerini artık güzel olaylarla kodlamalı, mesela Anneannemin ölüm tarihi birimizim nikah tarihi gibi olsa gibi. Bilmem gönüller el verirmi ... Yılbaşının yaklaşmasını, dayını kaybetme hüznünü çağrıştırması için söyledim bunu .
Ah be leylak dalıcım, ne yılbaşılar geçti , yeni yıl sağlıkla güzellikle gelsin, şimdiye kadarkilerin en iyisi olsun.
Çook öptüm seni hooop bi de kucakladım, gittim
o nasıl söz Sevgili Leylak Dalım, bir çırpıda bitiverdi. Bende hatırladım yeni yıl akşamlarımı.Ellerine sağlık.
YanıtlaSilsevgili leylak dalı bu yazında diğerleri gibi çok duygulandırdı beni.kaybettiklerimiz nur içinde yatsınlar . hayat devam ediyor. evet insan hayal ettiği süre yaşar.hep hayal edelim, içimizdeki çocuğu öldürmeyelim.2010 senesinin sana çok uğurlu gelmesini diliyorum.sevgiler...
YanıtlaSil