Dün öğleden sonra bilgisayar başında avarelik ederken garip birşey yaşadım. Çocukluğumun geçtiği mahallenin facebookta açılmış hayli faal bir grubu var, sayesinde birçok arkadaşımla yıllar sonra görüşme imkanı elde ettim. Grup üyeleri ellerinde olan eski fotoğrafları ekliyorlar zaman zaman, bugün o fotoğraflara bakarken gördüğüm bir fotoğrafla donup kaldım. Bir grup ortaokul öğrencisinin tam ortasında 9 yıl önce genç yaşta kaybettiğimiz, çok sevdiğim dayım yüzünde o hiç değişmeyen gülümsemesiyle zamanı durdurmuş gibi bakıp duruyordu. Tam da en çok didişip en çok gülüştüğümüz yıllar. Nerelere gittim bir bilseniz, gözümde neler canlandı. Ben henüz ilkokula başlamamışım, dayım orta 1 de, haylaz mı haylaz. Anneannemle bir süre birlikte oturduğumuz evin balkonundayız, büyük dayım elinde Gatenby'nin meşhur Mrs ve Mr Brown'lu ders kitabı ona İngilizce çalıştırmaya uğraşıyor. "A book, this is a book, what is this, it's a book" diye okuyup dayımın tekrar etmesini istiyor. Bizimkinin gözleri felfecir okumakta, gözü sokakta, söylenenler bir kulağından girip öbüründen çıkmakta, "gak-guk" edip duruyor. Büyük dayım ısrarcı, "A book..." diye inatla ezberletmeye çalışıyor. Bir, üç, beş bizimkinde hayır yok. Derken oynadığım bebeği bırakıp devreye giriyor ve tekrarlıyorum: "A book, this is a book.......". Büyük dayım gülerken küçük üstüme yürüyüp kovalamaya başlıyor beni.
Daha ne haylazlıklar yapıyor anlatılmaz; ayakta bisiklete biniyor, okuldan kaçıp minibüslerde muavinlik yapıyor, büyük dayımın viskisinden gizlice içiyor, onun gömleklerini kazaklarını izinsiz giyiyor, devamlı evin anahtarlarını kaybedip anneannemi deli ediyor, benim oyuncaklarımı saklıyor, örgülü saçlarımı çekiyor ama o kadar sevimli ki uzun süre kızmak mümkün olmuyor, şeytan tüyü var adeta. Hep dik duran saçlarını yatıştırmak için limon suyu sürüp gece yatarken kafasına çorap giyiyor. O hali çok komik oluyor, ben bakıp bakıp gülüyorum, hasılı dayım bir alem. Yaşı ilerlediğinde bile uslanmıyor; hep haylaz, hep çapkın, hep sevimli, hep karizmatik. Ne yazık ki çok erken kaybediyoruz onu, arkasında kocaman bir boşluk hiç dolmayan. Bugün o fotoğrafı görünce beni elektrik çarpmışa döndüren o boşluğun hüznü işte. Dilerim gittiği yerde huzura kavuşmuştur...
Daha ne haylazlıklar yapıyor anlatılmaz; ayakta bisiklete biniyor, okuldan kaçıp minibüslerde muavinlik yapıyor, büyük dayımın viskisinden gizlice içiyor, onun gömleklerini kazaklarını izinsiz giyiyor, devamlı evin anahtarlarını kaybedip anneannemi deli ediyor, benim oyuncaklarımı saklıyor, örgülü saçlarımı çekiyor ama o kadar sevimli ki uzun süre kızmak mümkün olmuyor, şeytan tüyü var adeta. Hep dik duran saçlarını yatıştırmak için limon suyu sürüp gece yatarken kafasına çorap giyiyor. O hali çok komik oluyor, ben bakıp bakıp gülüyorum, hasılı dayım bir alem. Yaşı ilerlediğinde bile uslanmıyor; hep haylaz, hep çapkın, hep sevimli, hep karizmatik. Ne yazık ki çok erken kaybediyoruz onu, arkasında kocaman bir boşluk hiç dolmayan. Bugün o fotoğrafı görünce beni elektrik çarpmışa döndüren o boşluğun hüznü işte. Dilerim gittiği yerde huzura kavuşmuştur...
