Bugün yazmasam diye düşündüm aslında ama sanki yazmasam terapim eksik kalacakmış gibi geldi. Evet, bir çeşit rahatlama, kafa boşaltma, ağırlıklardan kurtulma etkisi yapıyor şuraya yazdığım birkaç paragraf, arıtıyor beni. Aramızda bağ yarattığı görünmez dostlar, kazandırdığı arkadaşlar da cabası. Madem burası dostlarla duyguları paylaşım yeri, bir başka dosttan, kendimi bildim bileli hep yanımda olan bir yoldaştan sözedeyim o zaman, kitaplardan...
7 yaşımın kışında girdi onlar hayatıma, okumayı söktüğüm gün. Sevgili ilkokul öğretmenim bir dizi kitap koydu kucağıma, isimlerini hala unutmadığım, yüzümde bir tebessümle hatırladığım: "Arap Cambi", "Tekir ile Mekir", "Deve Yavrusu Çin-Çan", "Küçük Leylek Taktak". Renkli karton kapakları ve siyah-beyaz resimli iri iri yazıları vardı. Herbirini kaç defa okudum bilinmez. Galiba doğuştan okumaya kodlanmış bir yapım vardı. Okula başladığım gün çok mutlu olmuştum. O ilk günün ılık Eylül akşamında evsahibimizin kızları Ayşe ve Aysel ile seksek oynarken bir an önce sabah olsa da tekrar okula gitsem diye düşünmekten habire çizgiye basıp yanıyordum. "Cin Ali" çocukları olmadık biz, o sevimsiz çöp yaratığı hiç sevmedim. Zamanla kitaplarım çeşitlendi, babamın katkısı yadsınamaz. Cengiz Sokak'taki giriş kapısı bahçeye açılan o küçücük evde, soba başında günlük ödevimi bitirdikten sonra ödül olarak çıkardı ortaya "Zevzek Guguklu Saat", "Ali Baba ve Kırk Haramiler", "Karlar Kraliçesi", "Küçük Deniz Kızı". Herbiri ayrı ayrı hayal gücümün gelişmesinde pay sahibi oldu.
Büyüdüm, hayatıma giren kitaplar yaşla uyumlu olarak değişiklik gösterdi. "Küçük Kadınlar", "Küçük Prenses", "Örümcek Dede" başucu kitaplarım oldu. Hayatımda en mutlu olduğum günlerden biri, kapı komşumuzun artık yetişkin olan çocuklarının taşınırken çoğu Varlık Yayınları'ndan kocaman bir koli dolusu kitabı bana devrettiği gündü. Bir dönem Cronin'e dadandım, bir dönem Bronte Kardeşler'e. "Jane Eyre" i okurken eskittim. Sonra klasikleri tanıdım, yine babam sayesinde pekçok kitap evimizin demirbaşı oldu.
Kendi harçlığımla ve bilinçle ilk aldığım kitap bir Füruzan kitabı oldu: "Parasız Yatılı". Ondan mıdır bilmem Füruzan'ı öykü yazarları içinde tek geçişim. Sonra benim yazarlarım oldu, bütün kitaplarını alıp okuduğum, hiç sevmediklerim oldu, yine de okuduğum. Gezi kitaplarına da merak sardım ve biyografilere de. Polisiye girdi hayatıma bir dönem ve hiç çıkmadı. Deneme okumaya bayıldım, Tahsin Yücel'e de. Çizgi romanı da çok sevdim, şiiri de. Tarih de, felsefe de çekti ilgimi. İşin aslında ben kitapları sevdim ve hep kıskandım onları, paylaşmak istemedim. Yıpratmadım, yıpratanlara tahammül edemedim. Her zaman beş duyuma hitap ettiler benim; elime aldığımda okşamak istedim, o pürüzsüz yüzeyini parmaklarımın ucunda hissetmek, dokunmak. Yalnızca okumak değil, seyretmek. Koklamak, o mis gibi mürekkep kokusunu içime çekmek, yapraklarını çevirirken çıkan hışırtıyı işitmek. Ve sevdiğim bir kitabı bitirdiğimde ağzımda kalan şeker tadını duyumsamak.
Ve dileğim şu dünya üzerinde misafir olduğum sürece kitapsız kalmamak...
