Günlerdir bitmeyen bir pastırma yazı yaşıyoruz Antalya'da. Sabah evin içini parıldatan bir gün ışığıyla uyanıyorum ve akşama kadar devam ediyor bu aydınlık. Güneş pırıl pırıl, gök masmavi, ağaçlar sonbahar kostümlerini giymiş süzülmekteler, çiçek olarak şimdilik yolboyu beyaz ve kırmızı güller, parklarda da ağaç mineleri var. Diğer mevsimlik çiçekler henüz dikilme aşamasında.
Dün öğleden sonra güzel havayı değerlendirip yürüyüşe çıktık ve Atatürk Parkı'nda mola verdik. Bu park şehrin en havalı caddesinin denize bakan yönünde. Önceleri doğal bir parktı, iki yıl önce düzenleme çalışmaları yapıldı, iyi mi oldu kötü mü kestiremiyorum. Otopark yapmak amacıyla birçok ağacı kestiler, lokanta, cafe benzeri beton binalar yaptılar ama bu arada bazı bölümleri de düzenlediler. Onca ağacın kesimine neden olan otoparklar ne yazık ki pek kullanılmıyor, insanlar ille de oturacakları mekanın önüne kadar araçlarıyla gitmek istedikleri için, yürüyüş yolunda ikide bir kenara çekilip gelen araca yol vermek zorunda kalıyorsunuz. Yeme-içme mekanları da bir açılıp bir kapanıyor, dün baktık yine en güzel manzaralı olanlardan biri kapanmış, fiyatları bu kadar fahiş tutacaklarına ehven hesaplar çıkarsalar gelen insanlara sonunda kapılarına kilit vurmazlardı diye düşündük. Her ne hal ise parka girer girmez çarşaf gibi bir deniz görüntüsü karşıladı bizi, yapraklarını dökmüş tesbih ağaçlarının arasından görünen o güzel manzarayı sizler için fotoğrafladım, yukarıda görmektesiniz. Sonra çam, toprak ve kuru yaprak kokuları arasından yürüyerek en uçtaki mekanımıza, adeta kaptan köşkü konumundaki cafeye gidip oturduk.
Dün öğleden sonra güzel havayı değerlendirip yürüyüşe çıktık ve Atatürk Parkı'nda mola verdik. Bu park şehrin en havalı caddesinin denize bakan yönünde. Önceleri doğal bir parktı, iki yıl önce düzenleme çalışmaları yapıldı, iyi mi oldu kötü mü kestiremiyorum. Otopark yapmak amacıyla birçok ağacı kestiler, lokanta, cafe benzeri beton binalar yaptılar ama bu arada bazı bölümleri de düzenlediler. Onca ağacın kesimine neden olan otoparklar ne yazık ki pek kullanılmıyor, insanlar ille de oturacakları mekanın önüne kadar araçlarıyla gitmek istedikleri için, yürüyüş yolunda ikide bir kenara çekilip gelen araca yol vermek zorunda kalıyorsunuz. Yeme-içme mekanları da bir açılıp bir kapanıyor, dün baktık yine en güzel manzaralı olanlardan biri kapanmış, fiyatları bu kadar fahiş tutacaklarına ehven hesaplar çıkarsalar gelen insanlara sonunda kapılarına kilit vurmazlardı diye düşündük. Her ne hal ise parka girer girmez çarşaf gibi bir deniz görüntüsü karşıladı bizi, yapraklarını dökmüş tesbih ağaçlarının arasından görünen o güzel manzarayı sizler için fotoğrafladım, yukarıda görmektesiniz. Sonra çam, toprak ve kuru yaprak kokuları arasından yürüyerek en uçtaki mekanımıza, adeta kaptan köşkü konumundaki cafeye gidip oturduk.
