Saat geceyarısını çoktan aştı, Pazartesi'den Salı'ya geçtik. Dışarda yağmur mu, sulu kar mı olduğu belli olmayan acaip birşey yağıyor. Karşıdaki çiçekçinin yılbaşı artığı ışıkları, kırmızıdan mora, mordan yeşile değişen renklerde yanıp yanıp sönüyor. Hala trafik yoğun, tekerlekler ıslak asfaltta vızıldayarak kayıyor. El ayak çekilmiş sokaklardan, yurtların pencerelerinde bile tek tük ışık var. En sevmediğim hava bu ve ben fena halde üşüyorum. Hane halkının benim dışımdaki bireyleri evin ısısından memnun, benimki psikolojik sanırım, ne zaman yağmur görsem üşürüm ben.
Yarın çıkmam lazım, cüzdan muhalefeti nedeniyle çekemediğim maaşımı çekmem, kitapçıları kolaçan etmem, ıvır-zıvır birşeyler almam gerekiyor. Nazlı Eray'ın anılarını kaleme aldığı yeni kitabı çıkmış, kontrol etmeliyim kitapçılara gelmiş mi, geldiyse hemen mülkiyete geçirmek lazım bir adet. Ankara'nın en sevdiğim yanı kitapçı bolluğu, ben hep Konur Sokak'taki Dost Kitabevini tercih etsem de diğerlerini dolaşmak da ayrı bir zevk veriyor. Antalya'da bu şansa sahip değilim, müdavimi olduğum kitapçılar tek tek kapandı. D&R'a mahkumum hiç hoşlanmasam da. Oysa ben kitabevi sahipleriyle ve çalışanlarıyla arkadaş olmuşumdur hep. Uğursuz mu geliyorum nedir, tam bir kitabevine alışmış, dostluk kurmuş oluyorum pat kapanıyor. Uzun süredir yeni bir kitapçı da açılmadı zaten. Bundan yıllar önce emekli bir edebiyat öğretmeninin işlettiği bir kitapçıdan yapardım kitap alışverişlerimi. Loş bir pasajın içinde, küçücük bir dükkandı. Son derece kibar, saygılı bir beydi sahibi. İnce gövdesiyle dar mekanın içinde ordan oraya seyirtir, yeni gelen kitapları tek tek koyardı bakabilmem için önüme. Teni o kadar beyazdı ki zaman zaman o gölgeli pasajın içinde güneş görmemekten solduğunu düşünürdüm. Hemen hemen her gidişimde ceketli ve kravatlı olurdu, tıpkı sık sık ziyaretine gelen emekli öğretmen arkadaşları gibi. Kimi zaman rastgele bir saatte uğradığımda yoğun bir sohbetin içinde bulurdum onları. Derhal sohbeti keser yeni çıkan kitapları her zaman yaptığı gibi tezgah üstüne yığmaya başlardı. Bazen de yalnız olurdu, sanırım sıkıntıdan hemen bir sohbet konusu açardı, kitap alsam da almasam da uzun bir süre geçirmek zorunda kalırdım o sürekli sarı bir ampulun yandığı küçük dükkanda. Kredi kartları yaygınlaşmamıştı henüz, aldığım kitaplara taksit yapardı, kalın kareli bir deftere adımı ve aylık ödemem gereken miktarları yana eğik, ince yazısıyla not düşerdi. Çok azdı müşterisi, giderek daha da azalıyordu. Okulun Kitaplık Kolu'nda çalıştığım bir yıl kütüphaneye bazı kitaplar almamız gerekmiş ve özellikle onun dükkanını seçmiştik emekli bir meslektaşımıza jest olsun diye. Sanırım ilk kez bir seferde o kadar yüklü bir kitap satışı gerçekleştirmiş ve parasını peşin almıştı. Mutlulukla o raftan o rafa seyirtmesini hala hatırlarım. Yaz tatillerinden birini Ankara'da geçirip döndükten bir süre sonra almam gereken bir kitap için gittiğimde dükkanı boş buldum, komşuları İstanbul'a göçtüğünü söylediklerinde bir yakınımdan ayrılmış kadar üzüldüm. Türünün son örneklerindendi denebilecek kadar naif ve kibar bu beyefendi şimdi ne yapıyordur, sağ mıdır hep merak ederim.
