Antalya'daki balkonun kumruları ne alemde bilmiyorum ama Ankara'da, yan balkona kaçak gecekondu kurmuş bir çift besili güvercinimiz var. Babam bir vakitler o balkonda domates yetiştirmeye karar verdiğinde saksıları koymak için iki tuğlanın üstüne bir tahta parçası yerleştirmiş, sonra da orada o şekilde bırakmış, bizim güvercin ailesi de sığınak bilip yerleşmişler. Yazın başbelası temizlik şirketi geldiğinde bile kıyıp bozamamıştık yuvayı. Halen orada yaşamaktalar ve herbiri tavuk kıvamına ulaştı. Hatta yılbaşında hindi niyetine kesmeyi düşünmüştük ama biraz daha semirsinler Kurban Bayramı'nda keseriz diye şimdilik vazgeçtik:) Bu sabah pencereden baktığımda yan balkondan ön balkona gezmeye gelmişlerdi, fotoğraflarını çektim ama iyi çıkmadı, ben de evdeki daha gelişmiş diğer makineyle önceden çekilmiş artistik bir pozunu koydum birinin, güzelliğini göresiniz diye. Güzel olmasına güzel keratalar da bir de durmadan uçup karşı komşunun sardunyalarını didiklemeseler. Kadıncağız saksıların dört bir yanına sivri uçlu çöp şişler dizmiş konmasınlar diye ama nafile, engel tanımıyorlar.
Dün kızkardeşle buluştum öğleden sonra Ankamall'de. Evden çıkarken yoğun bir telefon trafiği ardından da çanta değiştirme telaşı yaşayınca cüzdanımı evde unuttuğumu tam metroya binmek üzereyken farkettim. Önce evdekileri arayıp düşürmediğimi teyit ettim, geri dönüp almayı gözüm yemedi. Ne yapsam diye düşünürken son anda çantayı açmaya üşenip paltomun cebine attığım 10 lirayı hatırladım. Metroya binecek para var ya gerisi Allah kerim diyerek aldım biletimi yerleştim vagona. Lakin tren bir türlü kalkmak bilmez, başladım senaryolar yazmaya; "İster misin bir ihbar alınsın, trende arama yapılsın. Cüzdan evde, kimlik cüzdanda, anlat anlatabilirsen derdini" diye kara kara düşünürken hareket ettik. Derin bir "oh" çektim ama karşıki dağlar yıkılmadı, pardon o "oh" değil "of"du zaten. Tam karşımda oturan genç kızın çizmelerinin benimkiyle aynı olduğunu farkedip şaşarken annesinin botlarının da benim evdeki botların aynısı olduğunu gördüm. Ortak zevklerimizin olduğu bir aileyle aynı metroda seyahat etmekten çok memnun oldum şahsen. Ankamall her zamanki hafta sonu kalabalığındaydı, her seferinde hafta sonu gelmemek için karar alıp akabinde aldığım kararı bozuyorum, istikrar yok istikrar:) Minik yiğenin gönlünü etmek için ilk durağımız oyuncakcı oldu ve evdeki sevimsiz yaratıklar ordusuna bir tane daha ekledik. Kahve içmeye girdiğimiz Tchibo'da görevliler canından bezmiş olacak ki kendi masamızı kendimiz temizledik ve küçük bardakta filtre kahve yerine kocaman bardakta latte içmek zorunda kaldık. Bir değişim için uğradığımız C.eyo mağazasında arkaya arkaya içeri giren tekerlekli sandalyeye mahkum gencecik iki kızdan kendimizce bir hayat dersi çıkarıp para çekmekten ziyade borsada işlem yaparmış gibi görünenlerin oluşturduğu bir bankamatik kuyruğuna dahil olduk ve uzun süre bekledik. Sonra ben Migros'a mantı almaya girdim. Ben yarım kilo diye ısrar ettim, tezgahtar bir kilo diye. Bunu geçen hafta da yapmıştı, inat ettim yarım kiloda ama kasaya gittiğimde onun da inat ettiğini ve 700 gram verdiğini gördüm. Zaten kızgındım, geçen hafta aldığım patlıcan salatası ekşimiş çıkmıştı ve söylediğimde limondan kaynaklandığını iddia etmişti. Geri dönüp kafasına atmayı düşündüysem de üşendim, mecburen kızkardeşten ödünç aldığım parayı bozdurdum:) Ankamall'de geçen zaman yeter deyip dışarı çıktığımda, karanlık, kirli ve soğuk bir Ankara akşamı başlamıştı. Metroda yolboyu babasına şımaran pembe paltolu, pembe çizmeli ufaklık kızı izleyerek geçirdim zamanı, eve ulaştığımda ise "Home sweet home" boyutlarına gelmiştim.
