.

.
.

15 Ekim 2009 Perşembe

MUHABİRİNİZ PORTAKAL ÇEKİRDEĞİ ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ'NDEN BİLDİRİYOR 3

Bu sabah uyandığımda yağmur kesilmiş, hava açmıştı. Hangi filme gideceğim konusundaki kararsızlığımı yenmek için internette biraz gezindikten sonra seçenekleri belirledim. Sabah seansının filmi "KARA KÖPEKLER HAVLARKEN"i önce ismini sevmediğim için es geçmiştim. Broşürü kurcalayıp çok uygun başka film bulamayınca (bu sene çok fazla sinemada gösterim var, eve yakın olanları tercih ettiğim için seçenek kısıtlanıyor) internette kısa bir araştırma yaptım ve oyuncular arasında Erkan Can ve son yıllarda beğenerek izlediğim genç oyuncu Volga Sorgu olduğunu öğrenince "bu film seyredilir" kararını verdim, aldım çantamı düştüm yola.

Yine çok kalabalıktı Kültür Merkezi"ndeki gala, sanatçı katılımı da çoktu bugün. Gözüme ilişenler arasında Nurgül Yeşilçay, Lale Mansur, Şerif Sezer, Pelinsu Pir, Yavuz Bingöl, Mert Fırat, "Bizimkiler" dizisinin Nazan"ı Ayşe Sarıkaya ve ismini çıkaramadığım başka oyuncular vardı. Ha, unutmadan festivalin demirbaşları Selda Alkor ile İzzet Günay'ı da ekleyeyim.

Film, gala olduğu için oyuncuların ve yönetmenin sahneye davet edilip tanıtılmasından sonra başladı. Yönetmenden, müzik direktörüne ve tüm oyunculara kadar hepsi tam kadro hazırdı. Hepsi tanıtılıp yerlerine geçtikten sonra da film başladı. Yönetmenliğini Mehmet Bahadır Er ile Ukrayna'lı Maryna Gorbach'ın üstlendiği filmin konusu İstanbul'un kenar mahallelerinde geçiyor ve iki varoş delikanlısının hayata tutunma ve sınıf atlama mücadelesini anlatıyordu. Başlıca rollerde Cemal Toktaş, Volga Sorgu, Erkan Can, Ayfer Dönmez (Hatırla Sevgili dizisinin Işık'ı) ve Murat Daltaban vardı. Ummadığım kadar iyi buldum filmi ve özellikle varoş delikanlısı Çaça rolünde Volga Sorgu'nun oyununa bir kez daha hayran kaldım. Erkan Can'ı anlatmaya gerek yok zaten, çok az görünse de perdede yaptığı işin hakkını verenlerden o. Görüntüsüyle de beni çok şaşırttı, dizi ve filmlerde kısa boylu ve hayli toplu görünen adamcağıza meğer kameralar ihanet etmekte imiş. Kısa sayılmayacak bir boya ve hayli ince bir vücuda sahip. Film sonrasi yan taraftaki Portakal Cafe'de oyuncularla yapılan söyleşiyi izledik.



Hava bugün çok sıcak olmasa da havadaki rutubet ısının iki misli hissedilmesine neden olduğu için en az iki kilo ter akıttım gerek film sırasında, gerek sonrasında. Söyleşi biter bitmez Kültür Merkezi"nin bulunduğu parkın içinden yine ter içinde geçerek öğleden sonraki filme yetişmek için diğer sinemaya koşturduk. Bu arada Lale Mansur ve Mert Fırat'ı birlikte poz verirken görünce ben de basıverdim deklanşörüme. Bu kadını hem çok güzel hem de çok yetenekli bulurum. Festivale düzenli katılır, evvelki yıl jüri üyeliği yaptığı için pekçok filmi aynı salonda izlemiş ve halkın ilgisine verdiği samimi karşılığa hayran olmuştum. Oyuncular içinde kimsenin gözüne görünmeden yan kapıdan kaçanları veya kendisine selam verenlerin yüzüne bile bakmayanları da gördüğüm için bu konuda takdir etmekteyim kendisini.