Yahu geceyarısı nereden aklıma geldi yıllar öncesinin kitapçısı, yağmur bana iyi gelmiyor anlaşıldı, en iyisi bir güzel Antalya fotoğrafı ekleyeyim de gidip yatayım ben. Cümleten iyi uykular...
Yarın çıkmam lazım, cüzdan muhalefeti nedeniyle çekemediğim maaşımı çekmem, kitapçıları kolaçan etmem, ıvır-zıvır birşeyler almam gerekiyor. Nazlı Eray'ın anılarını kaleme aldığı yeni kitabı çıkmış, kontrol etmeliyim kitapçılara gelmiş mi, geldiyse hemen mülkiyete geçirmek lazım bir adet. Ankara'nın en sevdiğim yanı kitapçı bolluğu, ben hep Konur Sokak'taki Dost Kitabevini tercih etsem de diğerlerini dolaşmak da ayrı bir zevk veriyor. Antalya'da bu şansa sahip değilim, müdavimi olduğum kitapçılar tek tek kapandı. D&R'a mahkumum hiç hoşlanmasam da. Oysa ben kitabevi sahipleriyle ve çalışanlarıyla arkadaş olmuşumdur hep. Uğursuz mu geliyorum nedir, tam bir kitabevine alışmış, dostluk kurmuş oluyorum pat kapanıyor. Uzun süredir yeni bir kitapçı da açılmadı zaten. Bundan yıllar önce emekli bir edebiyat öğretmeninin işlettiği bir kitapçıdan yapardım kitap alışverişlerimi. Loş bir pasajın içinde, küçücük bir dükkandı. Son derece kibar, saygılı bir beydi sahibi. İnce gövdesiyle dar mekanın içinde ordan oraya seyirtir, yeni gelen kitapları tek tek koyardı bakabilmem için önüme. Teni o kadar beyazdı ki zaman zaman o gölgeli pasajın içinde güneş görmemekten solduğunu düşünürdüm. Hemen hemen her gidişimde ceketli ve kravatlı olurdu, tıpkı sık sık ziyaretine gelen emekli öğretmen arkadaşları gibi. Kimi zaman rastgele bir saatte uğradığımda yoğun bir sohbetin içinde bulurdum onları. Derhal sohbeti keser yeni çıkan kitapları her zaman yaptığı gibi tezgah üstüne yığmaya başlardı. Bazen de yalnız olurdu, sanırım sıkıntıdan hemen bir sohbet konusu açardı, kitap alsam da almasam da uzun bir süre geçirmek zorunda kalırdım o sürekli sarı bir ampulun yandığı küçük dükkanda. Kredi kartları yaygınlaşmamıştı henüz, aldığım kitaplara taksit yapardı, kalın kareli bir deftere adımı ve aylık ödemem gereken miktarları yana eğik, ince yazısıyla not düşerdi. Çok azdı müşterisi, giderek daha da azalıyordu. Okulun Kitaplık Kolu'nda çalıştığım bir yıl kütüphaneye bazı kitaplar almamız gerekmiş ve özellikle onun dükkanını seçmiştik emekli bir meslektaşımıza jest olsun diye. Sanırım ilk kez bir seferde o kadar yüklü bir kitap satışı gerçekleştirmiş ve parasını peşin almıştı. Mutlulukla o raftan o rafa seyirtmesini hala hatırlarım. Yaz tatillerinden birini Ankara'da geçirip döndükten bir süre sonra almam gereken bir kitap için gittiğimde dükkanı boş buldum, komşuları İstanbul'a göçtüğünü söylediklerinde bir yakınımdan ayrılmış kadar üzüldüm. Türünün son örneklerindendi denebilecek kadar naif ve kibar bu beyefendi şimdi ne yapıyordur, sağ mıdır hep merak ederim.
Yahu geceyarısı nereden aklıma geldi yıllar öncesinin kitapçısı, yağmur bana iyi gelmiyor anlaşıldı, en iyisi bir güzel Antalya fotoğrafı ekleyeyim de gidip yatayım ben. Cümleten iyi uykular...
Iyi uykular sevgili Leylak Dali, huzunlendim simdi bu hikayeyi okuyuverince.
