Dün 40 yıllık çocukluk arkadaşımın kayınpederi vefat etti. Dolayısıyla cenazeye katılmak için mezarlığın yolunu tuttuk. Erken gitmişiz, önce annemin kabrini ziyaret ettik. Daha biz mezarın yanına varmadan çocuklar ellerinde su bidonlarıyla etrafımızı sardı. Biri henüz ergenliğinin başlarında, diğerleri taş çatlasa 7-8 yaşlarında üç çocuk. Boy sırasına girip arkamızdan takip ettiler, toprak zaten yağmur sonrası ıslaktı, dolayısıyla su gerekmiyordu. Boş çevirmemek için mermerin üstüne dökülmüş çam iğnelerini süpürmelerini istedim. Aşk ile şevk ile giriştiler işe, kimi elleriyle, kimi yanlarında taşıdıkları uyduruk plastik süpürgeyle. Onlara bakarken içim acıdı, yaşıtları Pazar sabahını TV'nin karşısında çizgi film seyrederek ya da aileleriyle gezerek geçirirken bunlar soğuk ve yağışlı havada, bir çocuğun en son bulunması gereken yerde, mezarlıkta mesai yapıyorlardı çamur içinde. Hayat ne kadar adaletsizdi. Sonra düşündüm, acaba dedim bunlar hayata karşı daha mı dirençli olurlar, ölümden korkmazlar mı hiç, mezar taşlarının arasında saklambaç oynarlar mı, en sevdikleri ağaç selvi midir? Ben düşünce içindeyken işlerini bitirdiler, eşim cebindeki bozuklukları en büyüklerine verdi paylaşmaları için. İçime sinmedi, çantamda bulduğum 3 lirayı teker teker avuçlarına koydum ve aldığım cevapla neredeyse ağlayacaktım: "Sağol abla, hakkını helal et". İçimden "Asıl sen bize hakkını helal et yavrum" dedim "seni şu mezarlıkta üç kuruşa çalışmak zorunda bıraktığımız için, yaşayamadığın çocukluğun için, üşümüş, kızarmış ellerin, akan burnun için, herkese helal et".
Aklım çocuklarda ta tepelerdeki camiye çıktık, cenaze namazından sonra çamur, balçık içinde defin merasimine katıldık. Dağ-taş mezar olmuş, ne kadar çok ölen var. İnsanın yaşadığına şükretmesi için arada bir kabristana gitmesi, mezar taşlarının üstündeki tarihleri okuması gerekli, bazıları o kadar iç acıtıcı ki. Merhumu ebedi istirahat yerine koyduk ve rahmet dilekleriyle ayrıldık, bu kadar hüzün ağır geldi bünyeye. Neyse ki önceden yapılmış bir programım vardı, lise arkadaşlarımla buluşacaktım. Onları görünce gam-kasavet dağıldı.
Biz 30 yıl sonra buluşup dün ayrılmış gibi kaldığımız yerden devam eden bir grup lise arkadaşıyız. Sık sık Ankara'ya gelmemim böyle bir avantajı var, onları daha çok görebiliyorum. Bugün İstanbul'da yaşayan bir arkadaşımız da katıldı toplantımıza, daha da keyifli oldu buluşmamız. Melbo'da biraraya geldik, bol sohbetli, bol kahkahalı, sevgi dolu birkaç saat geçirdik.
Bu güzel mavi kelebek arkadaşlarımızdan birinin bizlere yeni yıl hediyesi. Kendisi de bu kelebek kadar zarif arkadaşımız hepimizi kanatlandırdı. Dilerim yeni yılda da hep birlikte, bu kelebeğin hafifliğinde ve güzelliğinde günleri birlikte geçiririz. Yaşasın eski dostlar...
Aklım çocuklarda ta tepelerdeki camiye çıktık, cenaze namazından sonra çamur, balçık içinde defin merasimine katıldık. Dağ-taş mezar olmuş, ne kadar çok ölen var. İnsanın yaşadığına şükretmesi için arada bir kabristana gitmesi, mezar taşlarının üstündeki tarihleri okuması gerekli, bazıları o kadar iç acıtıcı ki. Merhumu ebedi istirahat yerine koyduk ve rahmet dilekleriyle ayrıldık, bu kadar hüzün ağır geldi bünyeye. Neyse ki önceden yapılmış bir programım vardı, lise arkadaşlarımla buluşacaktım. Onları görünce gam-kasavet dağıldı.
Biz 30 yıl sonra buluşup dün ayrılmış gibi kaldığımız yerden devam eden bir grup lise arkadaşıyız. Sık sık Ankara'ya gelmemim böyle bir avantajı var, onları daha çok görebiliyorum. Bugün İstanbul'da yaşayan bir arkadaşımız da katıldı toplantımıza, daha da keyifli oldu buluşmamız. Melbo'da biraraya geldik, bol sohbetli, bol kahkahalı, sevgi dolu birkaç saat geçirdik.
Bu güzel mavi kelebek arkadaşlarımızdan birinin bizlere yeni yıl hediyesi. Kendisi de bu kelebek kadar zarif arkadaşımız hepimizi kanatlandırdı. Dilerim yeni yılda da hep birlikte, bu kelebeğin hafifliğinde ve güzelliğinde günleri birlikte geçiririz. Yaşasın eski dostlar...
Hüzünlü başlayan gününün güzel bitmesine çok sevindim Leylak' cım. Ölen yakınların için başsağlığı diliyorum. Güzel günler hepimizin olsun. Amaaa...Yeni dostlar da yaşasın değil mi? :((
YanıtlaSilAy ay ay, Asucum alınmış. Yaşasın tabii, çok yaşasın, bin yaşasın. iyi ki varlar. Bugünün gündemine uyduğu için yazdım canım, yoksa tüm dostların başımın üstünde yeri var:))
YanıtlaSilBaşınız sağolsun. O mezarlıktaki çocuklara gelince, inanıyorum ki oranın mezarlık olduğunu bile unutuyorlardır belli bir süre sonra. Hatta trafik lambalarının kırmızı yandığı yerlerde, üst geçitlerde her yerdeler. Bunlara şahit oldukça da ülkemizdeki yaşam koşullarının ne kadar düşük olduğunu anlayabiliyorum.
YanıtlaSilay o kelebeği yiyiym ben :)))
YanıtlaSilGiriş yazında yazdıklarınla nasıl haklısın. Kırmızı ışık çocukları var burada da. Her kızrmızı ışık yandığında nereden çıktıklarını bile anlayamıyorsun. Ama artık son çıkan kararla çocuk satıcılardan alış veriş yapanlara, onlara para verenlere 100 lira ceza kesiliyor. Çalıştıranlar için caydırıcı olması açısından olumlu gibi geldi bana.
Arkadaşının kayınpederi için rahmet diliyorum.
Öptüm , yukardaki neşeli yazıda buluşana değin:)))