Öğleden sonra izleyeceğimiz film "Uluslararası Özel Gösterimler" kapsamında bir Macar filmi idi. Filmin yönetmeni Karoly Makk aynı zamanda "Uluslararası Uzun Metrajlı Film" yarışmasının jüri üyelerinden biri ve "AŞK-SZERELEM" de onun son filmi imiş. Film siyah-beyaz ve hayli ağır tempolu, karşılıklı diyaloglarla yürüyen bir film olarak pek hoşumuza gitmedi. Oğlunun hapiste olduğundan haberi olmayan hasta ve çok yaşlı kadını, kocasına aşık ve onun yolunu gözlemekten bıkmayan gelini sık sık ziyaret etmekte ve oğlunun Amerika'da film çektiği yalanını söyleyerek kendi yazdığı mektupları ondan gelmiş gibi yollayarak son günlerini mutlu geçirmesini sağlamaya çalışmaktadır. Konu kısaca bu ve film de neredeyse son birkaç sahneye kadar hasta yatağındaki yaşlı kadın ve gelini arasındaki diyaloglarla yürüdü, o yüzden sıktı. Epeyce izleyici film bitmeden salonu terk etti, biz de hayli bunalarak izledik ne yalan söyleyim. En komiği film bitip ışıklar yanınca iki sıra önümüzdeki hayli yaşlı beyefendinin, "Yahu, bu nasıl film, yeni mi çekilmiş, eski filmi gösterip bizi mi kandırıyorlar" diye makiniste doğru bağırmasıydı.

Yarın biletleri alınıp hazırlanmış bir yerli, bir de Rus filmi izleyeceğim kısmet olursa. Festivalin sondan bir önceki gününde buluşmak üzere kalın sağlıcakla...

6 yorum:

  1. SÜPERSİN PORTAKAL ÇEKİRDEĞİ
    Gönüllü sanat elçimiz. Sonrakileri de sabırsızlıkla beklediğim muhteşem paylaşımların (kelimenin tam anlamıyla)için sana sonsuz teşekkürler. Seninle oralardayız adeta.
    Sevgiler canım benim...

    YanıtlaSil
  2. Gittim, gördüm ve sevdim.
    Teşekkürler Leylak'cım.
    Görsel ve yazılı basından takip ettiğimiz festivalin sayende içine girmekten çok memnunum.
    Her zaman "keşke orada olsam" dediğim festivaldir.
    Gerçi eskiden di bu düşüncem şimdilerde pek aklıma gelmiyordu.
    Çünkü filim seyretmeyi çok severdim, halen de severim.
    Ellerine sağlık
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. ALTIN PORTAKAL BU YILDA KATILAN SANATÇILARIYLA ,ORGANİZASYONUYLA SÜPER...ÖYLEDE OLMALI AMA ...KARDEŞİM O HEYKEL NİYE O KADAR PARLIYOR. ATATÜRK ÜN HEYKELNİDE PARLATARAK ANKARADA KATLETMİŞLER..BİRİLERİ SANKİ ÜLKEDEKİ HEYKELLERİN PARLAK OLMASINA KARAR VERMİŞ SANKİ..REZALET

    YanıtlaSil
  4. Bildir bakalım bildir :) Günlük güneşlik havalardan bildir. Çok uzun ve zorlu bir yazı yazdım. Senin muhabirlik ve fotoğrafçılığına hayran olduğum yazını okuyamadım. Çok yorgunum. Hepsini bir arada hatim edeceğim artık :) Öpüyorum :)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili leylak dali,
    simdi kiskanma sirasi bizde:)
    Ama iyiki ordasin ve bizlerede o havayi soluma imkani veriyorsun.
    Sen festivalden haberler bildirmeye devam et biz hafiften kiskanmaya raziyiz:)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  6. Süper bir yazı dizisi,takipçiyiz...

    YanıtlaSil