YanıtlaSilBir saattir uyanığım. Annem 10 sene önce ölmüş olan küçük ablasına telefon ettirmediğim için bana lanetler yağdırıyor.Beni Allah'a havale etti.
YanıtlaSilO annem ki Uşak Şeker Fabrikası'nın kütüphanesindeki kitapları beşer beşer taşıtırdı bana. Tanıdığım yegâne kütüphane memuru Sinan amca (oğlu Necip sınıf arkadaşımdı) koca defterini açar getirdiğim kitapları, Annemin adı olan sayfada işaretler, sonra benim elime bir hikaye kitabı verip oturtur, yarım saatlik anneme kitap seçme faaliyetine başlardı. İşi bittiğinde beni verdiği hikayeden imtihan eder, yeni verdiklerini itinayla not eder, kucağımdaki kuleye benim için seçtiği iki kitabı da ekler, selamlarla yollardı. Gelen yeni kitapları ilk annem okurdu. Keşke boş kafalı kadınlardan biri olsaydı da bu hallere gelmeseydi.
Benim için görmeden yüreğe giren sevgili yüreklerden birisiniz.Anlarınızı anlattığınız sözcüklerinizi zevkle okuyorum.Teşekkürler,sevgiyle kalın...
YanıtlaSilAdilhan'ı muhakkak biliyorsunuzdur. ben de oradaki sahafları gezmeyi çok severim. 2. kattaki plakçı arada sesi yükseltir, merdivenlere oturup dergi seçersiniz.. daha samimi gelmiştir bana hep
YanıtlaSilHüzünlendim çok Leylak Dalım..
YanıtlaSilyazdıklarını okuyunca kaybedilen ne çok şey var diye düşündüm sonra yorumları okurken nedret hanımın yazdıkları içimi çok acıttı.insan yaşadığı anın tadını çıkarmalı, yarın ne olacağımız hiç belli değil.carpe diem :)) eşim iyi bir iş bulsa da ben de istifa edip onun aldığı tazminatla kendime küçük bir kitapçı açsam. :)) çok bencil gördüm kendimi.
YanıtlaSilha sen Antalya'yı özledin ondaaann bu haller...
YanıtlaSilLeylak Dalıcım , eskiden yeni kitabın çıktığını kitapçıdan öğrenirdik... Her mahallede küçük küçük kitapçılar vardı ve sattığı kitap hakkında konuşabilirdi.Ben de Alkım2dan alışveriş etmeme rağmen, D&R dı Nezih'di hepsini dolaşırım.D&R'ın ana binası bize çok yakın, Capitolde de var bir tane ama çok seyrek kitap alırım oradan. Alkımdan kitapları kucaklayıp, kahve dünyasında altını üstüne getire getire karıştırmak , ya da üst katta kanepelere minderlere yayılıp bakmak çok hoşuma gider .
Neyse gideyim ben , burası da yağmurlu ...Öptüm çok
Hüzünlendirdiniz beni de.
YanıtlaSilAntalya'yı çok iyi bilirim, çok sayıda yakınım Antalya'da yaşıyor, tatillerimin önemli bir kısmı orada geçti. Belki de zorunlu gidiş gelişlerden hiç sevmem Antalya'yı. Büyük şehir, turizm merkezi, Türkiye'nin Riviera'sı tanımlamalarının ardında pek çok açıdan gelişmemiş, özellikle de Ege ile kıyaslandığında insanı pek gelişmemiş bir yer olduğunu düşünürüm hep. Hep bir şeyler eksik gelir. Sanırım zihniyetlerde bu eksiklik. Bu kitapçı konusu da bununla ilgili bence. Onlarca tanıdığım var orada, bu konuda şikayet ettiklerini hiç duymadım. Kitap pek kimsenin umurunda değil memleketimizde.
Bu yaz ilk kez gidebildiğim, ilçe bile olmayan Alaçatı'da 1-2kitapçı gördüğümde çok şaşırdım. Kaş'ta, Kemer'de, Side'de yıllardır bir tek kitapçı görmediğimden olacak turistik yerlerde kitapçı olmaz bilirdim.
