Az evvel bitti. Bugünü kendime dinlenme günü ilan ettim ve dün ilk öyküsünü okuyup çok sevdiğim kitabı tamamladım. Onur Caymaz'ın kitaplarıyla tanışmam tamamen bir tesadüfe dayalı oldu. Leylak tutkumu bilirsiniz, kitapçıda dolaşırken sırf isminden dolayı almıştım "Ezilmiş Leylaklar Kitabı"nı. Sonrası beni kalbimden vuran ve hala her okuduğumda içimi yaralayan "Nokta" öyküsünün başı çektiği bir dizi güzel öykü oldu ve Onur Caymaz'ı benim yazarlarım arasına kattı. "Ezilmiş Leylaklar" ı "Seni Hatırlatan Yıldızlar" ve diğerleri takip etti ve bugün de merakla beklediğim son kitabı belki de yazarın yakın çevresinden sonra ilk okuyanlardan biri oldum.
İnceliklerle, ayrıntılarla örülü; seni, beni, eşyayı, ağacı, çiçeği, hastalığı, ayrılığı, yoksulluğu, güzelliği, çirkinliği kısacası hayatı anlatan öyküler var bu kitapta, tam benim sevdiğim gibi. İlk öykü "Küçük İkramlar"da iki fincanın ağzından dinliyoruz olay örgüsünü. İsimleri bile var fincanların; şen-şakrak, deli dolu, kelimenin tam anlamıyla sapına kadar kadınsı Şuküfe ve ağır-oturaklı, renksiz, ölçülü-biçili Leyla. Ah nasıl güzel anlatıyorlar o hüzünlü hikayeyi Haminnenin çocuklarıymış gibi. Beni çok sarsan bir öykü oldu, o nedenledir kitabı okurken içtiğim kahveyi anneannemden kalma en eski fincandan yudumlayışım.
Sonra "Eau de Cologne", "Nokta" dan sonra bir kez daha yazarın babasıyla karşılaşmamız. "Sonuna Kadar Saklanacak" da İlyas'ın öyküsünü okuruz: "Halk çocuklarının son anısı askerlik..."
Çok sevilen birini anlatır "Üvey", "Kimseye çıkarılmamış misafir terlikleri hüznü" sarar okuyanı. Tuhaf belki ama kahramanı olmak istedim "Mahallenin Delisi"nin. "Fındıklı Parkı'nda Sıradan Bir Akşam"da Veysi'ye yandı içim: "İnsanların alınyazısı varmış; şöyle kaşlarını kaldırdığı vakit Veysi'nin tüm satırları okunuyordu. Yokluk, yokluk, zillet!". "Üçüncü Sayfa"da düşüncelerinin arasına çiçekler serpiştirir Binali, durmadan kendiyle konuşur içinden ve der ki: "Herkes içinden konuşabiliyorsa, neden bu kadar gürültülü dünya?".
Bir ayrılığı öyküleştirir "Dul Oteli" ve 12 Eylül sonrasına götürür bizi "Anahtar Kelime". Hiç sevmediğim Pazar gününü sevdirir handiyse "En çocuk gün Pazar'dır" diyerek. Ve kitaba adını veren uzun öykü "Gece Güzelliği", Ayaz ile Selvi'nin öyküsüdür bu, Selvi mi Ayaz'a dönüşür Ayaz mı Selvi'ye okuyun ve siz karar verin, ben bir cümle alıntılayım yalnızca: "Bazen karanlıkta görmek ışıkta seyre durmaktan iyidir."
Ben bir kez daha okuyacağım, derim ki siz de okuyun mutlaka, seveceksiniz.
İnceliklerle, ayrıntılarla örülü; seni, beni, eşyayı, ağacı, çiçeği, hastalığı, ayrılığı, yoksulluğu, güzelliği, çirkinliği kısacası hayatı anlatan öyküler var bu kitapta, tam benim sevdiğim gibi. İlk öykü "Küçük İkramlar"da iki fincanın ağzından dinliyoruz olay örgüsünü. İsimleri bile var fincanların; şen-şakrak, deli dolu, kelimenin tam anlamıyla sapına kadar kadınsı Şuküfe ve ağır-oturaklı, renksiz, ölçülü-biçili Leyla. Ah nasıl güzel anlatıyorlar o hüzünlü hikayeyi Haminnenin çocuklarıymış gibi. Beni çok sarsan bir öykü oldu, o nedenledir kitabı okurken içtiğim kahveyi anneannemden kalma en eski fincandan yudumlayışım.
Sonra "Eau de Cologne", "Nokta" dan sonra bir kez daha yazarın babasıyla karşılaşmamız. "Sonuna Kadar Saklanacak" da İlyas'ın öyküsünü okuruz: "Halk çocuklarının son anısı askerlik..."