Meşhur kayamız, bende hep başını annesinin omzuna dayamış bir çocuk duygusu uyandırır. Hem bu manzarayı, hem de dağları ve güneş altında cıva dökülmüş gibi parıldayan denizi görecek biçimde konuşlandık bir masaya. Tenhaydı cafe, girişteki yükseltiye yaşlıca iki hanım oturmuştu. Biri biz gelirken önündeki tabaktan birşeyler yiyordu, orada oturduğumuz sürece ve kalktığımızda da yeme işlemine devam etti. Neydi yediği bu kadar uzun süre anlayamadım, ya sürekli takviye yapıldı ya da dişleri yoktu yavaş yiyordu, bilemeyeceğim. Tam karşımızda ise orta yaşlı iki hanım sohbet ediyorlar, biri anlatırken diğeri de sıvadığı gömlek kolunun altından omuza yakın bir bölgede görülen dövmesini sürekli kremliyordu. Muhtemelen yeni yaptırmıştı ki bu kadar krem sürme ihtiyacı duymaktaydı. Cafenin en ücra masasında ise gözlüklü bir genç ile arkası müşterilere dönük oturan parlak, pembe türbanlı sevgilisi derin bir muhabbet içinde kendilerinden geçmiş durumdaydılar. Etraftakileri iyice inceleyip çaylarımızı da içtikten sonra tam kalkmak üzereydik ki aşağıdaki şirin şey ziyaretimize geldi.
Cafenin kadrolu zenci tavşanı. Ortalıkta kulaklarını oynatıp bıyıklarını titreterek epeyce bir dolandı, ağacın dibinde uyuklamakta olan sarman kedinin huzurunu kaçırıp uzaklaşmasına neden olduktan sonra da geldiği gibi zıplaya zıplaya gözden kayboldu.
Bu uzun yürüyüşün ardından bir de pazar alışverişi yapınca bende derman kalmadı, akşam arkadaştan gelen konser davetini bile reddetmek zorunda kaldım. Yine de sonbaharın bu güzel günlerinden yararlanabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum.
Ek: Az evvel çay almak için mutfağa gittiğimde balkon parmaklıklarında doğdukları mekanı ziyarete gelmiş, senkronize poz veren şu arkadaşları görüntüledim:
Bu uzun yürüyüşün ardından bir de pazar alışverişi yapınca bende derman kalmadı, akşam arkadaştan gelen konser davetini bile reddetmek zorunda kaldım. Yine de sonbaharın bu güzel günlerinden yararlanabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum.
Ek: Az evvel çay almak için mutfağa gittiğimde balkon parmaklıklarında doğdukları mekanı ziyarete gelmiş, senkronize poz veren şu arkadaşları görüntüledim:
Güzel ve verimli bir gezi olmuş belli. Antalya' nın tüm güzelliğini de gözler önüne sermişsin. Bu güzel havalardan yararlanmak lazım. Tavşan ve kumrulara ayrıca bayıldım. Ellerine sağlık Leylak' cım...
YanıtlaSilBurada çok güzel bir hava var. Az önce geldim dışardan. Ama bitiyor ne yazıkki,artık uzun bir kış var önümüzde.
YanıtlaSilO zenci tavşana bayıldım ben. Sevgilerimle
bence bu güzel hava senin sayfanda,
YanıtlaSilsenin yazılarında :)))
çok gülümsüyorum çoğu zaman.
ne güzelsin :)))
sanada kumrularada öpücükler...
Burası da çok güzel bir haftadır.Kış hiç gelmesin istiyorum.''Kış'' diyerek gerçek kış yaşayanları kızdırmayalım da:)))
YanıtlaSilFotoğraflarına hayranım, tek kelimeyle beni dinlendiriyor.
YanıtlaSilSağolasın arkadaşım.
Pastırma yazı bizde de hüküm sürmekte, dilerim acısını fena çıkarmaz. Ne bileyim yani Nisan'ı kış yapmasında!
Leylak Abla,biliyor musun senin için bir fotoğrafım mevcut.Bilgisayara yüklediğim anda ileti olarak ekleyeceğim sayfama.Kipada dolanırken kurbağalı terlikler gördüm.Hemen aklıma sen geldin ve eşimin telefonunu alıp çektim o yemyeşil fotoğrafı.Tani herkes bön bön bakıyor bana napıyor mu diye ama umrumda değildi,bunu Leylak ablaya göstermem lazımdı dedim :D
YanıtlaSilÖpüyorum...
Bu yorum son resim için güvercinli olanlar için.
YanıtlaSil1.güvercin mahmure hanım : Asım beycim bak havalar çok güzel miş. Takıldık kaldık bu balkonda. uçsak kanat çırpsak haaa. nasıl olur. hem hava sıcak, güneş kemiklerime iyi gelir ne dersin.
2.güvercin Asım bey : Mahmure hanım, prostatım çıktı yine ne. keyfimden oturmuyorum ki burda. hem ne o öyle kanat çırpmak falan kaç yaşına geldik biz torun torba sahibi olduk artı.