Bugünün Pazar olması yeterince sevimsiz birşey değilmiş gibi üstüne bir de soğuk ve karanlık hava eklenince tadından yenmez oldu vaziyet. Geç kalktım, bilgisayar başında oyalandım, iki makine dolusu çamaşır yıkayıp hala alışamadığım kurutma teline söylene söylene astım ve uzun zamandır izlemek istediğim filmi sürdüm DVD playera. "İki Dil Bir Bavul"u şehir dışında bulunduğum için geç dahil olduğum Altın Portakal Festivali sırasında denk getirip izleyememiştim. Vizyona girdiğinde ise Antalya sinemalarına gelmedi, etraftan çok övgü duyunca mutlaka izlemem gerektiğini düşünüp DVD'sini edindim, bir haftadır bekliyordu, bugüne kısmetmiş.
Gerçekten aldığı övgüleri hakediyormuş; hem öğretmen Emre Aydın, hem de öğrencileri, hele de Zilkif. Çoğumuzun zaten bildiği gerçekleri sıcacık, insancıl bir yaklaşımla bir kez daha sunuyordu bize. O gözleri parlayan kirloş çocuklar kameradan hiç etkilenmeden bu kadar ustaca oynamayı nasıl becerdiler acaba? Belki de cevap bu, oynamayıp yaşadıkları için. Her daraldığında annesini telefonla arayan öğretmen oğlumu hatırlattı bana. O koşullarda bile saçlarına gösterdiği özen gülümsetti. Belgesel nitelikli olduğu için müziği yoktu filmin, onun yerini doğal bir ezgi almıştı: sürekli sümükleri akan çocukların burun çekme sesi. Yanımızda, yöremizde onlarca oyuncakla, envai çeşit yiyecekle mutlu edemediğimiz çocuklara inat plastik bir kalemtraşın bir çocuğu nasıl sevindirdiğini, karpuz ve kuru ekmeğin nasıl iştahla yendiğini görmek içimi acıttı. Hasılı ne desem boş, siz izleyin bu filmi, izleyin seveceksiniz.
Ben de gidip geçen gün arkadaşımda yediğim enfes portakallı keki pişireyim, sonra da yeni başladığım kitabım "Rita"ya devam ederim kaldığım yerden. Kadınlar hamamındaki kurnalardan birinin solundaki fayans dile gelmiş, görüp duyduklarını anlatıyordu. Bir fayansla dedikodu yapma imkanı bulmuşum, kaçar mı? Haydi marş marş o zaman...
Gerçekten aldığı övgüleri hakediyormuş; hem öğretmen Emre Aydın, hem de öğrencileri, hele de Zilkif. Çoğumuzun zaten bildiği gerçekleri sıcacık, insancıl bir yaklaşımla bir kez daha sunuyordu bize. O gözleri parlayan kirloş çocuklar kameradan hiç etkilenmeden bu kadar ustaca oynamayı nasıl becerdiler acaba? Belki de cevap bu, oynamayıp yaşadıkları için. Her daraldığında annesini telefonla arayan öğretmen oğlumu hatırlattı bana. O koşullarda bile saçlarına gösterdiği özen gülümsetti. Belgesel nitelikli olduğu için müziği yoktu filmin, onun yerini doğal bir ezgi almıştı: sürekli sümükleri akan çocukların burun çekme sesi. Yanımızda, yöremizde onlarca oyuncakla, envai çeşit yiyecekle mutlu edemediğimiz çocuklara inat plastik bir kalemtraşın bir çocuğu nasıl sevindirdiğini, karpuz ve kuru ekmeğin nasıl iştahla yendiğini görmek içimi acıttı. Hasılı ne desem boş, siz izleyin bu filmi, izleyin seveceksiniz.
Ben de gidip geçen gün arkadaşımda yediğim enfes portakallı keki pişireyim, sonra da yeni başladığım kitabım "Rita"ya devam ederim kaldığım yerden. Kadınlar hamamındaki kurnalardan birinin solundaki fayans dile gelmiş, görüp duyduklarını anlatıyordu. Bir fayansla dedikodu yapma imkanı bulmuşum, kaçar mı? Haydi marş marş o zaman...
Sevilmez mi bu belgesel/film ?Bende izler izlemez bloguma yazmıştım.Açılımdan söz edenlerin izlemesi gereken bir film...
YanıtlaSilgeçenlerde bende izleme fırsatı buldum,kardeşimin başından geçenlerle tıpatıp aynı olduğu için tavsiye etti,izledikçe ağladım ve gülümsedim.
YanıtlaSilgerçektende çok hoş bir belgesel film.
dediğiniz gibi gerçekler hem üzer hem de güldürür.
sevgiler.
AY YORUM YAZDIN GELDİ Mİ, Bİ ŞEYLER OLDU BURALAR KARIŞTI:===
YanıtlaSilO gelmediyse ben gelirim yav:))
YanıtlaSilHah hah var demek sende. Valla Mazhar Alanson aldı koca kitabı eline öbür elinde de küçüğü vardı. Hepsine de getirmişti.
İki dil bir bavula sığar mı bilemem, gel deneyelim heheh.
Şaka bi yana filmi merak ettim, dokuz köylü kadınının bir arayagelip kurdukları tiyatro ve oyun hazırlıklarının anlatıldığı bir belgesel vardı izledin mi bimiyorum, sanki onun tadında bir film gibi geldi.
portakallı keke bayılırım, seninki değişik bir tarfmi acaba, ben bildiğimiz keke portakal suyu ve rendesi koyarak yapıyorum...AFİYETLER OLSUNN
Yaaa.. Nurşen'cim.. sende şu sayfayı değiştirsene...Bu arada gönderdiğin pastaya bayıldım... tekrar teşekkürler canım...
YanıtlaSilEvet Leylak'cım,
YanıtlaSilBenim de izlemek istediklerimden biri. Altın portakal zamanı tüm filmleri aklıma yazmıştım, sonra ihmale gelince hep kaldı ama dediğin gibi kışın karanlık günleri film için çok iyi oluyor.
Bende bugün Benjamin'i seyrettim ve niye beklettiğime kızdım. Çok güzeldi!
Hastalıkta istirahat oldu hem.
Sevgiler canım...
selam canım
YanıtlaSilportakallı kek tarifini merak ettim
başsağlığı mesajına çok teşekkür ediyorum canım
Ben izledim bugün. Bayıldım ne kadar da sade ama bir okadar da güzel bir film olmuş. hele öğretmenin ara sıra taşan sabrı bayıldım. zilkif alem.hepsi ama hepsi öyle ne de gzüel oynamışlar kendilerini.Teşekkür ederim bu güzel film ikramı için :)
YanıtlaSilÇok beğendim ben de filmi. Hem gülümseten hem de gırtlağında düğüm bırakan filmlerdendi...
YanıtlaSil