"Aralık yılın sonu
Soğuğu eni konu"
Soğuğu eni konu"
İlkokuldayken öğrenip unutmadığım şarkılardan birinden bu iki dize. "Yılın ilk ayı Ocak/Kar yağar kucak kucak" diye başlayan ve ayların kimine iyi, kimine kötü özellikler atfederek devam edip giden bir şarkıydı. Yılın ilk ayı hâlâ Ocak ama öyle kucak kucak kar yağmıyor şimdilerde. Mâlum, küresel ısındık ve güzel bir bahane olarak hayatın her alanında kullanıyoruz. Aralık da geldi, yılı bitiriyoruz lâkin yıl giderayak kötü oyunlar oynuyor bize. Bakıyor ki vitrinler süslenmiş, alışveriş merkezleri şıkır şıkır, çam ağaçları geline dönmüş, yılbaşı programları için çarşaf çarşaf ilanlar. "Ne bu hafif haller ey insanoğlu, ağır ol, oturaklı ol, yok öyle her daim laylaylom" diyerek hakkımızı avucumuza koymakta. Gencecik bir kızın isyan ettiren ölümünü şehit cenazeleri, cenaze görüntülerini göçük haberleri izliyor birbiri peşisıra. Gidecek ama son oyunlarını oynuyor 2009 bizlere. Hoş gelecek olanın neler getireceği de belirsiz ya bir umut sarılıyoruz işte. Suçu yıllara yüklemek de bir kaçış, bir umut, bir beklentiyle gönül avutma. Oysa şarkıdaki gibi:
"Ne kış dedim ne bahar, içtim sabaha kadar
Erken ağardı saçlar, YILLARIN GÜNAHI NE"
Erken ağardı saçlar, YILLARIN GÜNAHI NE"
Karamsar oldu değil mi? Ama ne gündem, ne hava koşulları ne de yakın çevrede olup bitenler iç açacak birşey yazdırmıyor insana. Az evvel bir yakınları ölüm döşeğinde yatan komşuyu ziyaretten geldim, hava durumundan kapalı ruhum daha da kapandı. Pencereden dışarı baktığımda gördüğüm manzara şu:
Islak, çipil bir asfalt, kuru ağaç, yere dökülmüş son yapraklar, arabaların kasvetli havayı yaran farları, dükkanlardan su birikintilerine yansıyan sarı ışıklar. Tek iç açan görüntüyü, karşı kaldırımdaki çiçekçinin dükkanın önüne çıkardığı renk renk çiçekleri zumladım özellikle. Buna da şükür.
Yok olmayacak böyle, en iyisi ben gideyim çiftliğime, çam ağaçları arasındaki şalemde pencerenin önüne yerleşip karları seyredeyim. Sonra da olgunlaşan ayçiçeklerimi hasat ederim. Yerlerde kar varken ayçiçeği ne iş demeyin, bizde böyle...
Islak, çipil bir asfalt, kuru ağaç, yere dökülmüş son yapraklar, arabaların kasvetli havayı yaran farları, dükkanlardan su birikintilerine yansıyan sarı ışıklar. Tek iç açan görüntüyü, karşı kaldırımdaki çiçekçinin dükkanın önüne çıkardığı renk renk çiçekleri zumladım özellikle. Buna da şükür.
Yok olmayacak böyle, en iyisi ben gideyim çiftliğime, çam ağaçları arasındaki şalemde pencerenin önüne yerleşip karları seyredeyim. Sonra da olgunlaşan ayçiçeklerimi hasat ederim. Yerlerde kar varken ayçiçeği ne iş demeyin, bizde böyle...
Leylak' cım,
YanıtlaSilNe güzel tasvir etmişsin cümlemizin ahvalini. Gerçekten yeni yıl için iyimser olmak çok zor. Çektiğin resimle durumu çok güzel açıklamışsın.
Yaşantımız genel olarak tam da böyle. Güzellikleri, senin zoomlayarak yakaladığın renkli çiçekler gibi (resimdeki yeri ne kadar güzel) kendimiz bulup çıkarıp yaşantımıza ekleyeceğiz.
Sevgiler arkadaşım...
Hemen sıyır ruhunu o karanlık atmosferden. Çünkü bir kaptırdın mı? gidiyor. İnsanın yakınlarında böyler acılar yaşamırken zor gülümsemek. Bu coğrafyada yaşamanın bedeli , hep lokmanın boğazına takılması hep gülücüğünün suratında donması.
YanıtlaSilAdamlar kapanalım kapanalım dediler şimdide tutturdular açılalım açılalım, dengesizler.
Öptüm seni çoook