.

.
.

26 Ekim 2010 Salı

ÇİÇEKLERDEN KASIMPATI, ŞAİRLERDEN TURGUT UYAR

Sonbahar beni en çok kasımpatlarıyla mutlu eder. Çok geç sevmeye başladım onları, çocukken benim için yalnızca 10 Kasımlarda Atatürk'ün büstünü süslemek için götürülen, onun çok sevdiği çiçekti. Kasımpatıyla aramdaki muhabbet 30'lu yaşlarımdan sonra başladı. Hem güzel, hem kalender, hem keseye uygun, hem dayanıklı. Bir çiçekten daha ne beklenir. İlkokuldaydım, babam bana "Çin Masalları" diye bir kitap almıştı. Her masalda krizantemden bahsediliyor. Hani masallar da pek görkemli yerlerde, saraylarda köşklerde geçtiği için krizantemi gözümde büyüttüm de büyüttüm. Merakım oldu dağlar kadar; nasıldır, nicedir, ne menem bir çiçektir ki Çinlilerce bunca makbuldur. Gel zaman git zaman büyüdüm, hangi yazardı unuttum, bir denemesini okudum ve öğrendim ki krizantem bizim bildiğimiz kasımpatı imiş. Bende dumur halleri tabii ki. Sanırım yazarda da öyle olmuş ki şu şekilde ifade etmiş durumu: "Krizantemin kasımpatı olduğunu öğrenince birdenbire kasımpatı gözümde sınıf atladı, krizantemse değerini yitirdi". Eh bende de farklı olmadı doğrusu.

Efendim ben size aslında bugünkü hastane daha doğrusu "mr" maceramı anlatacaktım. Malum dizim sürekli sinyal vermekte ama ben duymamazlıktan gelmekteydim ki sinyal cankurtaran sireni boyutuna ulaşınca pes edip bugün doktora gittim. Doktor sol bacağıma muhtelif bale hareketleri yaptırdıktan sonra benden balerin olmayacağına karar verdi ve bari hastane para kazansın diye hem röntgene hem mr'a sevketti. Röntgeni sorunsuz hallettim kısa sürede, mr için anlaşmalı görüntüleme merkezine gittim. Gittim ama içim pırpır, o aletin içine nasıl gireceğim. Allahtan danışmada sempatik bir kız vardı, diz mr'ı için belden yukarının dışarıda kalacağını söyleyip rahatlattı beni. Sonra makineye yerleştik, mr'ı çekecek teknisyen şöyle buyurdu: "Sizi görünce inşallah diz mr'ı değildir dedim ama ne yazık ki dizmiş." "Neden?" diye sorunca da "Dizleriniz çok kalın makinanın dizliğine sığmayabilir" demesin mi? Al bir kaya, nerene dayarsan daya. Gördüm de bu kadar patavatsızını görmedim, yahu bu laf insana kavgada bile söylenmez. Kızdım ve dizim rahatça yerleşince acıklı birtakım sitem sözleri ederek adamı böyle konuştuğuna pişman ettim (mi acaba?). Neyse korktuğum gibi birşey değilmiş, üstelik o kadar yorgundum ki iyi bile geldi yatıp dinlenmek, hatta biraz daha uzun sürse uykuya geçebilirdim. Yalnız kulağıma geçirdiği kulaklık fena halde canımı acıttı, gördüm ki dizim değil kulağım sorunluymuş, o sığmadı. Sonunda çekim işlemine geçtik, çıkacak gürültüler konusunda uyarıldık ve patavatsız teknisyen görevini yapmağa gitti. Makine çalıştı, gürültü başladı. Önce: "Taka da tuka, taka da tuka" şeklindeki sesleri az sonra "Kartal kalkar dal sarkar, dal sarkar kartal kalkar" şeklinde tercüme edilebilecek takırtılar aldı. Derken sahneye ördekler çıktı: "vak vak vak vak". Ördekler çekildiğinde inşaat işçileri doluştu mekana, devasa matkaplarını çalıştırdılar: "Gırrrrrrrr". Neyse ki işçiler çabuk dağıldı, bir sürü tavuk doluştu içeriye: "Gıt gıt gıt gıt". Onlar gıdaklarken derinlerden "yapmaa, yapmaa" benzeri sesler geliyordu. Benimse keyfim yerindeydi, kulağımdaki sıkışmayı saymazsak epey dinlendim, hatta patavatsız teknisyen "Geçmiş olsun" diye geldiğinde, "Öbür dizin de mr'ını alsak hazır sığmışken, ben de biraz daha dinlensem" diyecektim ama yeni bir patavatsızlıktan ürktüm.

Sonuçlar yarına, çoook yorgunum. Üstelik sabah yeni kombi takmak için ustalar gelecek, mutfakta inşaat durumları var yani. Yarabbim feryadımı artık duysan diyorum ve Turgut Uyar okumaya gidiyorum. Size de birkaç dize:

"ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
garip bir biçimde
hep sonsuzdur

kare kökü de yoktur"

17 yorum:

  1. Ne zaman kasımpatı görsem burnuma gazyağı kokusu da gelir benim de. Her 10 Kasım'da Atatürk büstünün 2 yanında yakılan meşalelerden. Çocuklukta yaşananlar hiç unutulmuyor. Dizin için de geçmiş olsun, iyi haberlerini bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Ben de kasımpatı ile ilgili bir yazı hazırlıyordum. Ne tesadüf:)

    YanıtlaSil
  3. Çok çok geçmiş olsun diyorum.İnşallah hemencecik iyileşirsiniz.Bu sıkıcı hadiseyi bile ne kadar ''şirinlikli''anlatmışsınız .