Çok sevilen birini anlatır "Üvey", "Kimseye çıkarılmamış misafir terlikleri hüznü" sarar okuyanı. Tuhaf belki ama kahramanı olmak istedim "Mahallenin Delisi"nin. "Fındıklı Parkı'nda Sıradan Bir Akşam"da Veysi'ye yandı içim: "İnsanların alınyazısı varmış; şöyle kaşlarını kaldırdığı vakit Veysi'nin tüm satırları okunuyordu. Yokluk, yokluk, zillet!". "Üçüncü Sayfa"da düşüncelerinin arasına çiçekler serpiştirir Binali, durmadan kendiyle konuşur içinden ve der ki: "Herkes içinden konuşabiliyorsa, neden bu kadar gürültülü dünya?".
Bir ayrılığı öyküleştirir "Dul Oteli" ve 12 Eylül sonrasına götürür bizi "Anahtar Kelime". Hiç sevmediğim Pazar gününü sevdirir handiyse "En çocuk gün Pazar'dır" diyerek. Ve kitaba adını veren uzun öykü "Gece Güzelliği", Ayaz ile Selvi'nin öyküsüdür bu, Selvi mi Ayaz'a dönüşür Ayaz mı Selvi'ye okuyun ve siz karar verin, ben bir cümle alıntılayım yalnızca: "Bazen karanlıkta görmek ışıkta seyre durmaktan iyidir."
Ben bir kez daha okuyacağım, derim ki siz de okuyun mutlaka, seveceksiniz.
merhabalra..ne kadar güzel anlatmışsınız..çok merak ettim..fırsat bulunca okuyacağım..sevgilerimle...
YanıtlaSilBu kitabı kendime doğum günü hediyesi olarak alacağım:)
YanıtlaSilBir kitap daha ekledin listeme leylakcığım. Teşekkürler
YanıtlaSilMutlaka okumalıyım listeme eklenmiştir. Çok merak ettim ve beğeneceğimden eminim.
YanıtlaSilUmarım 30 Ekime kadar yayınlanır da giderken alırım.
YanıtlaSilYoksa Ayline iş düşecek:))
deli kadınnn, bi gece yarısı bana noktayı okutturup zır zır ağlatmıştın... Bu kitabı ben bu hafta sonu alarımm:))
YanıtlaSilBazen bir cümle, bazen bir kelime nasıl yakalıyor ve bağlıyor insanı.
YanıtlaSilKime?
Onu yazana, öyle düşünene benzer hissedene...
:)
Bu ara elim kitaba hiç varmıyor, İstanbul Hatırası sürüklendi durdu elimde, hoş başka şeye de varmıyor elim gönlüm, hele bir geçsin alacağım ben de,yanına da aynen öyle bir kahve:))sevgiler
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı,
YanıtlaSilHızına yetişmek ne mümkün, daha ben bir kitap bitirememişken sen dört kitabı devirip geçiyorsun.:(((Hayranım bu yetişilemez hızına:))
Onur Caymaz'ın sanırım tüm kitaplarını toptan alıp okuyacağım Leylak'cım sayende..
YanıtlaSilBitti, bugün yolda bitti! Çok gerçekten çok güzeldi. Çok etkilendim, içime bir şey saplandı desem yeri... Bir insanın her satırı mı okuyanın içine işler? İşledi. Nasıl da aynı satırların altını çizmişiz! yazıya aldığınız tüm satırların altı çizili benim kitabımda da. Bana bir kitap değil, bir yazar hediye ettiniz, teşekkürler:)
YanıtlaSilOkudum Nokta'yı, dün gece, siz linki gönderdikten hemen sonra... Okudum ve içerde Beşiktaş Porto'ya 3-0 yenildi diye çok üzülen babamın yanında oturmaya gittim biraz. Saçlarının beyazlarına baktım, o beyazlarda ne çok yapmak isteyip de yapamadığı şeyin gizli olduğunu düşündüm. Ve daha pek çook şeyi... Onur Caymaz kelimelerle meşk ediyor sanki. Anlattığı durumlardan çok anlatış şekli beni çok etkiliyor, çünkü bu haliyle anlattığı şeyi de unutulmaz kılıyor. Bir şeyler karalamak istiyorum ben de Gece Güzelliği'yle ilgili... sevgiler:)
YanıtlaSilOnur Caymaz çok çok merak ettiğim bir yazar. Ancak bir türlü cesaret edemedim kitaplarını okumaya. Ama bu yazıdan sorna kaçınılmaz oldu alıp okumak.
YanıtlaSil