Dün öğlen yemeği için teyze kızımla sözleşmiştik. Buluşma yerine giderken yanından geçtiğim simitçi camekanı ağzımı sulandırmadı desem yalan olur. Kendimi zor tuttum, dayanamayıp bir tane alsaydım öğle yemeğine giderken simit yiyen kişi olarak "Obezler Ansiklopedisi"nde müstesna bir madde açarlardı sanırım adıma. Ama ne yapayım simide, bilhassa da Ankara simidine bayılıyorum, her an, her yerde, her koşulda yiyebilirim. Hele de fırından yeni çıkmış sıcak ve çıtırsa, ısırdıkça mis gibi susam kokusu yayılıyorsa tek geçerim en güzel yiyeceklere. Neyse ki kendimi tuttum, iştahımı buluşacağımız cafede yiyeceğim yemeğe sakladım. İyi de etmişim. Uzun uzun incelediğimiz menüden teyze kızım ıspanaklı-mantarlı, ben mantarlı-tavuklu krep seçtim. Benimkinin beşamel sosu biraz fazla kaçmış olsa da yine de memnun kaldık seçimimizden, sefamız oldu yani. Ne demiş atalarımız:
Yemekten sonra kızkardeşle buluşup Kızılay, Sakarya civarında küçük bir tur attık, çiçekçilerin, ıvır-zıvır satıcılarının önünde oyalandık. Bilgi Kitabevi'nin önünden geçerken geçenlerde ölen sahibi ve kurucusu Ahmet Tevfik Küflü'ye yürekten bir selam gönderdik. Ankara'nın en eski yayınevi ve kitabevlerinden biridir Bilgi Kitabevi, gençliğimin kitabevi. O uzun, loş dükkanda kimlerle tanışmadım ki kitapları aracılığıyla; Füruzan, Sevgi Soysal, Pınar Kür, Ayşe Kilimci, Attila İlhan bunlardan birkaçı. İlk okumalarını Bilgi Yayınevi'nden çıkan kitaplarıyla yaptım sonradan Türk yazınının tepesine kurulacak bu yazarların. Kapıdan girip sergideki kitaplara bakarak birkaç basamak merdiveni çıkar devam ederdik incelemeye, dükkanın sonunda, kuytu bir köşede oturuyor ya da raflardaki kitaplarla ilgileniyor olurdu Ahmet Tevfik Küflü, uzun boyu, beyaz saçlarıyla. Dükkanın mütemmim cüzü gibiydi, hep orada olurdu. Türk yayın hayatına büyük emeği geçmiş bu değerli insana Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Kimbilir hangi vandal benim Sakarya Caddesi'ndeki şarkı hatırlatan heykelimin göğsünü aptal sloganıyla kirletmiş. Neymiş efendim: "Karnı delik insan olmaz! Postmoderniteye hayır!"mış. Sanat eserlerine zarar verenleri toplumun kiri olarak algılıyorum ve kendilerini sanat tanrıçası Athena'ya havale ediyorum. Olimpos dağının zirvesinden mi yuvarlar, babası Zeus'a mı teslim eder, artık orası onun bileceği iştir, ben karışmam.
Kızılay-Sakarya turumuzu birkaç alışverişle noktaladık ve "Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine" diyerek ayrıldık kızkardeşle. Yeni bir Ankara keşif gezisinde buluşmak üzere...
Kimbilir hangi vandal benim Sakarya Caddesi'ndeki şarkı hatırlatan heykelimin göğsünü aptal sloganıyla kirletmiş. Neymiş efendim: "Karnı delik insan olmaz! Postmoderniteye hayır!"mış. Sanat eserlerine zarar verenleri toplumun kiri olarak algılıyorum ve kendilerini sanat tanrıçası Athena'ya havale ediyorum. Olimpos dağının zirvesinden mi yuvarlar, babası Zeus'a mı teslim eder, artık orası onun bileceği iştir, ben karışmam.
Kızılay-Sakarya turumuzu birkaç alışverişle noktaladık ve "Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine" diyerek ayrıldık kızkardeşle. Yeni bir Ankara keşif gezisinde buluşmak üzere...
Kardeşime katıldığı bir yarışma sonrası Bilgi yayınevinin yayınlarından oluşan 10-15 kitaplık bir set hediye etmişlerdi.Sevgi Soysal, Burhan Günel, Oğuz Atay ve daha bir sürü muhteşem yazarın olduğu bir set.Onları okuyarak süper bir yaz geçirmiştik.
YanıtlaSilO heykele yazanın da elleri layığını bulsun:(
Sevgili Çenebaz,
YanıtlaSilBilgi Yayınları ve Bilgi Kitabevi çok eskidir, neredeyse benle yaşıt ve Türk yazın hayatına çok hizmet vermiş bir yayın ve kitabevidir. O nedenle Tevfik Küflü'nün ölümünü büyük kayıp olarak niteliyorum.
Heykele yazı yazan konusunda da aynen sizin gibi düşünüyorum. Sevgiyle...