Of, yine kaçırmışım ipin ucunu, çok uzun olmuş bu yazı, yarım bırakana kızmıyor, sevgilerimi sunuyorum, tamamlayanlara ise "Pazartesinin okuru" ünvanını veriyorum:)
Not: Sevgili Elif, Nuran, Selma Er, Defne, Mavianne, Müge Polat, Özlem Öztürk ve Nur kartlarınız az önce posta kutumu şenlendirdiler. Herşey için çok teşekkürler, günümü güzelleştirdiniz...
Dün kızkardeşle buluştum öğleden sonra Ankamall'de. Evden çıkarken yoğun bir telefon trafiği ardından da çanta değiştirme telaşı yaşayınca cüzdanımı evde unuttuğumu tam metroya binmek üzereyken farkettim. Önce evdekileri arayıp düşürmediğimi teyit ettim, geri dönüp almayı gözüm yemedi. Ne yapsam diye düşünürken son anda çantayı açmaya üşenip paltomun cebine attığım 10 lirayı hatırladım. Metroya binecek para var ya gerisi Allah kerim diyerek aldım biletimi yerleştim vagona. Lakin tren bir türlü kalkmak bilmez, başladım senaryolar yazmaya; "İster misin bir ihbar alınsın, trende arama yapılsın. Cüzdan evde, kimlik cüzdanda, anlat anlatabilirsen derdini" diye kara kara düşünürken hareket ettik. Derin bir "oh" çektim ama karşıki dağlar yıkılmadı, pardon o "oh" değil "of"du zaten. Tam karşımda oturan genç kızın çizmelerinin benimkiyle aynı olduğunu farkedip şaşarken annesinin botlarının da benim evdeki botların aynısı olduğunu gördüm. Ortak zevklerimizin olduğu bir aileyle aynı metroda seyahat etmekten çok memnun oldum şahsen. Ankamall her zamanki hafta sonu kalabalığındaydı, her seferinde hafta sonu gelmemek için karar alıp akabinde aldığım kararı bozuyorum, istikrar yok istikrar:) Minik yiğenin gönlünü etmek için ilk durağımız oyuncakcı oldu ve evdeki sevimsiz yaratıklar ordusuna bir tane daha ekledik. Kahve içmeye girdiğimiz Tchibo'da görevliler canından bezmiş olacak ki kendi masamızı kendimiz temizledik ve küçük bardakta filtre kahve yerine kocaman bardakta latte içmek zorunda kaldık. Bir değişim için uğradığımız C.eyo mağazasında arkaya arkaya içeri giren tekerlekli sandalyeye mahkum gencecik iki kızdan kendimizce bir hayat dersi çıkarıp para çekmekten ziyade borsada işlem yaparmış gibi görünenlerin oluşturduğu bir bankamatik kuyruğuna dahil olduk ve uzun süre bekledik. Sonra ben Migros'a mantı almaya girdim. Ben yarım kilo diye ısrar ettim, tezgahtar bir kilo diye. Bunu geçen hafta da yapmıştı, inat ettim yarım kiloda ama kasaya gittiğimde onun da inat ettiğini ve 700 gram verdiğini gördüm. Zaten kızgındım, geçen hafta aldığım patlıcan salatası ekşimiş çıkmıştı ve söylediğimde limondan kaynaklandığını iddia etmişti. Geri dönüp kafasına atmayı düşündüysem de üşendim, mecburen kızkardeşten ödünç aldığım parayı bozdurdum:) Ankamall'de geçen zaman yeter deyip dışarı çıktığımda, karanlık, kirli ve soğuk bir Ankara akşamı başlamıştı. Metroda yolboyu babasına şımaran pembe paltolu, pembe çizmeli ufaklık kızı izleyerek geçirdim zamanı, eve ulaştığımda ise "Home sweet home" boyutlarına gelmiştim.
Of, yine kaçırmışım ipin ucunu, çok uzun olmuş bu yazı, yarım bırakana kızmıyor, sevgilerimi sunuyorum, tamamlayanlara ise "Pazartesinin okuru" ünvanını veriyorum:)
Not: Sevgili Elif, Nuran, Selma Er, Defne, Mavianne, Müge Polat, Özlem Öztürk ve Nur kartlarınız az önce posta kutumu şenlendirdiler. Herşey için çok teşekkürler, günümü güzelleştirdiniz...