Bu duyguların ağırlığıyla "NEVER LET ME GO/BENİ ASLA BIRAKMA" filmini izlemeye başladım. Geçen yıl aynı isimdeki kitabını okumuştum, YKY Yayınları'ndan çıkan, Kazuo Ishigoro'nun yazdığı. İlginç bir konusu vardı ama açık söyleyim kitaptan bu denli etkilenmemiştim. Film beni adeta yere çarptı, özellikle son bölümlerinde. Ya ruh halim sebep oldu ya da gerçekten etkileyici bir film çekmiş yönetmen. Özellikle Carey Mulligan ve Andrew Garfield'in oyunculukları çok iyiydi. Konuyu bilmeme, filmin ağır temposuna rağmen soluksuz izledim diyebilirim. Sizlere de öneriyorum, izleyin bakalım neler düşüneceksiniz.
Böyle bir gündü Salı günü; bir fotoğrafın hüzne boğduğu, ardından da bir filmin hüznü yoğunlaştırdığı. Eh hergün laylaylom geçmiyor işte ne yapalım. Haydi, kalın sağlıcakla...
Böyle bir gündü Salı günü; bir fotoğrafın hüzne boğduğu, ardından da bir filmin hüznü yoğunlaştırdığı. Eh hergün laylaylom geçmiyor işte ne yapalım. Haydi, kalın sağlıcakla...
Ortak seçimlerimiz çıktıkça çıkıyor.Bu kadarına da pes diyeceksiniz ama Beni Asla Bırakma kitabını ben de okudum ama sizin de dediğiniz gibi fazla etkilenmedim aslında ilginçti ama belki çeviriden kaynaklanan bir şey oabilir.Demek filmi de varmış ,bilmiyordum.Bunu öğrendiğime sevindim umarım filmi bulabilir ve izlerim.
YanıtlaSilAnılarınız canlanmış ,bu facebook bazen iyi bazen kötü:()Nur içinde yatsınlar...
Nur içinde yatsın, renkli bir kişiliği vanmış dayınızın. Hayatta tesadüflere inanmam ben, o fotoğraftan size gülümsemesi, öylesine birdenbire karşınıza çıkmasının mutlaka bir anlamı vardır bence, hüzünlenmek, kaybedilen ve sevilenin arkasından üzüntü duymak doğal ama bence sevdiğimiz ve şu an hayatta olmayan yakınlarımız hala bizimle olabiliyor.
YanıtlaSilFilmi de kitabını da bilmiyorum ama not defterime ekledim, bir gün müsait bir zamanda izleyeceğim, güzel bir gün diliyorum...
Dayınız çok etkileyici bir insanmış, derin izler bırakması nrmal..Burdan okurken ben bile sevdim onu.. Ben de dilerim gttiği yerde huzurlu olsun..
YanıtlaSilFilmin afişi bile ok çekici.. Ben çoğu filmi afişine bakarak izlemişimdir hatta:) Fena da çıkmamıştır çoğu..
Sevgiler.. Dilerim ardından keyifli bir hava yakalar sizi
facebook sen nelere kadirsin :)
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı,
YanıtlaSilDayıların özellikle kız yeğenlerde önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.Benim için de dayım ap ayrı yerdedir. Yokluğunu tatmak istemem, şimdi, okuyunca hissetmeye çalıştım ve canım yandı. Ama herşeyin bir sonunun olduğu gerçeğini de hatırlattı. Keşke diyorum daha çok vakit geçirebilseydiniz. Eminim size manevi anlamda çok miras bırakırdı. Yine de size kalanlarıyla mutlu olabildiğinizi düşünüyorum. Bugününüzün de güzel günlerden olmasını dilerim...
öyle renkli bir bir kişiliğin ardında bıraktığı boşluk da büyük olmuş. allah rahmet eylesin.
YanıtlaSilAcı yada mutlu bir fotoğrafla anlara dönmemiz,yüreğimize ne kadar çokşey kazandırıyor. Dayınız nur içinde yatsın.Kitabı beğenerek okudum,filmi izlemeliyim.
YanıtlaSilYüreğinizin tebessüm ettiği güzel birgün olsun,sevgiyle kalın...
Kayıplar kötü, erken kayıplar en kötüsü. Dayıcığın nurlar içinde yatsın.
YanıtlaSilbenim de dayım böyle bi adamdı ve aynı şekilde çok erken kaybettik o'nu...