7 yaşımın kışında girdi onlar hayatıma, okumayı söktüğüm gün. Sevgili ilkokul öğretmenim bir dizi kitap koydu kucağıma, isimlerini hala unutmadığım, yüzümde bir tebessümle hatırladığım: "Arap Cambi", "Tekir ile Mekir", "Deve Yavrusu Çin-Çan", "Küçük Leylek Taktak". Renkli karton kapakları ve siyah-beyaz resimli iri iri yazıları vardı. Herbirini kaç defa okudum bilinmez. Galiba doğuştan okumaya kodlanmış bir yapım vardı. Okula başladığım gün çok mutlu olmuştum. O ilk günün ılık Eylül akşamında evsahibimizin kızları Ayşe ve Aysel ile seksek oynarken bir an önce sabah olsa da tekrar okula gitsem diye düşünmekten habire çizgiye basıp yanıyordum. "Cin Ali" çocukları olmadık biz, o sevimsiz çöp yaratığı hiç sevmedim. Zamanla kitaplarım çeşitlendi, babamın katkısı yadsınamaz. Cengiz Sokak'taki giriş kapısı bahçeye açılan o küçücük evde, soba başında günlük ödevimi bitirdikten sonra ödül olarak çıkardı ortaya "Zevzek Guguklu Saat", "Ali Baba ve Kırk Haramiler", "Karlar Kraliçesi", "Küçük Deniz Kızı". Herbiri ayrı ayrı hayal gücümün gelişmesinde pay sahibi oldu.
Büyüdüm, hayatıma giren kitaplar yaşla uyumlu olarak değişiklik gösterdi. "Küçük Kadınlar", "Küçük Prenses", "Örümcek Dede" başucu kitaplarım oldu. Hayatımda en mutlu olduğum günlerden biri, kapı komşumuzun artık yetişkin olan çocuklarının taşınırken çoğu Varlık Yayınları'ndan kocaman bir koli dolusu kitabı bana devrettiği gündü. Bir dönem Cronin'e dadandım, bir dönem Bronte Kardeşler'e. "Jane Eyre" i okurken eskittim. Sonra klasikleri tanıdım, yine babam sayesinde pekçok kitap evimizin demirbaşı oldu.
Kendi harçlığımla ve bilinçle ilk aldığım kitap bir Füruzan kitabı oldu: "Parasız Yatılı". Ondan mıdır bilmem Füruzan'ı öykü yazarları içinde tek geçişim. Sonra benim yazarlarım oldu, bütün kitaplarını alıp okuduğum, hiç sevmediklerim oldu, yine de okuduğum. Gezi kitaplarına da merak sardım ve biyografilere de. Polisiye girdi hayatıma bir dönem ve hiç çıkmadı. Deneme okumaya bayıldım, Tahsin Yücel'e de. Çizgi romanı da çok sevdim, şiiri de. Tarih de, felsefe de çekti ilgimi. İşin aslında ben kitapları sevdim ve hep kıskandım onları, paylaşmak istemedim. Yıpratmadım, yıpratanlara tahammül edemedim. Her zaman beş duyuma hitap ettiler benim; elime aldığımda okşamak istedim, o pürüzsüz yüzeyini parmaklarımın ucunda hissetmek, dokunmak. Yalnızca okumak değil, seyretmek. Koklamak, o mis gibi mürekkep kokusunu içime çekmek, yapraklarını çevirirken çıkan hışırtıyı işitmek. Ve sevdiğim bir kitabı bitirdiğimde ağzımda kalan şeker tadını duyumsamak.
Ve dileğim şu dünya üzerinde misafir olduğum sürece kitapsız kalmamak...
Çok hoş bir dilek. Bu arada çok imrendim düzenli raflarınıza bizimki geldi gözlerimin önüne de utandım:)
YanıtlaSilArap Cambi ve Küçük Leylek.Kare biçiminde karton kapaklı resimli. Futbolcu Fil. Polyanna ve Küçük Lord (Cedric Errol). Sonrasında A.J.Cronin. Şahika ve bana göre ille de Yeşil Yıllar.Betty Smith Bir Genç Kız Yetişiyor ve Genç Kız Sevgisi. Sonra E yayınları. Puzo' lar Simmel' ler Hailey' in tüm eserleri. Havaalanı, Otel,Tekerlekler, Tefeciler. Bunları okuduğundan eminim. Son cümlelerinde emin ol gözlerim doldu. Ne güzel anlatmışsın duygularını kitapla ilgili. Okunup bittikten sora bir süre kalakalış. O tad, bitmesinin verdiği üzüntünün yanında bitirmiş olmanın verdiği keyif, tatmin duygusu.
YanıtlaSilUmarım bu keyiften hiç bir zaman mahrum kalmazsın.
Beni nerelere götürdün. Çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım. Duygularına, hafızana, ellerine sağlık...
Hep kitapla kal...
