Tanıştırayım: Solda, ayaktaki Leylak Hanumefendi, oturan ise Prenses Şuşu. 2 saat oturup gevezelik ettikten sonra fotoğraf çekmediğimizi ayrılacağımız anda hatırlayınca ben de müthiş yeteneğimi konuşturup paintte cızıktırdım kendimizi. Benimkisi bir cahil cesareti, Şuşu'nun güzelim çizimlerinden sonra benim acemi şekilimsilerimi hoşgörürsünüz artık. Belki güzellerini Şuşu çizer. Ama ben beceriksizliğimi bahane ederek kendimi daha genç ve zayıf, Şuşu'yu olduğundan daha yaşlı ve şişman çizdim. Ni ho ho, yaşasın kötülük:)))
Eh, bari buna bakın da gözünüz gönlünüz açılsın. Şuşu'dan şirin olmasın, bu mavi saçlı Şirine Antalya'ya gidip kitaplığımın yan duvarında yerini almak için sabırsızlanıyor. Ama bir süre daha sabretmesi gerekecek. Ben bu harika çizime, onu çizen Şirine'nin güzelim saçlarına, gülen pırıltılı gözlerine, o tatlı gülümsemesine, samimiyetine ve sıcaklığına bayıldım. Seninle geçen zaman harikaydı Şuşucum...
Şuşu'dan ayrıldıktan sonra günler sonra kavuştuğumuz güzel havayı ağrıyan, hem de çok ağrıyan dizime rağmen değerlendireyim istedim. Sonbahar renkleriyle donanmış ağaçların güzelleştirdiği Ankara sokaklarında biraz yürüdükten sonra Gençlik Parkı'na bir ziyaret yaptık.
Uzun süre bakımsız, harap durumda kalan, Ankara'nın simgesi Gençlik Parkı geçen yıl düzenlenip yeniden halka açılmıştı. O zamandan beri iki kere gitmiştim, hala tamamlanmamış şeyler vardı, son halini görelim istedim. Gölün etrafında, köprülerde, ağaçlar arasındaki yollarda dolaşıp durduk. Çocukluğumu, gençliğimi aradım ama heyhat mekan aynı ama ruhu gitmiş, hiçbir iz bulamadım. Parkın simgesi, girişteki su kaskatlarının altında karşılıklı yer alan iki heykel artık eski yerinde değildi, parkı gezerken keşfettik ki arkalardaki idare binasının girişine konulmuş. Ankara'yı ziyarete gelen ya da orada yaşayan kişilerden çok azının bu heykeller önünde fotoğrafı yoktur, öylesine parka has birşeydi. Ne yazık ki artık bulundukları yerde kaderlerine terkedilmişler.
Sonbahar havası parka da hakim olmuş, temizlik görevlileri yere düşen yaprakları süpürüp dururlardı ama nasıl mutsuz bir yüz ifadesiyle. Dışardan şairane görünen şeylerin özneleri bu durumdan aynı tadı alamıyorlar ne yazık ki.
Oldukça uzun süren yürüyüşün sonunda eve kilitlenmiş bir dizle ama keyifli döndüm. Sonbahar bitmeden tadını çıkarmak gerek, diz öyle de böyle de ağrıyor nasılsa:))
Oldukça uzun süren yürüyüşün sonunda eve kilitlenmiş bir dizle ama keyifli döndüm. Sonbahar bitmeden tadını çıkarmak gerek, diz öyle de böyle de ağrıyor nasılsa:))
Gençlik parkını özlemişim. :))
YanıtlaSilTren duruyor mu tren?
:)
Ah ah, ne treni Ekmekçim (Mehmetçikti onun adı). Ne duruyor ki tren dursun. Sıradan, kişiliksiz bir yeşil alana dönmüş o binlerce anı taşıyan park. Ne o semaverli çay bahçeleri kalmış, ne göle doğru tahta bir iskeleyle uzanan Ada Lokantası. Sağlık Müzesi de yok, Şişman'ın Dondurmacısı da. Heykeller memeleri açık diye muhtemelen kuytu bir köşeye gizlenmiş, su kaskatları yarı yolda bitiyor, Göl Gazinosu'ndaki Evlendirme Dairesi harabe gibi duruyor (ki nikahım orada olmuştu). Eskiyi hatırlatan sadece iki köprü ile LunaPark'a giden üstü tahta parmaklıklı yarım daire şeklindeki yol kalmış. At kestanelerinin bile çoğu kesilmiş sanırım. Hasılı parlatılmış bir yeşil alan, ruh yok...