Böylece Ege'nin üstünlüğünü ispatlayacak bir şey daha buldum kendimce. Belki de çok önyargılıyım kim bilir.
ya iki gündür bende yatıyorum ama uyuyamıyorum. Bu arada Nedret ablanın yorumu da beni hüzünlendirdi :((
YanıtlaSilSenin yazdıkların ve dostların yorumuyla duygu yüklü bir sayfa oluşmuş burada.
YanıtlaSilÇocukken ben de neyi seversem,(çikolata, dondurma sonra hamburger)
büyüyünce onun dükkanını açmak isterdim. Bu sonra kitap oldu hiç değişmedi. Babamın da emeklilik için hayali çocukluğunun ve ilk gençliğinin geçtiği Beykoz' da küçük bir kitapçı dükkanı açmaktı.Emekli olabilseydi (benden farklı olarak) eminim yapardı.
Zaman yeşertiyor da, solduruyor da..
YanıtlaSilHangi konuya hüzünleneceğimi bilemedim... aslında hepsine de hüzünlendim.. yani hem senin yazındaki, hem de yazılan yorumlardaki yaşanmışlıklara..
öperim bacım seni de, yazan dostları da..
bu sabah yağmurdan dolayı zor uyanan ankaralılardanım:( ankaranın kitapçılarını bende çok severim dost ve dnr farklıdır..
YanıtlaSilpostunu okuduktan sonra şu anda camın önünde elimde kitabım oturmak isterdim:)
O senin uğursuzluğundan değil, Antalya halkı okumayı sevmiyor ne yazık ki, dayanamıyor kitapçılar haliyle.
YanıtlaSilBu benim de üzüldüğüm konulardan biridir Leylak'cım.
Sevgiler sana en kocamanından...
Bugünlerde ri Ankara'ya baktıkça ben de içimden Antalya' yı geçiriyorum.Beydağları' nı ve güzel denizi, geçmişi, anıları... Bir sana değil bana da iyi gelmiyor havalar. Daha Ocak ayında olduğumuzu düşündükçe içim iyiden iyiye kararıyor
YanıtlaSilİyi kİ yağmur varmış ve iyi ki bu PASAJDAKİ KİTAPÇI meslekdaşınız aklınıza gelmiş.Hissederek,yaşayıpta bir solukta okudum kaleminize sağlık.
YanıtlaSilLeylak dalı Antalya'yı ne zaman şereflendirecek? Leylaksız olmuyor bu memleket. Hoş leylaklara rastlamak da neredeyse imkansız ya. (Kitapçı konusunda aynı fikirdeyim! Ben de sahibiyle, çalışanıyla dost olduğum kitapçıları seviyorum. Bu yüzden de İstanbul'a her gidişimde Simurg'a uğrarım hep. Antalya'da da İletişim varken pek mutluydum ya çıktı hayatımızdan çoktan)
YanıtlaSilSevgili Tijen,
YanıtlaSilLeylak Dalı bahara kadar gelemeyecek Antalya'ya, durum öyle gösteriyor:) Evet siz de biliyorsunuz işte, Antalya'da leylak olmuyor, olanlarda çok cılız, bari ben geleyim de leylaklı olsun:)
Ah İletişim varken ben de pek mutluydum, tüm çalışanlarıyla dost olmuş, komşu kapısı yapmıştım ama ne yazık ki dediğiniz gibi çıktı hayatımızdan. Sizin sohbet toplantınıza da çok istediğim halde dersim olduğu için katılamamıştım. Öyle bir kitapçı açılır mı acaba bir daha?
Sevgiler yolluyorum size ve Antalya'ya...
Anconoz,
YanıtlaSilÇok teşekkürler...
Sevdacım,
YanıtlaSilBu mevsimi Antalya'da yaşamaya alışmış olanlara çok zor geliyor değil mi ankara kışı, gri, soğuk, karanlık. Ne yapalım sağlığımız yerinde olsun da bahar gelir elbet:)
Sevgiler...
Özlem,
YanıtlaSilSadece Antalya değil pekçok yerin halkı okumayı sevmiyor ne yazık ki.
Hastamız iyileşti sanırım, geçmiş gitmiş olsun, bir daha da olmasın.
Sevgiyle...
Meyra,
YanıtlaSilEvet Ankara'nın kitapçıları Ankara kışını çekilir kılan etmenlerden. Dost ise apayrı yeri olan bir kitapçı benim için.