Okurken Ankara geçti gözlerimin önünden ve Ankara 'yı ne kadar çok özlediğimi bir kez daha anladım.8 yıl yaşadım Ankara 'da ve hayatımda ki yeri çok özeldir.Üniversite yılları olmasının da etkisi vardır belki..Ankara' ya sevgilerimle...
YanıtlaSilAnkara'yı özlüyorum senin yazılarını okurken :)
YanıtlaSilYine kopardın gülmekten bacıcım yaaa.. :))))
YanıtlaSilBunca yorgunluğun üzerine Behzat Ç.'yi izlemek iyi gelmiştir umarım..
YanıtlaSilBen pazartesi okuru oldum. Dahada yazsaydın zevkle okurdum.
YanıtlaSilseni okurken bir ankara gününü daha seninle yaşamış olduk böylece. senin anlatımınla gözümde canlanan ankara karelerini çok seviyorum. :))
YanıtlaSilSonuna kadar okudum, güzel bir yazıydı. Özden, sade ve tanıdık yaşam kareleri...
YanıtlaSilzevkle okudum unvanı kaptım:))
YanıtlaSilberaberdik sanki metroda bir kahkaha patlattim ama ben dayanamayip:) neyse sagsalim bir maraz cikmadan eve dondunuz ya sukur:) sevgiler
YanıtlaSilhayıflanmak var da tedekada.. hayıflıyı bilmiyor..
YanıtlaSilbüyükanne ben gibi sözcük üreten biri olabilir mi acaba..
atalet..
Biliyordum dolu bir pazar olacağını.
YanıtlaSilGüvercinleri anlatışını okurken aklıma Yılmaz Odabaşı'nın öyküsü veya anısı diyeyeim geldi. Okumuşsundur belki okumadıysan akşam bulayım göndereyim.
Bu arada yazıların uzun değil. Su gibi akıyor. Sevgiler bizden, öpücükler.
Su gibi aktı gitti.
YanıtlaSilGüzel pazarlar olsun daima...
Canım Leylaam,
YanıtlaSilBugün de postadan senden gelen bişey çıkmadı.
İnan haberin olsun diye yazıyorum, seni üzmek için deil.
Sevgiler.
:))
Bidenem Ekmekçim,
YanıtlaSilBu hafta sonuna kadar bekleyeceğim ve içindeki süpiriki yeniden yapıp yollayacağım. Bence o zarf postada kayboldu. Çünkü komşun Karga'ya attığım kart ulaşalı 3-5 gün oldu. Gerçi sen iş adresini vermiştin ama keşke eve yollasaymışım. Her neyse dediğim gibi haftasonuna kadar gelmezse haber ver.
Benden de sevgiler...
ablam benim kartım ulaşmadı mı acaba size merak ettim :)
YanıtlaSilLa Luna,
YanıtlaSilolsun canım olsun. Pazar günlerini hiç sevmediğim düşünülürse daha çok olsun...
Nehir İda,
YanıtlaSilSağol canım, siz böyle söyledikçe ben destan yazarım:))
Yılmaz odabaşı'nın anısını bilmiyorum, yollarsan sevinirim. Kocaman öpücük gelsin benden...
Atalet,
YanıtlaSilHayıflı kesin anneannemin uydurmasıdır. Aynen dediğin gibi sürekli kelime üretirdi, umarım öbür tarafta da yapmıyordur:) Resmen eskilerin nev-i şahsına münhasır dedikleri türden bir kadındı. Rahmet olsun.
Sevgiler...
Beste,
YanıtlaSilGerçekten korktum bir an, sonuçta birşey çıkmazdı ama uğraştığımla kalırdım. Bundan sonra cüzdan kontrolü yapılmadan sokağa çıkmak yok.
Sevgiler...
Nazpek,
YanıtlaSilEvet, ödüllerden birini takdim ediyorm sana:))
Begonvilli Ev,
YanıtlaSilTeşekkürler. Bu vesileyle tekrar geçmiş olsun, çabuk dönün bloga:)
Kara Kitapcım,
YanıtlaSilBirgün ankara'ya gel, sadece yazılarımla kalma, aynı zamanda gezdireyim, olur mu:))
Hüznün Tade,
YanıtlaSilEvet, bir ödül de sana:))
Siz böyle derseniz ben hep yazarım hem de uzuuun uzun:))
Mavi Balon,
YanıtlaSilAynen, hem de çok iyi geldi. Üstelik Behzat Ç.'nin tipini de, bazı huylarını da çok sevdiğim rahmetli dayıma benzetiyorum:))
Müge Bacıcım,
YanıtlaSilBen seni güldürdüm Allah da beni güldürsün, yok yok hepimizi güldürsün:))
Özlem,
YanıtlaSilValla ben de Antalya'yı özlüyorum:))
İçimizdeki Karnaval,
YanıtlaSilDemek siz de Ankara sevenlerdensiniz, ne güzel. Çoğu kişi aksini düşünür de sevindim böyle olmasına. Ankara'dan da size selamlar...