YanıtlaSilŞöyle diyebiliriz,
YanıtlaSilyapmış olmak için yapılmış bir park düzenlemesi ya da katliamı.
Zaten ne doğru dürüst yapıldı ki?
Sabah sabah tansiyonumu yükseltmiyeyim dimi ama..
Gerçekten paint programında yapıldığına inanmak çok güç çünkü harika olmuş ellerine sağlık.
Leylakdalıcım,bizim görüşmemizden sonra sakın çizme valla sığmam oralara:))))
Bugün bu konuyla ilgili döneceğim..
sevgiler..
Balkahvecim,
YanıtlaSilBuluşursak eğer yapacağım çizimde kendimi sığdırabilirsem seni de bir köşeciğe sıkıştırırım:))) Ayrıca seni gördük, Deniz Akkaya haltetmiş valla yanında, bu derece benzerlik:)))
Haber bekliyorum, sevgiler...
kıs valla süper olmuş resim, mesela ben seni görür görmez tanıdım:)
YanıtlaSilAnkaralı blogcular arttıkça Ankara haberleride çoğaldı tabi... Ben Gençlik Parkını en son 17 yıl önce görmüştüm, zaten hatırlamazdım... Sen anlatınca canım koru istedi valla...
Öptüm çook benim Leylak Dalıcım
Yaa sen harika çizimler yapıyorsun Leylak'cım, çok beğendim inan.
YanıtlaSilBİr gün senle beni de çizer misin?
Bİz de hiç birlikte fotoğraf çektirmedik di mi?
Lalecim,
YanıtlaSilNasıl tanımazsın yahu, tıpkısının aynısıyım; gencim, güzelim, zarifim:)))
Sen bi koru yap bacım, gezerken de Leylaaak diye bağır, duyayım ben:)
Öpüldün...
Özlemcim,
YanıtlaSilNe harika çizimi ya, uyduruyorum birşeyler. Mause'la çok zor çiziliyor zaten, maksat vakit geçirmek:)
Sahi onca buluştuk da niye biz bir fotoğraf çektirmedik? Sanırım konuşmaktan fırsat bulamadık:))
Aşama var desene,eskiden heykellere tükürürlerdi şimdi en azından idare binalarının yanına saklıyorlar :) E biraz medenileşmek onlarında hakkı,kaç senedir oralardalar.
YanıtlaSilBirde Ankaralılar çok mafyavari bir şekilde yönetildiklerini anlatıyorlar her yerde...Ben bilemem ama anlatan çok,gazetelerse pek yazmıyor.Bence internete yazmalılar ki herkes okusun.
Çizdiğin resip çok güzel... ama Şuşu'nun çizdiğine dibim güştü.. ha ha aha ha ...
YanıtlaSilBilmez miyim hiç Bademağacı'nı! Sevgili arkadaşım Meltem ve ailesi orada yaşıyor. Biz de Handan'la gidiyoruz arada ziyaretlerine. Seviyorum orayı. Ne zaman geliyorsunuz Antalya'ya?
YanıtlaSilTijen Hanım,
YanıtlaSilNe tesadüf:))
Bu yıl biraz gecikmeli olacak gelişimiz, baharı bulacağız sanırım. Herkes kışı geçirmeye Antalya'ya gider, biz bırakıp geldik. İşte, oğlumun hatırına. Antalya'nın güzelim baharında buluşmak üzere sevgiler...
Nefisecim,
YanıtlaSilHele şükür sesin çıktı, kutu kaplamaktan bloga fısat bulamadın galiba (aslında oyun oynamaktan gibi geliyor ya neyse:)
Şuşu'nun resmi harika, sevindirik oldum ben de:))
Asortiğim,
YanıtlaSilNe yazık ki Ankara ektiğini biçiyor. Ucu bize de dokunuyor işte ne yazık ki.
Ama sen yine de bir ara kaç gel, gezdirecek güzel yerlerimiz de var. Sevgiyle...
Selamlar Leylak Hocam,
YanıtlaSilSonbahar en üşengeç mevsimlerdendir, çok şey kazandırdınız bir güne :)
Diz için de geçmiş olsun...
not: ben zeynep.
taze bir blogum var şimdilik, la luna bir yer adımdır, isim zeynep olarak çıkmayabilir.
kalın güzellikle...