    YanıtlaSil
  4. annemin en sevdiği çiçek, güzel yazınızla birleşti beni mest etti :)

    YanıtlaSil
  5. Kasımpatı ekemedim bu sene!çok sevdiğim halde bir türlü moduna giremedim..sağlıklı beslenmeyle haşır neşir hallerdyiz şu aralar efenim:)uzun saksıma buğday çimi ektim...3-5 filiz verdi:)

    bu arada çok geçmiş olsun dizleriniz durumu beni de ilgilendirdi, çünkü benzer şikayetlerim benimde var!zaman zaman ağrılarım ortaya çıkıyor sonra bir süre yok oluyor...şu aralar tık yok ama her an yine ortaya çıkabilir...benimde gitmem gerekiyor, ihmal ediyorum!bu arada sizin sonuçları da merak ediyorum..

    ne patavatsızlık değil mi, ağrılı bacak zaten ağrıdan dolayı ödem yapar!bilgilendim sayenizde mr makinası ile ilgili yabancılık çekmeyeceğim:)

    güzel bir Turgut Uyar şiiri ile pc.mi kapatıyorum bende..

    teşekkürler ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. Bugünkü en büyük tebessümümü günün sonunda şu anda yapıyorum:) Tabi ki dizlerinizin çektirdiklerine değill, ama bu sevimli, matrak satırlara:) tebessüm için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  7. Oh be arkadaşım, dizin onu sevdiğini, daha fazla acıtmak istemediğini anladığı için çok memnun olmuştur. Dizler, ayak bilekleri taşımayınca doktorlar o teknisyenden daha münasebetsiz olup, ''önce kilo vermelisiniz'' diyorlar insana. İnşallah can sıkıcı birşey çıkmaz. Geçmiş olsun.
    Keşke benim diş ağrımı da sen anlatsan:))

    YanıtlaSil
  8. Kasımpatlarını severim doğduğum ayın çiçekleri çünki...Bu arada geçmiş olsun o makinaya bende girmiştim belimden aşağısı dışarıda kalıcak şekilde ama biraz korkmuştum..

    YanıtlaSil
  9. Cok gecmis olsun Leylak dali umarim sonuclar temiz cikar. Ne guzel anlatmissiniz MR dan cikan sesleri :)

    bu arada gecen bahsettiginiz bebekler ile ilgili belgeseli nereden seyrettiginizi sorabilirmiyim? hani eger internetten izlediyseniz linki verebilirmisiniz diyecektim :)

    YanıtlaSil
  10. Kasımpatı neden hep sonradan sevilen bir çiçektir acaba?
    Geçmiş olsun canım, umarım sonuçlar güzel çıkar.
    İyi bak kendine, şiir muhteşemdi:)

    YanıtlaSil
  11. çok geçmiş olsun Leylak hanım, dilerim bu kadarla kalır ve endişe edecek bişeyiniz kalmaz.

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  12. senin dizinin sonuçları çıksın ben de ona göre hareket edicem:)) benim klostrofobim var, o makinenin içine hayatta giremem... ama şimdi açık mrlar var bazı yerlerde... onlarda işi biliyo fiyat iki misli:)

    Kasımpatı Annemin çiçeğidir. Çok severdi. Benim bahçeli evin bahçesinde de iki üç sıra kasımpatı vardı. Tüm çiçekler bittiğinde onlar çardı... çok hoşuma giderdi.
    Öptümmm

    YanıtlaSil
  13. Haydi mutlu sonuçlara olsun bu kadar hengamenin sonucu Leylak Dalı nın şen bülbülü...

    YanıtlaSil
  14. Küçükken sevmediğim o kokusunu şimdi ne çok seviyorum kasımpatlarının..

    YanıtlaSil
  15. Tanışınca göreceksiniz nekadar kilolu bir hatunum, bundan iki sene önce çektirdim benim bacağım bile sığmışken böyle bir terbiyesizlik yapmasını kınıyorum...Aynen sesleri birebir tarif etmişsin,korkacak hiç bir şey yokmuş bende böyle düşünmüştüm.
    Kasımpatının dayanıklılığı en çok sevdiğim özelliği.

    Hep sonsuzluğun içinde olun
    sevgilerle...

    YanıtlaSil
  16. Umarım iyi sonuçlar alırsın.Yazın diktiğim kasımpatı şimdi yine çicek açıyor severim kasımpatını,sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  17. sonunda dizine ilgi göstermişsin ablacığım.o mr çeken patavatsız da çok biliyor.biz bir kerem balık etliyiz. :)) yaklaşık 2 yıl önce ben de bütün mr çektirmiştim. makinanın içinde yatarken bana da sanki değişik müzik aletlerinin sesleri gibi gelmişti.sen çiftlik hayal etmişsin. :))

    kasımpatını çok severim ben, daha dün iş çıkışı eve giderken çiçekçide gördüm ve yaşasın kasımpatı çıkmış demiştim.şimdi düşündüm de niye bir demet alıp eve koymadım ki.küçükken yahyalı'da bahçeli bir evde oturuyorduk.iki katlı bir evdi.üst katta ev sahibi alt katta biz oturuyorduk.ev sahibi bahçeye bol bol kasımpatı ekerdi.çok severdim açtığı zaman pencereden onları izlemeyi.

    şiire bayıldım bu arada.

    YanıtlaSil