Burcucum,
YanıtlaSilHenüz gelmedi kartın ama geleceğini düşünüyorum. Zira bu gelen kartlar ta Aralık 21 de postaya verilmiş. Bekleyelim bakalım, bu PTT bu yılbaşı şan verdi:))
Bayılıyorum şu gezi notlarınıza pazartesi okuru oldum ben hepsini gülerek okudum...
YanıtlaSilanaaa çok güzeldi yahu:))) hındi güvercinler bunu çizelim:))bayılıyorum bu esprili haline başlıkta çok güzel bu arada:)evet ya metro neden bu kadar geç geliyor bı de ne taraftan geleceği de belli olmuyor :)
YanıtlaSilleylak dalım eline geçtiği için çok mutlu oldum
YanıtlaSilankarada bile bu kadar geç ulaşıyor demek kartlar
güzel ve akıcı yazın uzun olsa da kendini okutuyor
herşeyi ne güzel anlatmışsın
güvercinler, ankamall, metrodakiler
çok keyifliydi okumak
sevgiler
Pazartesi okurundan kocaman sevgiler:) böyle eğlenceli bir yazıyı okuyup uykuya uçuyor olmanın keyfiyle gece rüyama çizmeli anne kız, bankamatik önü insanları, migrosun delisi vs gelirse hiç şaşırmayacağım. hatta rüyamda yoğurtlu mantı bile yiyebilirim:) sevgiler
YanıtlaSilGönderdim mail ile öpüyoruzzz.
YanıtlaSilPazartesi okurundan:)
YanıtlaSilOn günde yürüyerek Ankara'ya gider gelinir sanırım. Postacılar Rahmetli Kemal Sunal yürüyüşü ile getirmişler kartları.
Sevgiler...
Nurcuğum,
YanıtlaSilBence yürümemiş bile sürünerek gelmiş bu kartlar, insaf yahu. Aman kaybolmasınlar da geç gelmelerine razıyım:)
Benden de Pazartesi okuruna sevgiler:)
Nehir İda,
YanıtlaSilAldım canım, çok sağol...
Sevgili Pazartesi okuru Zero:)
YanıtlaSiliyi geceler, tatlı rüyalar diyeceğim de bence mantı yeme, ağırlık yapar gece gece kabus görürsün:))) Sen çay ve simite devam et.
Öpüldün...
Maviannem,
YanıtlaSilÇok sağol, böyle söyleyip mutlu ediyorsunuz beni.
Gerçekten PTT bu yıl ağırlıkta rekor kırdı ama sonunda geçti ya elime o da birşeydir.
Çok sevgiyle...
Zuzum,
YanıtlaSilBekliyorum hindi güvercin çizimlerini:))
Kadayıfcım,
YanıtlaSilEvde oturarak Pazartesi okuru olmak hoş bir duygu olmalı. Sen ve Sardunya ilk günün tadını çıkardınız umarım. Keyifle sürsün yeni yaşamınız, sevgiyle...
Ben zaten bu saatte tam pazartesi okuru oldum :)sevgiler...
YanıtlaSilLeylakçım, sen yaz hele..Okumaktan sıkılan olursa 'bu onun sorunu' der geçeriz. Lakin daha uzun yaşamak istiyorsan şayet, hafta sonu AVM'lere gitmeme prensibini cidden oturt. Kahrolmak işten değil. Ben hafta sonu kafamı evden dışarı çıkarmıyorum, en azından AVM için..Kardeşim İstinye'de oturuyor stanbul'da, İstinye Park'ın civarından geçmiyorlar hafta sonu..O derece. Hasretle yeni yazını bekliyoruz canım, sen yaz biz okuruz..
YanıtlaSilBen de bunu sık sık yaptığım .ç.n para cüzdanı ile kartların cüzdanını ayırdım.Birini unutsam diyeri yanımda oluyor. Bu arada bizim kartlar çok geç ulaşmış sana.Galiba postacıları kaplumbağalarla değiştirdiler.Ben de senin güzel kartını ve benim için eklediğin şiiri aldım.Çok beğendim.Aynı dileklere ben de katılıyorum.Böyle bir etkinliğe imza attığın için teşekkürler.
YanıtlaSil