Pencere önünde kitap okuyurak yağmuru seyredeceğiniz günlerin gelmesi dileğiyle...
Mügecim, bacıcım,
YanıtlaSilBugün yağmur yağdı, böyle oldu, eccük hüzün sosu dökmüşüm galiba. Geçer boşver:))
Öpüyom seni çok...
Asucum,
YanıtlaSilBen de çok isterdim bir kitapçı dükkanım olsun ama piyasaya bakınca deli cesareti lazım diye düşünüyorum. Babana ne yakışırdı bir kitabevi sahibi olmak, ne diyelim kısmet, huzur içinde uyusun...
Embir,
YanıtlaSilEmekli oldum olalı benim uykular kaçtı gitti:)) Gece yatmak bilmiyorum.
Evet Nedukcum tüm okuyanları hüzünlendirmiş bugün, hayat işte:(
Işın,
YanıtlaSilYıllardır Antalya'da yaşayan ve kendini artık Antalya'lı olarak kabul eden bir kişi olarak yazdıklarınızın bir kısmına katılıyorum. Evet kitap konusunda çok eksiklik var ama şu da var ki birçok sanatsal ve kültürel faaliyete diğer büyük şehirlerden çok daha rahat ve kolay ulaşabilmek mümkün. Ben bu ara zorunlu olarak bulunduğum Ankara'da bunun eksikliğini çekiyorum inanın. Yerli halk değil zaten rağbet eden, bir konsere gitseniz hep aynı kişileri görürsünüz, artık birbirimize selam verir olduk:)
Keşke kitabevleri de diğer sanatsal etkinlikler kadar çok olsa.
Sevgiyle...
Lalem,
YanıtlaSilAntalya'yı özledim özlemesine de yazının onunla alakası yok. Yağmurdan sıkılınca biraz hüzünlü oldu galiba yazı, affola:))
Öptüm seni çok...
Kara Kitap,
YanıtlaSilNe iyi olur, ta Bursa'ya gelirim yeminle kitap almaya:))
Bencillik iyi gelmiş sana,devam, blogun rengi gitgide açılıyor:))
Pinom,
YanıtlaSilÖzür ya, öyle bir amacım yoktu. Biz en kısa zamanda buluşalım ben seni neşelendiririm:)
Sergun,
YanıtlaSilAdilhan'ı bilmiyorum desem...
Ben sadece Pirinçhanı biliyorum o tür şeyler satan, nerededir, hemen bir ziyaret yapayım:)
Nehire,
YanıtlaSilGüzel sözlerinize, görüşlerinize çok teşekkürler, düşüncelerimiz karşılıklı...
Nedukcum ya,
YanıtlaSilHerbikesler hüzün yaptı. Haklılar da, hele seni düşününce ne kadar zor olduğunu daha iyi anlıyor insan. Annen belki kendi dünyasında mutlu ama senin işin zor, Allah yardımcın olsun, ne yazık ki bazı şeyler önlenemiyor maalesef.
Sevgiler sana ve annene...
A-H,
YanıtlaSilSağol canım. Aslında niyetim hüzünlendirmek değildi, doğaçlama dökülüverdi sözcükler.
Çok sevgiler...
Anılar beni hep etkiler hüzünlenirim.Ellerinize yüreğinize sağlık.İnsanın kendini bir yere ait hissetmesi çok güzel bir duygu.Bende Ankara da bunu çok yaşarım.Neyi nerede bulurum diye bilmek yada gittiği herhangi bir dükkanda sohbete dalmak ve sizin ne istediğinizi bilerek vermeleri çok hoş birşey.Sürekli uğradığım yerler artık benim dostlarım oldular uzun süre uğramayınca onlarda merak ediyor.Her zaman samimiyet ve sıcaklıktan yanayım sanal olan şeylere yeni yeni alışıyorum.Dostla içilen karşılıklı bir kahvenin yerini hiç birşey tumaz bana göre.Konuyu nereden nereye getirdim gene sevgilerimle
YanıtlaSilAdilhan, zafer çarşısının hemen sağında, dipte kalıyor. zemin kat şimdilerde üniversite hazırlık kitapları filan satıyor ama üst katlarda sahaflar var
YanıtlaSil