Kızılay'a her çıktığımda mutlaka simit alırım. Bu da demektir ki, eğer dışarda yenmediyse evde kahvaltılık çıkarılacak ve yanında simit yenecek. Ben de Ankara'nın simidinin üstüne simit tanımam.
YanıtlaSilSanat eserine bakarken yalnızca delik bir karın görenleri, ben de toplumun kiri olarak görüyorum.
Bilgi Kitabevi'nin sahibine ben de Allah'tan rahmet diliyorum.
Sevgiler canım
Ayyy Ankara simidini ne kadar özledim resmen kokusuyla, görüntüsüyle, çıtır sesiyle,dışı sert içinin yumuşak oluşuyla ve tabiii ki eşsiz tadıyla resmen beş duyuya hitab ediyor. Her Kızlaya inişimde üçü 1 liraya ya da Ulustan dördü 1 tl ye alır dayanamayıp bir tanesini yolda yer öbürlerini de çayın yanında yemek için eve saklardım. Hatta bir kere akşam vakti yedi tanesi 1 tl ye bulmuştum da hemen almış buzluğa saklamıştım :)
YanıtlaSilBilgi Kitabevi de benim çocukluğumun kitapçısıydı, her Kızılaya gidişte mutlaka annem bir kitap alırdı ordan hatta bir keresinde illa kitabımı ben kendim tutcam diyip dolmuşta eve giderken de uyuya kalıp elimden düşürmüştüm gitti kitabım çok üzülmüştüm :(
Ankara notlarınızı bekliyorum... hoşçakalınn... :)
Sevgili Leylakdalı,
YanıtlaSilAnkara'ya tıpkı benim 18 yaşımda beşevlerde okumaya geldiğim o gencecik kızın duygularıyla bakıyorsun.
Ben de bu durumu çok seviyorum ve yeniden o günleri biraz özleyerek biraz da şimdi neden öyle değil diye hayıflanarak bakıyorum..
Benim için Dost ve imge kitabevi çok önemliydi.
Refik tabakçı yı o kitabevinin sahıbi olması nedeniyle hayranlıkla izlerdim bende.
hatta yanına gidip ya siz benim uzaktan akrabamsınız bile demedim....
Demedim çünkü o büyü bozulurdu,
simit sevmeyen varmı bilmem ama
obezde olsan çirozda olsan iyi bir arkadaş olduğunu söyleyebilirm.
Birde aşağıdaki tabak yazısına bayıldım.
sadece üçtane aldığım tabağım var yada iki
ya da tek....seviyorum güne özel tabakları hele kişiye özel olanlar dahada anlamlı..
kocaman sevgiyle
SANATA UZANAN ELLER KIRILSIN:))
DELİĞİ ALÇIYLA KAPATMADIĞINA ŞÜKÜR.
Çınarcım,
YanıtlaSilOh be, yegane simit oburu ben değilmişim:)) Yaşasın Ankara simidini sevenler:)
Benden de çok sevgiler Çınarcım...
Sevgili Buket,
Hala Ankara dışındasınız galiba. Bir simitsever daha, artık Simitsevenler Kulübü kurabiliriz. Ah ah kaybolan kitaba çok üzüldüm, benim de çocukluğumda böyle maceralarım vardır.
Bir ay daha Ankara'dayım, devamı gelir merak etmeyin:)) Sevgiyle...
Sevgili Balkahve,
YanıtlaSilÖncelikle içten sözlerin için çok teşekkürler, benden de sana aynı duygular gelsin. Ankara için düşündüklerinin her kelimesine katılıyorum, ne yazık ki hızla bozuluyor. Ama işte burada doğup büyümek var ya, insanın içine işliyor bu bozkır kentinin sevgisi, yıllardır Antalya'da yaşasam da. Dost ve İmge, bilhassa Dost şu an için yegane kitabevimdir, çalışanlarıyla ahbap olduğum ama Bilgi gençliğimin kitabevi idi, çok anım vardır orada, bir de Soysal Pasajın altında Hat Kitabevi vardı ki bizim kuşak oradan beslenmiştir. Simit sevenler kulübüne bir üye daha kaydettim:) Ve seninle birlikte tekrarlıyorum:
SANATA UZANAN ELLER KIRILSIN:))
Ahhh her gün yesem doymam ben de simite.Ama bizim orda simite gevrek derler :))Hele üniversitede susamlı döner derdik kendisine.Ne güzel gezilmiş, anılar tazelenmiş.Bir şehir anılarla benzenmiş olunca anlam ifade ediyor. Heykel üzerine yazı yazan eler kırılsın demekten başka birşey gelmiyor aklıma.Cahil,mütecaviz eller bu ara her yere uzanıyor..
YanıtlaSilSevgilerle Leylakcığım.
Simit gibisi var mı Leylak Dalı :)
YanıtlaSilkokusu geldi yazarken burnuma...