Kendini nasıl da tıpkı çizmişsin. Bravo. Arkadaşını bilmiyorum ama yorumlardan onun da kendine benzediğini anladım. Paintte bunu yapan, kalemle neler yapmaz ki? Var mı evveliyâtın arkadaşım? Al kalemi eline diyorum:)))
YanıtlaSilMelih'in ruhundan ve zevkinden çıkacak park o kadar olur. Üst geçitlerden pay biç. Hepsi başka havadan çalıyor.
paintte mi yaptın bunu inanmam!!! vallahi sen, tıpkı sen.şuşu'yu biraz yaşlı çizmişsin gerçekten.neyse! bence sen de pino ve şuşu'dan biraz ders alıp en kısa zamanda çizime başla,yeğenden de anladım ben, sizin aile de resme yetenek var.
YanıtlaSilİyi geceler,
YanıtlaSilyandaki mail adresine leylakcigeldihanim@gmail.com
bir email yolladım:))
yukarıdaki yazının içerisinde şuşu yu bilmediğim için önce anlamamıştım.Daha yeni tıkladım
bir kalp ameliyatı geçirdi zannederim.Umarım iyidir.
çok şifa dileğiyle çok sevgiyle...
O çöpçüler niye süpürüyorlar ki yaprakları temizlik imandan geldiğinden mi ? Anlamıyorum. Sonbaharı anlatanlardan biri de yere düşen yapraklar değil midir? Bu arada Ankara'dan dönüşte Ulus'tan geçtim evler, yollar, insanlar aynı İzmir'in Yeşildere semtine benzettim...Yeşildere = hani Buca belediyesinde tartışmalı günler yaşatan büyük Atatürk heykelinin yapıldığı semt..
YanıtlaSilBeni de çizer misin n'olur, genç güzel zarif ve de dahi şuh :)
YanıtlaSilResim süper olmuş :) artık seni görenler teyid ettiğine göre..çok geçmiş olsun biraz fazla yüklenme bence dizlerine,gençlik parkını 1978 yılında görmüştüm ama hiç hatırlayamıyorum nasıldı.Heykeller müstehcen gelmiştir eh haliyle arka plan...çoook sevgiler...
YanıtlaSilSevgili Butterfly,
YanıtlaSilBırakın Gençlik Parkı 1978'de hatırladığınız gibi kalsın. Dizlerimi sanırım salı günü bir doktor amcaya götüreceğim:))
Sevgiyle...
Oyacan,
YanıtlaSilHiç çizmez miyim, hem de istediğiniz gibi:)) Mail kutunuza bir göz atın isterseniz:)
Şenizcim,
YanıtlaSilSanırım sen Altındağ civarından geçtin. Aslında ulus Merkez'de hayli kişilikli binalar vardır, ne de olsa Cumhuriyet'in temelinin atıldığı mekanlar ama civarı son yıllarda bozuldu. Haklısın benzedi biraz Yeşildere'ye.
Sevgiler.
Kara Kitapcım,
YanıtlaSilEvet, ara sıra paintte cızıktırıyorum birşeyler uyduruk muyduruk:) Ama haklısın Şuşucuğumu yaşlı çizmişim, oysa öyle genç ve öyle şeker ki.
Öptüm seni...
Nedukcum,
YanıtlaSilResim yapardım evet, eskiden. Ellerim pek izin vermiyor şimdi sinir sıkışmasından dolayı. arada zevk için çızıktırıyorum birşeyler. Mausela zor oluyor aslında ama vakit geçiriyorum işte gırgır olsun maksat.
Umarım dişin daha iyidir, öpüyorum.
Zeynepcim,
YanıtlaSilBlogun hayırlı olsun, hoşgeldin aramıza. Uğradım ve ekledim.
Sevgiyle...
Balkahvecim,
YanıtlaSilSağol, sen de mail kutuna bir bakıver. Öpüyorum...
Ay ben bana bayıldım Nurşen... Seni uğraştıracağımı kestiremedim vallahi ama öyle de sevindim ki bu uğraşın için. Ne kadar beceriklisin kardeşim, ellerine sağlık ;)
YanıtlaSilKedili Mutfaklar'dan sana bir dolu sevgi attım, tuuuuut...
Ben de kaymakla kadayıfı götürdüydüm tadilattan sonra, ne kadar allayıp pullasalar da it kopuk yatağıydı yine, eğlenmek için gittiğimiz yerde çocukları çekiştirip durdum, fobik bir şekilde kaçırılma korkularını en içimde hissederek,yok işte gariban ankaramızda şöyle bebeleri alıp da gidilecek çok fazla yer.
YanıtlaSilNurşen ablacığım canımsın sen:) Bende senin o tatlı sıcacık sohbetine bayıldım,zaman nasıl geçti anlayamadım bile:)
YanıtlaSilkeşke daha çok vakit olsaydı ne çok lak lak yapardık neyse bir daha ki sefere daha uzun uzun görüşürüz umarım.
Çok Öpüyorum seni.