Öğleden sonra alışveriş için çarşıya gittim. Tuhaf şeyler mi beni buluyor yoksa ben mi cımbızlayıp çıkarıyorum anlamadım. Evden çıktım daha 100 metre gitmeden baktım bir akasya ağacının gövdesinde minicik, kıpkırmızı bir rüzgâr gülü. Ağaca bantla yapıştırılmış, fırıl fırıl dönüp durur. "Aman da aman, ne şirinmiş, ne şekermiş" diye ağacın dibinde rüzgâr gülünü severken güvercinin biri pike yapıp ayağımın yanına kondu. Sonra pıt diye kaldırımdan asfalta atladı ve benim şaşkın bakışlarım arasında, minicik adımlarla poposunu sallaya sallaya, adeta parkta yürüyüşe çıkmış gibi karşı kaldırıma doğru yürümeye başladı. Ama nasıl bir yürüme, dünya umurunda değil, edalı, aldırışsız, kendinden emin. Üstelik cadde çok işlektir, günün her saati vızır vızır otomobilller geçer. Gelgelelim kimin umurunda, kuşumuzun canı uçmak değil yürümek istiyor. Zahir baktı, yürümek iyi birşey olmasa bu uyanık insanlar yürümezdi, bir de ben deneyeyim dedi. Arabalar korna çalıyor, aldırış etmiyor, zigzaglar çizerek sakin sakin yoluna devam ediyor. Karşı kaldırıma yaklaştığında neredeyse birinin altına giriyordu ama güvercinin fendi sürücüyü yendi. Zar zar çaldığı kornaya rağmen istifini bozmadan yoluna devam eden kuşun geçmesi için arabasını durdurup hanımefendiye yol verdi. Trafik arapsaçı oldu kuşumuzun keyfi yetsin diye. Hanımefendi diyorum çünkü o edayla ancak süslenip püslenip kabul gününe gider insan. Bizimki de trafiği keyfine göre durdurup karşıya geçmeyi başardı ya helal olsun...
Alışverişimi bitirince maaşımı çekmek için epeyce uzun bir Bankamatik kuyruğuna girdim. Hemen önümde hayli sıkıntılı sabırsız bir genç vardı. Bir süre yere çöküp kafasını bacaklarının arasına sokarak bekledikten sonra sırası yaklaşınca ayağa kalktı. Önce kazağının kolunu kemirdi bir süre, sonra sıra tırnaklarına geldi. Sol elinden başlayarak hiçbir parmağının hatırını kırmadan onunu da bir güzel tırtıkladı, zaten en uygun sözcük bu. Zavallı tırnakların artık yenecek yeri kalmamıştı çünkü. O kadar aşk ile şevk ile kemiriyordu ki bir an kendi ellerimi uzatıp "Al kardeşim, seninkilerde birşey kalmamış hem bunlar uzun, yediğin kadarını ye, kalanları kilere koyar kışın yersin" diyecektim. Asıl derdimse sırası geldiğinde o tükürüklü parmaklarıyla mıncıklayacağı Bankamatik tuşlarına arkasından benim nasıl el süreceğimdi.
Dönüş yolunda artık aşinası olduğunuz üst geçitten geçerken baktım yeni bir satıcı türemiş, cüce boncukçunun yanına sermiş yaygısını, örgü banyo lifi satıyor. Ufak tefek bir kadın. Liflerden birini görünce dumura uğradım. Büyücek, beyaz, kare şeklindeki lifin üstüne gelin ve damat figürü nakşedilmiş. Gelinin gelinliğinin kırmızı kuşağı bile eksik değil, öylesine gelenekçi yani. Damat beyse çok şık; smokinini giymiş, gelini koluna takmış, nikah saatini bekliyor. Yaratıcılıkta sınırı yok yurdum insanının.
