.

.
.

22 Aralık 2009 Salı

KOŞTUR KOŞTUR


Uff, çok yorgunum. Hayli hareketli bir gündü. Sabahın köründen akşamın bir vaktine kadar sokaklarda dolandım durdum. Anneannem "İt ayağı yemiş gibi" derdi böyle çok dolaşıldı mı, ne demekse?

Bugün doktor kontrolüm vardı, sabah ilk iş hastaneye gittim. O bankodan o bankoya havale edilip sonunda doktorun yanına girebildim. Öksürüğü kesemeden bir de grip durumu yaşadığım için yeniden kan tetkiki istedi. Gittik laboratuara, deldirdik damarımızı, verdi kanımızı. "Tamam" dediler, "Şimdi git Perşembe öğleden sonra gel". "Neden?", "Sonuç ancak çıkar". "İnsaf yahu, biopsi mi yaptınız, alt tarafı tek kalem kan tetkiki". Böyle söyleyip ses tonumu da yükseltince öğleden sonra tekrar gelmeme karar verildi. Çıktım hastaneden, birtakım alışveriş ve kargo işlerimi hallettim, eve geldim, biraz oyalandım, haydi tekrar hastaneye. Sonuç göstermek için içeri girene kadar epey bekledim. Ortalıkta görevli olarak yüklü miktarda çıtır kız dolanıyordu. Nedense çoğunun kafasında çeşitli renklerde fiyonklar vardı. Geçen gidişimde de görmüştüm bu fiyonklulardan. Bir çeşit hastane modası herhalde. Bekleme süresince sağ tarafımdaki karı kocanın, onların yanındaki anne kızın ve sol yanımdaki genç hanımın şikayetlerini dinleyip teşhislerini de koyduktan sonra (kelin merhemi olsa başına sürermiş) nihayet doktorun yanına çağrıldım. Neyse kan tetkiklerimde sorun çıkmadı, doktor bana bir antibiyotik daha dayadı, yakında midemde bir antibiyotik ağacı boy verecek diye korkuyorum. Bu işi de hallettikten sonra fiyonklulara veda edip yine sokaklara attım kendimi.

Birkaç mağazaya girip çıktıktan, çerçeveciyle kavga ettikten, kargodaki kızla neredeyse akraba olduktan sonra Yüksel Caddesi'nden yürüyerek döndüm eve. Yüksel Caddesi kıpır kıpırdı akşam inmek üzereyken, bu saatlerde bayılırım oraya. Caddenin Kızılay'a bakan girişinde siyahlar giyip yüzünü beyaza boyamış bir pandomimci mim gösterisi yapıyordu. Akşamın soğuğunda üzerindeki incecik giysiyle çevresini saran kalabalığa çeşitli anlamlara gelebilecek hareketlerini gösterip sonunda öldü. Tabii sonra dirilip kalabalığı selamladı, üç-beş cılız alkış sesi yükseldi ve sıra para toplamaya gelince aniden yokoldu insanlar. Her geçişimde gördüğüm beyaz saçlı adam yine oturuyordu bankın birinde, karşısındaki bankta da elindeki GDO'lu mısırları iştahla kaşıklayan bir kadın. Oturan Kadın heykelininin iki yanına yerleşmiş iki şarapçı, heykelin kucağına yaktıkları kırmızı mumun ışığında şarap şişelerini birbirlerinin şerefine kaldırıyorlardı. Keyif onlardaydı doğrusu, bir an için imrenmedim desem yalan olur. Okulun önündeki bankta birayı fazla kaçırdığı belli bir yeni yetme midesindekileri dışarı aktarırken yanındaki arkadaşları da endişeli yüz ifadeleriyle onu izlemekteydiler. "Gençlik işte" diye düşündüm, "babaannemin deyimiyle enik köpek havlamaya heves, o da öğrenir elbet". Kestaneciden mis kokular geliyordu ama geçenlerde o kokuya imrenip aldıklarımın yarısından çoğunu çürük oldukları için attıktan sonra bir daha niyet etmedim. Pastaneler, cafeler yılbaşı havasına girmiş, bahçelerindeki ağaçlara yanıp sönen ışıklar sardırmışlardı. Hasılı güzeldi, uzun süren ev hapsinden sonra hayata karışmak hoşuma gitti yorulsam da.

Bir taraftan bunu yazarken bir taraftan da "Bu Kalp Seni Unutur mu" dizisini izlemeye çalışıyorum, ikisi de verimli olmuyor. İyisi mi artık keseyim, diziye döneyim. Resim mi, konuyla ilgisi yok, yeniyıl havasına uysun diye koydum. Kalın sağlıcakla...

5 yorum:

  1. Yazı bayaa verimli olduğuna göre diziyi es geçmişsin belli.
    Kan tetkiklerinin temiz çıkmasına sevindim. Bir de şu antibiyotiklerden kurtulsan artık diyorum.
    Yine de ışıklı Ankara' da mutlu mesut dolaşmana çok sevindim. İzlenimlerini okumak çok hoş oluyor.

    YanıtlaSil
  2. Valla Asucum inan ben de bıktım, şeytanlar topla bütün ilaçları at çöpe diyor ama bronşlarımdaki doluluk bir türlü geçmedi, grip de tuz biber ekti üstüne. Biraz daha yutalım hapı bakalım sonu nereye varacak. ama en azından enerjimi geri kazandım.
    iyi geceler canım...

    YanıtlaSil
  3. Yaziyla alakali olmayan o fotograftaki "SNOOPY" karakterine bayilirim. Kücükken cizgi filmini hic kacirmazdim:))
    Kan tahlillerinin temiz cikmis olmasina sevindim.
    Su bizim büyükannelerimiz ne istemis bu köpeklerden anlamadim:) Benimkiside cok gezdigimiz zaman "Ne o öyle ayagi kirik it gibi bütün gün geziyorsunuz" derdi.Ayagi kirik it niye gezsin ki?:)
    Aman... Sözüm meclisten disari ha. Sen yazinca benim de büyükannemin sözü geldi hatirima.

    Hastanedeki o renkli tokalilar belkide hastalara moral olsun diyedir:))

    YanıtlaSil
  4. Off ya Nurşen'cim, çok geçmiş olsun.
    biz de hastayız bu aralar.
    Oğlan ort kulak iltahabı olmuş, ben d ebir karın ağrısı kolit cinsinden:((
    SAğlık çok önemli
    Dikkat et kendine:)

    YanıtlaSil
  5. Merhabalar,
    Hastane öyküleri başlığında
    inanılmaz acı ya da hoş öyküler çıkar dimi:)
    Herşeye rağmen sağlık en önemlisi
    sevindim sonuçlarınızın iyi neticelenmesine..
    Heves,bazen doğruya bazen yanlışa
    ne güzel lafmış o ...
    Havlamaya bile heves ...
    hayat yaşanarak öğreniliyor galiba..
    sevgilerleee

    YanıtlaSil