YanıtlaSilyeri ayrıdır, özlemi de büyüktür. adı geçtiğinde herkesin hem yüzü güler hem de yüreği sızlar...
gittiği yerde huzurla ve ışıkla doludur umarım...
ablam dediğin doğru o fotograflar hep alıp götürüyor eskilere alıyor getiriyor bir bir anıları gözlerinin önüne bilmez miyim :( nur içinde yatsın sevgi dayın...sevgiler ablacığım...
YanıtlaSilLeylakcığım,
YanıtlaSilSen de geçmişe yolculuk yapmışsın, ben gibi.:)
Yazmıştın ya bana, ses, koku, mimik, resim...
İşte o anda payımıza ne düşerse, nerelere götürüyor bizi. Hep sevgiyle anacağımız şeyler olsun yeter ki!
:)
Neyseki sen sevdiklerine rastlamışsın. Hiç görmek istemediklerim arkadaşlık istiyor, reddemiyorum. Bir selam verip, bir daha uğramıyorum. Felek diyor şunu baştan aşağı bir boya, sonra da at arkadaşlıktan:))
YanıtlaSilLeylak ablacığım, ben de dün evi toparlarken albümleri karıştırdım uzun uzun. Tam da dediğin gibi ardında kalan boşluk hissi o kadar fenaki. Hüznüde paylaşmak güzel, yalnızlık hissinin üstesinden ancak böyle geliyoruz, seni çok seviyorum ve sıcacık öpücükler gönderiyorum...
YanıtlaSilÖyle bir dayıyla daha çok vakit geçirmeni ben de çok isterdim. Nurlar içinde yatsın Leylak' cım.
YanıtlaSilSevgiler...
Canı rahmet istedi dayının,allah rahmet etsin huzurla uyusun.Bazen bir fotoğraf nerelere götürüyor insanı,öyle her gün laylom olmuyor..Sevgiler.
YanıtlaSilDayın sanki zaman tünelinden çıkıp gelmiş gibi olmuş Leylak'cım.
YanıtlaSilDayılar ndene bu kadar sevilir acaba?
Hastayım size ekmekçimle sana:)) izin çıktı yazın çarşaf çarşaf yine okurum ama akşama:)
YanıtlaSilBöyle bi dayım olmadı benim :( Ama amcam vardı halam vardı evcilik oynadığım :)
YanıtlaSilYenice okuyabildim yukarıda gülümseme işaretlerimi ekrandan ellerimle silmek istedim olmadı:( Ne güzel insanmış dayın allah rahmet eylesin. Ve ne güzel izler bırakmış unutulmayan.
YanıtlaSilBirkaç gündür, çok yorgun ve hastayım. Bloglara bakamamak bana ızdırap veriyor. KAçgündür okuyamıyorum sizi. Eşim yasakladı:) hep geç yatıyorum, ertesi günü çarpıntıyla uyanıyorum diye...
YanıtlaSilBenim hiç dayım olmadı. Annemin dayıları varmış. İkisi de şehit olmuş. O, detayları anlattıkça, iyi ki benim dayım yok derdim. Onun yaşadığı üzüntüden dolayı.
Filmi not aldım. Mutlaka izleyeceğim.
Bazı boşlukların yeri hiç dolmuyor gerçekten. Umarım dediğiniz gibi güzel bir yerde, güzellikler içindedir.
YanıtlaSilBen de Beni Asla Bırakma'yı geçen yıl okumuş, Kazuo Ishiguro'ya hayran kalmış, arkasından Türkçe'ye basılmış bütün kitaplarını okumuş (son çıkan Avunamayanlar hariç, onu da yakında okuyacağım iyişallah) hepsinden de çok etkilenmiştim. Sizden farklı olarak ben kitaptan da çok etkilenmiştim. Hatta o dönemde etrafımda okumuş olan biri olmasını konuşup tartışabilmek için çok istemiş, erkek arkadaşıma vermiştim bir heves. Okuma macerasını heyecanla takip etmiş, üzerine de çok konuşmuştuk o dönem. Yakın zamanda da Ece'ye tavsiye etmiştim, geçenlerde de o okudu, bitirdi, çok etkilendi. Biz de hatta filmi üzerine konuşuyorduk, fragmanlarını falan takip ediyorduk ki sizin bu yazıyı okudum, filmi izledim diye. Merakla bekliyorm ben de filmi. çok sevgiler:)