"Çöplüğün Generali" bitti. İlgilenenlere duyurulur. Oya Baydar'ın bütün kitaplarını okudum ama bu tarz yazılmışına hiç rastlamamıştım, değişik bir teknik denemiş hatta bilimkurgu tarzı yazmış diyebilirim. Kitap beni ürküttü, korkuttu, rahatsız etti arkadaşlar. "Acaba mı?" dedirtti, okuyun bakalım, sizler neler düşüneceksiniz...
ay o güvercini yerim benn. Oya Baydar'ın Erguvan Kapısını okumuştum. Dün elim gitti gitti geri geldi Çöplüğün Generalinden nedense.
YanıtlaSilLif çeyiz için iyi fikir heheheh. Öptüm seni lEYLAK dALIMM
yavrum benim minicik haliyle trafiği felç etmiş:))çok şirin anlatmışsınız bööyle gözümde canlandı kokoş kokoş:)
YanıtlaSilLalecim, Oya Baydar'ın diğer kitaplarından hayli farklı yazılmış dediğim gibi. Bir nevi komplo teorisi içeren bilimkurgu gibi. Ah ah, keşke lifi alıp yollasaydım sana kızların çeyizi için:)) Sevgiler canım...
YanıtlaSilAllımorlu sağol. Hakkaten çok kokoştu, ben böyle fütursuz kuş görmedim valla. Sevgiler...
Bu güvercin hanım harika. Oya Baydar'ın hiç bir kitabını okumadım bi yorumda bulunamayıcağım ama eğer siz bir kitap yayınlarsanız hemen alacağım kesindir. bu kadar güzel anlatımla.
YanıtlaSilAngelcim sağol, kimbilir belki günün birinde olur, ilk kitabımı da sana imzalarım o zaman:))
YanıtlaSilBayan Angel çok haklı. Keşke yapabilsen bunu. Daha dün Rayuşla aynı şeyi konuştuk. Aslında onun hele artık bilgisayara ayıracak vakti yok. Zaten enişteyle ortak kullanıyorlar. Yine de emin ol seni bi okumak istiyor.
YanıtlaSilYine gülerek okudum. Sağol ne diyeyim...
Radikal Kitap'ta Eflatun Koza ile ilgili bir yazı vardı.
YanıtlaSilhttp://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=957260&Date=15.09.2009&CategoryID=40
Kitap çıkarırsanız bende imzalı isterim.
Serapçım kitaplar hazır adres bekliyorum...(benim yazdığım değil tabii ki:))
YanıtlaSilAsucum sen böyle beni şımartıp gazlamaya devam edersen bir değil iki kitap yazacam valla:) sağol canım. Rayegân'a çok selam...
YanıtlaSilGüvercin Hanım'a bayıldım. benim whiky'ime benzettim o dünyayı umursamaz halini :) Artık ATM'leri her kullandığımda bu örnek aklıma geldi hiç iyi olmadı benim için :(
YanıtlaSilkitap yönlendirmesi için teşekkürler.okursam fikrimi sana iletceğim. Gerçi benim biraz okuma hızım azaldı :( bir gayret elimdeki stoklara yöneleceğim öncelikle.
http://www.turkulertube.com/video_N8UT5QW40J7.html
YanıtlaSilYooo bu güzellik bir fon müziği ister.
O ne renk, o ne ahenk,o ne zarafet.Aceba diyorum iki dirhem bir çekirdek haanfendü yılın düğününe mi gidiyor???
Unutmadım, unutturmayacağım;-)))
Meraklı kariden sevgiler.
Nane Şekeri, sanırım paraları bankanın içinden çekersin bundan sonra ha ha...
YanıtlaSilİlahi Rayegân:)) Yahu güvercinler bir oynadı bir oynadı sorma, dayanamadım ben de eşlik ettim, eh ne de olsa Angaralıyık:))
Meraklı karıya sevgiler...
Yel yeperek yelken kürek,iki dirhem bir çekirdek.Maşallah. Bayıldım çantası ayakkabısı ve şapkasına, hele de aksesuarlarına.Birgün ödünç verse ya bana:)
YanıtlaSilSevgiler canım