Bu arada fotoğraflar ne kadar renkli ne kadar güzeller :)
Sevgili Çobanyıldızı,
YanıtlaSilSimit pardon İzmirlice gevrek:)) sevenler çoğalıyor gitgide. Ankara'da her sokağa çıkışta bir sürü ayrıntı yakalamak mümkün, hele yanımda kardeşim olunca daha da eğlenceli oluyor.
Benden çok sevgiler...
Fundacım,
Haklısın valla, simit gibisi var mı, şimdi nasıl canım istedi, şöyle tam da çay içerken yanında kaşarla:))
Fotoğraf makinesi elinin uzantısı gibi gezen bir kadın için normal değil mi bu fotolar:)) Yakında ameliyatla elime monte ettireceğim:)
Sevgiler canım:))
Valla simit benim için de çok değerlidir. Her öğünümü onunla yapabilirim. Güzelce buluşmuş yemiş içmiş güzelce resimler çekmişsiniz. Her şeye amenna. Ama BU SEFER BİR ŞEYİNİ GERÇEKTEN KLISKANDIM.(eMİN OL yanlışlıkla parmağım büyük harf tuşuna takılmış ama tam yerinde) Sevgi Soysal'la tanışıp konuşmuş olmanı. Tüm bizim nesil gibi bütün kitaplarını içtim tekrar tekrar okurum da. Ama onunla göz göze gelmek isterdim doğrusu kanlı canlı.
YanıtlaSilAsucum,
YanıtlaSilGaliba kendimi iyi ifade edememişim. Kıskanmana hiiç gerek yok, çünkü Sevgi Soysal'ın kendisiyle değil kitaplarıyla tanışmaktan söz etmiştim. Hadi rahatla:)) Ama tanışmayı ne kadar isterdim, erken ölümüne hala yanarım, tüm kitaplarını içmişimdir en az 3-5 defa. (yemin ederim senin yorumdaki ifadeni görmeden ben de içtim yazmışım, şimdi farkettim bakar mısın, aynı yazara aynı hitap tarzı) Gerçek hayranlık bu olsa gerek ve de bloglararası ruh kardeşliği:) Simitli bir karşılaşma dileğiyle Asucum:))
Yazıyı okuyunca hiç birşeyi değil ama simiti canım çekti,ne kadar tok olursam olayım simiti yine yerim :)sevgilerimle
YanıtlaSilSevgili Butterfly,
YanıtlaSilBu yazıma gelen yorumlardan anlaşılmıştır ki simit sevmeyen blogger yok:))
Sevgiyle kalın...
Yaaa onun adı GEVREKKKKK. İzmir'ce böyledir belirtmiş zaten sevgili Leylak Dalımmm. Bayılırım bende ama çıtır olmayacak fırından yeni çıkmış olucak içinede üçgen krem peynirden sürücen hoppp mideye.
YanıtlaSilNot: Ankara'ya geldiğimde bizde kardeşim ve arkadaşıyla Sakarya caddesini gezmiştik unutmam oraları.
Ankara Ankara güzel Ankara.
Su meshur ankara simitini birak, normal simit bile bulamayan ben hepinizi kiskandim simdi.
YanıtlaSilYurtdisinda en cok özlenen seylerin arasindadir simit.Memlekete gidenden tek istenendir.
Bir defasinda arkadaslarima istek üzere simit getiricem eh taze olsunlar diye havaalanina giderken almak lazim. bavula koyamam. Bende makyaj cantasini bosaltip 20 tane simiti koydum icine. Normalde hic bakmazlarken alman gümrükcülerin bakasi tuttu actirdi cantayi. Makyaj maltemeleri beklerken bir canta dolusu simiti görünce bana öyle garip baktilarki. Kesin aklimdan süphe ettiler.
Eee ben onlara simit hasretini nasil anlatayim. Sadece omuzlarimi kaldirip glümsedim:))
Leylak Dalıcım. Sevgi Soysal benim için çok özel bir yazardır. Yenişehir de bir öle vakti ilşe başlayan,Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşuna uzanan bir dostluk bu.
YanıtlaSilAnkara ile ilgili kötü anılarım var. Bir gün karşı karşıya geldiğimizde konuşuruz bunları. Daha doğrusu acı veren anılar diyelim.
Ama yazında hep tanıdıklar vardı, kitaplar, sümbüller sevdiğim yazarlar...
Amerikaya 25 simitle gidip buzluğa attık,torun efendi kemire kemire 3 ayda bitirdi.elinde kahverengi birşey,ağız kenarında benek benek kırıntı ve susmları görenlerin garipseyen bakışları arasında sokaklarda dolaştık.
YanıtlaSilBahçe satışı yapam bir güneyli işaretle sordu.anlattım anlamadı sonra bana ucunu ıslattığı kağıt havluyu uzattı. orada umumi yerlerde kullanılan kağıt havlular kahverengimsi kraft kağıda benzer renkli ve sert.
Herhalde susamları kötü bir şey sandı.ellerini ağzını silince adamcağız rahatladı.
Elimdeki sözlükten aradım bulamadım simidi
tadını bilseydei ...