Dün konserde Aziza Mustafazadeh, şarkılarını tanıtırken nedense İngilizce konuşmayı tercih etti. Halbuki Azeri Türkçesi ile konuşsa çok daha iyi anlaşabilirdik, uluslararası sanatçı olmanın getirdiği alışkanlık sanırım. O öyle İngilizce konuşunca aklıma dedem geldi, babamın babası. Ömrünü doğup büyüdüğü küçük ilçede geçirmiş, aydın, ileri görüşlü ve hoşsohbet dedem. Müthiş bir hafızası vardı ve çok meraklıydı. Yıllarca çalıştığı Devlet Demiryolları'ndan emekliye ayrıldıktan sonra uzun ömrünün geri kalanını namaz vakitleri camiye giderek, arkadaşlarıyla muhabbet ederek, fırsat buldukça indirimli seyahat hakkını kullandığı trenlerle gezerek ve kentin biraz dışındaki büyük bahçesinde ağaçla, toprakla uğraşarak geçirdi. Çocuklarının hepsini evlendirmiş, torunlarının yetiştiğini görmüş ve babaannemin ölümünden sonra evlendiği ikinci eşiyle huzurlu bir yaşam sürmüştü.
Halalarımdan biri evlendikten sonra dedemin yaşadığı kazada oturdu bir süre, eşi de İngilizce öğretmeni idi. Benim meraklı dedem damadının İngilizce öğretmeni olmasından yararlanıp İngilizce öğrenmeye karar vermiş ve en yakın arkadaşı emekli başkatip Yusuf Cemal'i de ders almaya ikna etmiş. İki ihtiyar enişteden birkaç saat İngilizce dersi almışlar. Eh yalnızca teoriyle öğrenilmez ki bu meret, pratik de yapmak lazım, aralarında İngilizce konuşmaya karar vermişler. Dedem birgün çarşıdan dönerken Yusuf Cemal'e rastlamış, hemen şapkasını çıkarıp selamlamış:
-Haf du yu du Mister Yusuf?
Yusuf Cemal cevap vermiş:
-Ayın fayın dı toz duman Mister Osman...
80 yaşından sonra öğrenilen İngilizce bu kadar olur:))
Not: Posta uygun bir fotoğraf bulamadım, sonra dedemi en iyi çok sevdiği ve yıllarca hizmet verdiği trenlerin anlatabileceğini düşündüm.
Görsel: Buradan
Halalarımdan biri evlendikten sonra dedemin yaşadığı kazada oturdu bir süre, eşi de İngilizce öğretmeni idi. Benim meraklı dedem damadının İngilizce öğretmeni olmasından yararlanıp İngilizce öğrenmeye karar vermiş ve en yakın arkadaşı emekli başkatip Yusuf Cemal'i de ders almaya ikna etmiş. İki ihtiyar enişteden birkaç saat İngilizce dersi almışlar. Eh yalnızca teoriyle öğrenilmez ki bu meret, pratik de yapmak lazım, aralarında İngilizce konuşmaya karar vermişler. Dedem birgün çarşıdan dönerken Yusuf Cemal'e rastlamış, hemen şapkasını çıkarıp selamlamış:
-Haf du yu du Mister Yusuf?
Yusuf Cemal cevap vermiş:
-Ayın fayın dı toz duman Mister Osman...
80 yaşından sonra öğrenilen İngilizce bu kadar olur:))
Not: Posta uygun bir fotoğraf bulamadım, sonra dedemi en iyi çok sevdiği ve yıllarca hizmet verdiği trenlerin anlatabileceğini düşündüm.
Görsel: Buradan
ayy bu ihtiyarları çoks eviyorum yaws :)
YanıtlaSilçok şeker :) benim de aklıma yıllar önce yazlıkta temizlik yaparken Babaannemin "kızıım şurda o ne aday torbası var, içinde bezler var" diyişi geldi. O ne aday ne yahu diye şaşkın şaşkın bakınırken "One A Day" torbası çarptı gözüme! Kopmuştum tabi :)
YanıtlaSilSyhn, hoşgeldin,
YanıtlaSilGerçekten bazıları çok matrak oluyorlar. Hele benim bir anneannem vardı ki asıl matrak oydu:))
İpex canım,
Çok güldüm babaannene, "o ne aday" ha, Allah iyiliğini versin e mi:)) Çok tatlı ya:)
Sevgiler...
Ay çok şeker.İhtiyarlardan öğrenecek çok şeyimiz var.
YanıtlaSilDDY, banim iki amcamın bir ömür çalıştıkları kurum.
YanıtlaSilDeden ve arkadaşı süpermiş. Babaannem de okumayı babamdan öğrendiğinde çok yaşlıydı. Koca koca romanlar devirdi. Nur içinde yatsınlar...
Bayıldım bayıldım O ne aday'a...
YanıtlaSilAslına bu konu ile ilgili benim de anım çok ama aklıma gelmedi şimdi.Gülmekten kırılıyor insan :)
Rahmetli anneciğim de Türkçeyi çok iyi konuşuyor ama bazı kelimeleri karıştırıyordu haliyle.Gözlem odasına gözleme odası demesi gibi.Ne de gülmüştük beraber canın gözleme mi çekti diye :D
Ne çok özlüyorum onu...
Asucum,
YanıtlaSilAnnemlerin komşusu yaşlı bir hanım da kardeşimden öğrenmişti okumayı, onlar gençlerden gayretli oluyorlar galiba:)
Ah Buğdaycım, canım hoşgeldin,
özledim seni ya, fare avındasın hala herhalde, hem büroda hem bilgisayarda:))
Canım seni çok iyi anlıyorum, ben koskoca kadın, annemi kaybedeli 4 yıl oldu, dün bir ahbapla ilgili birşeyi hatırlayamadım, elim telefona gitti sormak için, kimi arayacaktım biliyor musun? Annemi... Senin için daha çok erken ama zaman en iyi ilaç gerçekten canım. Nur içinde yatsın, onun kalan ömrü de senin olsun. Özletme kendini e mi...
Ne şeker bir dedymiş o leylak dalım. Ah benim dede ile randevu ile konuşulurdu.Deden ve Trenleri başlıklı bir yazı çıkar bundan , bence yazmalısın. Çook sevgi bıraktım.
YanıtlaSilcanım yaaa çok sevdim bu anıyı
YanıtlaSiltakdir ettim dedeni
bravo
şimdi gençlerimize bakıyorum da
bunun yarısı kadar tutkulu değiller
hiçbirşeye
dedenin trenlerle yaptığı seyahatleri anlatman ne güzel olur
bak dedelerimiz aynı yer emeklisi :))
YanıtlaSilhayatları bile benziyor (rahmetli)
:)))) çok hştu çok..
İpex' e de çok güldüm bu arada ! :))
sevgiler leylak'ım..
Sağol Leylak ablacım seni çok seviyorum.Evet bu bana da oluyor.Ona dün mail atacaktım ama...
YanıtlaSilNeyse,bu arad fareleri, öldürdük hem bilgisayardaki hem de ofisteki artık yok.Böyleilkle özlediğim sizlerle tekrar sıkı irtibat halinde olacağım :D