Dün herşey ne güzeldi oysa. Yakmayan bir güneş, pırıl pırıl bir gökyüzü, kızarıp sararmaya yüz tutmuş yapraklar, meşepalamutları, dikenli at kestanesi kapçıkları, ağaçlardan sarkan çeşit çeşit tohum; fasulyeye benzeyeni, keçiboynuzuna benzeyeni, bezelye gibi olanı, tespih tanesi görünümlüsü. Botanik dersi yaparcasına gezmiştim sokaklarda büyük bir keyifle. Eee, bugün ne oldu; sabah kalktım gökyüzü yere inmiş, şakırdak bir yağmur. Heryer çamur olmuş, yollardan derecikler akıyor. Normal şartlarda ruhum kararır, içim daralır, söylenir dururdum ama yazboyu o kadar bezdim ki sıcaktan, o kadar ter döktüm ki "yağsın yahu" dedim, "bıkana kadar yağsın". O da yağdı zaten akşama kadar, hiç kesilmeden, hala da yağıyor. Üstüne üstlük bir de dışarı çıktım bu havada. Sırtımda kalın ceket, elimde aslında Lale'ye lâyık pembe üstüne mor lale desenli şemsiyem oradan oraya seyirttim durdum. Soğukalgınlığı ilaçları, bitki çayları, ıhlamur, tarçın, ayva yaprağı satın aldım. Gri havaya gözümü alıştırıp ıslak kumaş kokusunu burnuma çektim. Hızla gidip su birikintilerini üstüme başıma sıçratan sürücülere bol bol küfretttim, evet küfrettim hatta kaportalarına kocaman bir taş fırlatmak istedim. Şemsiyemi dansettirip kalabalık arasından sıyrılma provaları yaptım, çamurlu suların üstünden paçamı kirletmeden atlamayı denedim. Kendim için birşey yaptıysam namerdim, hepsi vizyona girmeden önce fragmanını gösteren kış içindi. Ama yine de biraz daha sonbahar yaşasak fena mı olur, ha ne dersiniz?
Nasıl üşüdüm, nasıl üşüdüm bu sabah... Geçen yıllarda en karlı soğuk günlerde bile bu kadar üşümemiştim. Ben de bir anormallik olsa gerek tabi, yoksa eksilere düşmedi derece sonuçta ama bünyemin henüz kendini kışa hazırlamamış olmasına bağladım ben bu durumu. Henüz daha sonbaharı yaşamaya kodlanmıştı kendisi. Ama yine de pek bir keyifliyim desem inanır mısınız? Bu sene ayrıca bir hoşuma gider oldu yağmurlar, soğuklar(üşüsem bile), gri gökyüzü... Yarın filmekimi başlıyor, iki adet film izleyeceğim ve böyle yağmurlu bir sonbahar (kış) gününde olmasından dolayı çok keyifliyim:)
YanıtlaSilZerocum nasıl imrendim sana bir bilsen. Şimdi Antalya'da olmak, yazdan kalma güneşli ama yakmayan bir havada cumartesi başlayacak festivalde o seanstan o seansa film izlemeye koşturmak vardı. En çok Avrasya filmlerini kaçırdığıma yanıyorum zira onların vizyon şansı olmuyor. Sen benim yerime de keyifle izle sonra blogda anlat ki yararlanalım.
YanıtlaSilSonbahara (kışa) iyi girelim ki iyi geçsin değil mi? Sevgiler...
ay biliyorum o şemsiyeyi... sulanmıştım hatta:))
YanıtlaSilZero doğru demiş, tam film havası bu havalar...Şu anda İstanbul yer gök yağmur...
Öptüm çok çok
"vizyona girmeden önce fragmanını gösteren kış" ne muhteşem bir tanımlama. ben ençok yazının burasına takıldım, çok hoşuma gitti çok:)
YanıtlaSilBirde kışın bize yaşatacaklarını ve gardımızı almamız gerektiğini hatırlamak iyi oldu:)))
Kış ilk tokadını attı bana da, öksürük ile hapşırık hemen yanıbaşımda :(
YanıtlaSilSevgiler
Hem de hiç fena olmazdı Sevgili Leylak Dalı...
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı yazınca aklıma geldi...
Böyle blog yazarları arasında kendimce bağ kuruyorum bir bakıyorum hayal ettiğim sesleriyle okuyorum yazdıklarını onlara hitap şeklim de beliriyor birden sizin ses de dingin yumuşak şefkatli bir ton...
Hitap da kendiliğinden "Sevgili Leylak Dalı" halini alıveriyor...
Nereden mi çıktı?
Hiç öylesine aklıma geldi...
Sevgili Funda,
YanıtlaSilSağol güzel sözlerin için.
Şu güz günlerine geri döndüğümüzde sırtının tutulması geçmişse bir toplaşma daha yapalım ne dersin?
Sokak Kedisi,
Geçmiş olsun, kış hepimizi gafil avladı.
Sanat Notları,
Sağolasın.
Her ne kadar her kış sonu tedbire niyetlensek de ne yazık ki yine yakalıyor bizi savunmasız. Bu böyle sürüp gidecek sanırım. Ne diyelim sağlık olsun:))
Lalecim,
Şemsiyemin ucuuu kaare:))