Ne güzel anlatmışsınız kitap sevgisini.Bende kitapsız kalmamayı diliyorum.Kitaplarım benim için değerlidir.benden okumak için alıpda aylarca elinde tutan insanlara tahammül edmiyorum.Çabucak okuyup,aldığı gibi sağlam getiren arkadaşlarımdan esirgemiyorum.Bazen aramızda bazı kitaplar hakkında konuştuğumuzda onu da ben alayım birlikte okuyalım dediklerinde,yok olmaz sevdiğim kitapların mutlaka kitaplığımda yeri olmalı diyorum.Çünkü benden de çocuklarıma miras kalsın istiyorum.sevgiler.
YanıtlaSilEbru,
YanıtlaSilRaflarınızın düzensiz olması o kitapların sık sık elden geçtiğini gösterir, utanmanıza hiç gerek yok. Sevgiler...
Asuman,
Arap Cambi ve Küçük Leylek Taktak'ı hatırlamana ağzım bir karış açık kaldı. hem de çok sevindim. iyi ki varsın canım, aynı kuşaktan olmak böyle birşey olmalı.
Sevgiyle kal...
ay yazını çoktan okudum da Leylakcım, aynı böyle bir yazım vardı iki yıl önce , kitaba nasıl başladığımı, çocukluk , gençlik kitaplarımı falan anlatan, onu arıyordum sana link atmak için:)) Sanırım blogcu arşivimde falan olmalı.
YanıtlaSilAsuman Yelen'e özel not. Tüm kitaplarımız ortak.Hele Betty Smith kitapları, hala kitaplığımda var. Kızlarımda çok sevmişlerdi.
Sevgilerimle
MERHABALAR EFENDİM, YENİ TAKİPÇİLERİNİZDENİM, BLOGUNUZUN KÜLTÜREL VE GÖRSEL ZENGİNLİĞİ DİKKATİMİ ÇEKTİ, KİTAPLARA OLAN TUTKUM YÜZÜNDEN BİR MERHABA DEMEK İSTEDİM, GÖRÜŞMEK ÜZERE, İZMİR DEN SEVGİLER.
YanıtlaSilKitap okumayı çok seviyorum..
YanıtlaSilÖzelliklede çok sevdiğim kitapları baş köşeye oturtturuyorum..
Genelde hepsini severim ama yerleri ayrı olanlar bunlar...
Kitapsız bir dünya düşünemiyorum...İstiyorum ki herkes kitap okusun,fikirlerini paylaşsın...
Çok güzel harika bir kitaplık. Hele o raflardaki objeler ne güzel. Şu anda yerimiz olmadığından tavan arasında 4 koli içinde duran kitaplarımızdan özür diliyorum:(
YanıtlaSilHayal ağacı, hoşgeldiniz.
YanıtlaSilKitap tutkumu paylaşan bir takipçim olması çok güzel, benden de size merhabalar, sevgiler ve güzel İzmir'e selamlar...
Elif..den,
Kitap sevgisi anlatılamayacak bir duygu değil mi? Ben de aynen sizin gibi düşünüyorum bu konuda. Bu arada blogunuza baktım Onur Caymaz okuyorsunuz. Çok severim genç yazarı ve şahsen tanırım, bütün kitapları çok güzeldir. Siz nasıl buldunuz, paylaşırsanız sevinirim.
Sevgiyle kalın...
Şenizcim,
Kitaplığım iltifatına teşekkür ediyor:) Gördüğün küçük bir kısmıydı, evimin en özel ve en önemli eşyasıdır. Yangında ilk kurtarılacak yani:))
Bugünkü yazını okudum, ne ilginç bir konu seçmişsin, çok tatlısın Şeniz ya, seni seviyorum...
Benim kitaplarımı ise babam yastığımın altına bırakırdı. Şimdi de böyle sürprizler yapsın birileri isterim doğrusu...
YanıtlaSilArap Cambi ilk kitabımdır. Henüz okula gitmiyorken Arap Cambi'yi ezberleyerek okumayı öğrendim. Benim için efsanedir. Andersen, Grimm Kardeşler, Binbir Gece Masalları, Doğan Kardeş dergisi'yle başlayan okuma serüvenim Define Adası, Küçük Prens, Küçük Kadınlar'la romana dönüşüp Ana-Maksim Gorki, Oliver Twist, İki Şehrin Hikayesi-Charles Dickens'ın yanısıra İnce Memed-Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, E yayınları vs. vs. hala sürer gider. :)
YanıtlaSilİlk kitabı benim Arap Cambi ile aynı olan birine rastlamak eski bir dostu görmek gibi oldu. Ne hoş ;)
YanıtlaSil