.

.
.

13 Ocak 2011 Perşembe

SOYUTLAMALAR/SOMUTLAMALAR

"Her günüm mazide kalmış günlerimden gün arar
Bir perişan bülbülüm ki konduğum güller kanar."

Ne alaka diyorsunuz değil mi, kel alaka tabii ki. Sadece parmaklarımı klavyeye koyduğum anda bu şarkı geldi aklıma ben de bir yandan mırıldanırken bir yandan da yazıverdim, piyano çalmış gibi oldu:)
Efendim, bugün sanatsal etkinlik günümdü. Soğuk havaya aldırmadan Çağdaş Sanatlar Merkezi'ne doğru vurdum yollara kendimi yayan. Gidene kadar kafamın içinde kırk tilki dolandı durdu, ayaz zihnimi açıyor galiba. Bunca senedir Akay Yokuşu'ndan geçerim, eşimle ilk kez yemek yediğimiz lokantanın hala faaliyette olduğunu yeni farkettim, birkaç bina altındaki, mekan edindiğimiz pastanenin yerinde ise kazulet bir bina yükselmekte. Önünden geçerken derinlerden ve eskilerden bir ses, Yeliz beynimin içinde "Yalaaaaan, yalaaaan" diye çığrındı durdu. Sebebi için bilinçaltına bir yolculuk gerek. Tunus Caddesi giderek sevimsizleşiyor. Çirkin yapılar, koca koca oteller, garip isimli dükkanlar (FatCat adında bir cafe gördüm mesela, şişko kedi deseler daha sempatik olurdu halbuki), otopark olarak kullanılan arsalar, daralmış, engebeli kaldırımlar, devam eden inşaatlar yolboyu sıralanmış. Ankara'nın en eski ve en büyük otellerinden birinin arka kapısının yanına kurulmuş seyyar bir sobanın başında bir grup sigara tüttürüyordu. Yeni kural: sigara dışarı, içki içeri, silah serbest.
Kafam ambale olmadan ulaştım serginin bulunduğu mekana neyse ki. Geniş kapsamlı, bütün katlara yayılmış, çok güzel bir sergiydi: "Zaman Aşırı Soyut". Ünlü Türk ressamlarının soyut tarzda yaptıkları tablolardan örnekler sunuluyordu, büyük bir keyifle dolaştım, renkler gözümü gönlümü açtı ve müthiş bir doygunluk hissiyle sonlandırdım resimlere bakmayı. Sizler için birkaç örnek fotoğraflamayı da ihmal etmedim, sevildiğinizi bilin yani:)

Devrim Erbil

Servet Demirtaş

Özdemir Altan

Lütfü Günay

Hüsamettin Koçan

Fahrelnisa Zeid

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Balkan Naci İslimyeli

Bedri Baykam

Ayrılmadan önce Sanat Cafe'ye uğrayıp çok sevdiğim pembe çiçekli porselen fincanlarında çay içmeyi de ihmal etmedim. Herzamankinin aksine çok kalabalıktı, "Tarım, Çevre, Gelecek" konulu bir sempozyum vardı sanırım Merkez'de, onun katılımcıları verilen aradan istifade çay-kahve içiyorlardı. İlginç tipler vardı, başka zaman olsa çok malzeme çıkarırdım ama resimlerden aldığım keyfi bozmamak için ilgilenmedim etrafla. Çayımı bitirdim, kulaklarımda sergi boyunca hoparlörlerden yükselen "Los Bilbilicos"un notaları, Ankara'nın ayazına karıştım...

13 yorum:

  1. Sağolsunlar, bizi sigara ve içkiden koruyorlar.Ölmeyip canlı nişan tahtası olalım diye...

    YanıtlaSil
  2. Daha dün önünden geçtim, bir ürkeklik vardı üzerimde tek başına sergi mi gezecek derler mi dedim giremedim, iş hayatından taze kopunca biraz sosyal fobik biraz sanat fobik mi oldum ne? Neyse sergi ekranıma geldi sayenizde,teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Leylak Dalı, anılar bizi biz yapan hücreler gibi, anlattıklarınızı çok içten anlayabiliyorum.
    Sergi çok değerliymiş, hep ustalar var. Devrim Erbil'in bu eserini ilk defa görüyorum. Kendisi, bizim Hocamız ; Gülseren Kayalı'nın hocası. Bizim derken ; Baykuş gözüyle ( Natali'yle benim )...

    YanıtlaSil
  4. çok güzelmiş bu eserler bayıldım vallahi :) bizleri de uzaktan olsa da buluşturdun ya yüreğine sağlık ablacığım sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Sergideki eserler çok güzel, bunu bizimle paylaşmanız dahada güzel..Sanat dolu günler diliyorum size..

    YanıtlaSil
  6. Hayatın Süs Payı,
    Ben de size çok teşekkür ediyorum. Sergideki eserler gerçekten çok güzeldi, sadece minik bir bölümünü ekleyebildim ama şu kadarını söyleyim baktıkça içim açıldı...

    YanıtlaSil
  7. Burcucum,
    Canım, sen de sağol. Utanmasam her tabloyu tek tek çekecektim de ayıp olur diye düşündüm:))
    Öpüyorum seni...

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Zeynep,
    Devrim Erbil en beğendiğim ressamlardandır. Zaten sergide en çok bu tabloyu beğendim, başa koyduğumdan da anlamışsındır. ayrıca çok güzel iki tablosu daha vardı, hele birinin önünde 10 dakika oyalandım:)

    YanıtlaSil
  9. Kadayıfcım,
    Niye girip izlemedin ki, kim kime dum duma, ayrıca niye öyle düşünsünler ki. Ben üstelik tek başıma gezmeyi daha çok severim, yanımda "Hadi hadi" diye dürtükleyen birisi olmaması açısından. Bir dahaki sergiye birlikte gidelim. Bu çok güzeldi ve 20 sine kadar sürüyor, bence hala gezebilirsin.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Çenebaz,
    Birilerinin bizi düşünmesi ne güzel değil mi:)))

    YanıtlaSil
  11. Harika... tek kelime. Sen de ressamlar da. En sevdiklerim demiyeyim ama en merakla takip ettiklerim.Ahh ahhh şimdi Ankarada olmak vardı...

    YanıtlaSil
  12. Ne güzel bir sergi gezmişsiniz ve tanıtmışsınız,beğendim.Bir düzeltme yapmak istedim ,bildiğim kadarıyla Zeki -Zekai Ormancı olmalı,bir bakarsınız:)
    Ayrıca sanat cafe'yi çok merak ettim,pembe çiçekli porselen fincanda ben de çay içmek istiyorum:-)))
    Güzel gezilerinizin devamını diliyorum.

    YanıtlaSil
  13. Leylak Dalım,
    Nazlı Eray tadında olmamış mı sizce de yazdıklarınız?Tam sergiyi gezerken ,tabloların arkasından size sevgiyle bakan sanki geçmişten bir yerlerden biraz zorlasanız hatırlayacağınız o kadın..Tanımadınız mı yoksa? Ya Sanat Kafede pembe çiçekli fincanla çayınızı servis eden garson kadın...Bu kafeye sıkça uğramanız acaba bu yüzden mi?
    Valla bir anı kitabı bekliyorum sizden...Muhteşem olur bence..Hemen alır bayıla bayıla okurum.Uzun uzun anlatırsınız biz de okuruz ne güzel olur di mi?

    YanıtlaSil