Uzunca bir süredir düzenli günlük tutuyordum. Önceleri eski usul defter-kalemli günlüklerdi bunlar. Sonra "Tüfeng icat oldu mertlik bozuldu" hesabı bilgisayarda kayda almaya başladım yaşadıklarımı, fotoğraflarıyla birlikte. Şimdi böyle yazınca kendimi birden pek önemli hissettim, sanki "VIP" şahsiyetmiş gibi falan, çat orada, çat burada, o şehir senin, bu toplantı benim, bugün imza günü, yarın panel, öbürgün film galası vs vs. Ay lafından bile çok yoruldum, insan bünyesi dayanır mı bunca etkinliğe. Neyse ki sıradan bir adem kızıyım da vücut denen makineyi fazla yorup yıpratmadan götürüyorum işi. Sıradan insanların bile sıradan olmayan günleri olabilir düşüncesiyle başlamıştım zaten günlük işine. Bloga bulaşalı beri aksattım, eski sıklıkta kayda alamıyorum günlerimi. Bugün kendi kendime içimden konuşup dururken geçen yıl bugün nerede olduğumu, ne yaptığımı merak ettim. Benim gibi bir arşivci için çok kolay işte, günlük kayıtlarını, o da yetmedi fotoğraf klasörlerini açar bakarsın. Netekim şıpın işi buldum, geçen yıl bugün Hamamönü'ndeki restore edilen evleri görmeye gitmişim. Aman nasıl soğuk bir gündü, titreye titreye dolaşmıştık sokakları. Hatta bir ara kar yağdı aşağıdaki fotoğrafta rahatlıkla göreceğiniz üzere.
Restorasyon işi Altındağ Belediyesi tarafından yürütülüyor, geçen yıl henüz çalışmalar sona ermemişti, yazın daha derli toplu görmek mümkün oldu. Birkaç yıl önce gördüğümüz semti tanıyamadık; yıkanıp, eli yüzü silinip, giysileri değiştirilmiş pasaklı çocuklar kadar temizlenmiş, güzelleşmişti mahallenin evleri ve sokakları. Soğuğa rağmen büyük bir zevk ve merakla dolaştığımı çok iyi hatırlıyorum.
Tacettin Camiinin avlusundaki bu Beşiktaşlı pisi, karın durup güneşin kısa süre de olsa yüzünü gösterdiği bir zaman diliminde büzülmüş, ısınmaya çalışıyordu.
Burası Tacettin Camii yanındaki Tacettin Dergahı, nam-ı diğer Mehmet Akif Evi. İstiklâl Marşı bu mütevazı evde yazılmış. Geçmiş yıllarda içini de gezmiştik.
Restorasyon alanından sonra Hacettepe civarındaki sokaklara dalmıştık. Farkı farketmektesinizdir sanırım. Eskimiş evler, bel vermiş duvarlar, rutubetten kabarmış sıvalar, derme çatma soba borularından püsküren dumanlar olsa da bir mahalle sıcaklığı hissetmemek mümkün değil. Sokaklardan birinde rastladığımız yaşlı teyzeyle yaptığımız sohbette buraya gelin geldiğini, neredeyse 50 yıldır aynı evde oturduğunu söylemiş ve bize el sallayarak poz vermişti.
Hacettepe Camiinin tahta işlemeli zarif minaresi. Yapılış tarihi 14. YY'a ulaşan bu camii ve civardaki pekçok camii minaresi bu fotoğraftaki gibi ahşaptan yapılma. Geziye burada son verip eve dönmüştük zira soğuk dayanılmaz hale gelmişti.
Yine günlükte yazdığına göre geçen sene bu zamanlar Buket Uzuner'den "Yolda", Ayfer Tunç'dan "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi", Onur Caymaz'dan "Yaz Tarifesi" kitapları ile "Fırat" çizgi romanını okumuş, "Cumhuriyet Devriminin Yolu: Atatürk Bulvarı" adlı eski Ankara'yı anlatan bir fotoğraf sergisi gezmiş, bir kere lise arkadaşlarımla buluşmuş ve bir akşam da onları yemekte ağırlamışım, menünün ana yemeği ise "Asma yaprağında somon balığı" imiş.
Geçmişten gelen bu kayda Onur Caymaz'ın çeşitli şiirlerinden alınmış dizelerle son vereyim:
Yine günlükte yazdığına göre geçen sene bu zamanlar Buket Uzuner'den "Yolda", Ayfer Tunç'dan "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi", Onur Caymaz'dan "Yaz Tarifesi" kitapları ile "Fırat" çizgi romanını okumuş, "Cumhuriyet Devriminin Yolu: Atatürk Bulvarı" adlı eski Ankara'yı anlatan bir fotoğraf sergisi gezmiş, bir kere lise arkadaşlarımla buluşmuş ve bir akşam da onları yemekte ağırlamışım, menünün ana yemeği ise "Asma yaprağında somon balığı" imiş.
Geçmişten gelen bu kayda Onur Caymaz'ın çeşitli şiirlerinden alınmış dizelerle son vereyim:
"Ne romandı anımsamıyorum
Uzun bir zamanmış hayat, öyle dediler."
Yanına yine de biraz telve al sen
Ay doğacak hanene"
"Nü’ler çok üşür balkonlu evlerde"
Sayenizde geziyorum Ankara'yı. Sağolun.
YanıtlaSilÇok güzel,görmemiştim.Bu evlerde bu sokaklarda ne anılar vardı kimbilir.zaman tünelinden geçmek ne hoş.Selam ve sevgiler.
YanıtlaSilgördükçe yine aklıma düşüyor. nerde çokluk orda ... diye. düşünsene bu kadar çokluk olmasa bu kadar hırs olur mu, bu kadar eskiye güzele düşmanlık olur mu? bu güzelim sıcacık mahalleleri yıkıp yüksek duvarlı birbirini tanımayan insanların yaşadığı sefertası residensss şeyleri yapılır mı ? bu kadar elindeki her güzelliği satma savma merakı olur mu ?
YanıtlaSilne biliyim...
Çok özendim :)
YanıtlaSilEn çok da mahallenin 50 yıllık sakini teyzeme bayıldım :) canım ya :)
YanıtlaSilherkes geziyor,marifet gezip gördüğünü anlatabilmek.bu da siz de var.ben de dört günlük bursa turu yaptım,ama kelimleri toparlayıp yazamıyorum.
YanıtlaSilAmanıınn, harikalar! Neresi? Gerçi Anadolunun dokunulmamış temiz kalmış hemen hemen her kasabası bur fotolardaki yerlere benziyor. Cumalıkızık, Taralı, Safranbolu...
YanıtlaSilHa, ha sevgili Kiraz,
YanıtlaSilŞaşıracaksınız ama burası Ankara'nın göbeği, Hamamönü semti, 2 yıldır restore edilmekte idi. Ben buranın 10 yıl önceki halini de bilirim, resmen teneke mahallesi gibiydi, restoreden sonra tanıyamadım inanın. Yani istenirse ve emek harcanırsa güzel şeyler yapılabiliyor...
Ben Ankara'ya bir kez geldim ve hiç sevmedim aslında. Ama demek ki görülmesi gereken yerlerini görmemişim, fotoğraflarınızdan anladığım kadarıyla. Beypazarını da çok merak ederim mesela.
YanıtlaSil