Sabah kapatılmış balkonun penceresini açtığımda Spiderman'in evi ile karşılaştım. Hafta sonu gelen temizlik ekibimin titiz(!) çalışmasının anısı olarak öylece duruyordu kasa ile çamaşır ipinin ucu arasında. Önce elimi uzattım almak için sonra kıyamadım, öyle özenli bir çalışma ile öyle ince ince örülmüştü ki bu hareketimi "meskene tecavüz" olarak niteleyip vazgeçtim. Sonuçta orası bizim evin dışı, Spidermanciğim istediği yere kurmakta özgür şatosunu. Bu gidişle balkonlar hayvanat bahçesine dönecek zaten, çok seyrek çıktığımız bir balkona da güvercinler yuva yapmış, içimize sinmedi bozamadık. Gerçi ne yumurta var ne yavru ama iki adet besili güvercin öyle bir sahiplenmişler ki orayı temizlik için yanaşır yanaşmaz uçup geldiler "Ne oluyor yahu?" dercesine. Biz de bıraktık öylece kenarda, sabahları kuğurdaşmalarını dinliyoruz şimdi "günaydın" niyetine.
Bunlar bu aralar ilgilendiğim kitaplar. Yaz sıcakları nedeniyle kahve değil yelpaze ve su eşlik ediyor okumalarıma. "Aklımdaki Yılan" dün bitti, bazı öyküler güzeldi ama ben yine de "Sinek Kadar Kocam Olsun"u tek geçerim Hatice Meryem kitapları arasında. Şimdi "Elli Yıl Sonra Kül"ü okuyorum. Tahir Musa Ceylan yazmış, geçen yıl aynı yazarın "Kestane Kıranında Kadınlar"ını okumuş ve çok beğenmiştim, o nedenle görür görmez yeni kitabı hemen aldım, bu da bir nevi devam romanı ve zevkle okunacak gibi görünüyor. Birhan Keskin'e olan aşkımı biliyorsunuz, şiirleri elimden düşmez, o da sürekli elimin altında. En üstte gördüğünüz mor kurdeleli kitap, "Eski Uygarlıkların Şiirleri" ise Kara Kitapcığımın bana armağanı, postadan taze taze dün çıktı yanında melekli ayracı ile birlikte. Gidip gelip bir şiir okuyorum. Hemen size de bir Seylan dörtlüğü:
"Lapa olmasa, çorba olmasa da yaşar insan;
Ayaz da öldürmez insanı, rüzgâr da;
Yağmurun, çiyin ucunda ölüm yok ya.
Ama insanın karısı yoksa işi bitiktir."
Zavallı adamcık ya müzmin bekar, ya da karısını kaybetmiş pek dertli ve karısının kıymetini bildiği için de takdire şayan. Çerçeveletip evlerin en görülebilecek duvarına asmalı bunu.
Bunlar bu aralar ilgilendiğim kitaplar. Yaz sıcakları nedeniyle kahve değil yelpaze ve su eşlik ediyor okumalarıma. "Aklımdaki Yılan" dün bitti, bazı öyküler güzeldi ama ben yine de "Sinek Kadar Kocam Olsun"u tek geçerim Hatice Meryem kitapları arasında. Şimdi "Elli Yıl Sonra Kül"ü okuyorum. Tahir Musa Ceylan yazmış, geçen yıl aynı yazarın "Kestane Kıranında Kadınlar"ını okumuş ve çok beğenmiştim, o nedenle görür görmez yeni kitabı hemen aldım, bu da bir nevi devam romanı ve zevkle okunacak gibi görünüyor. Birhan Keskin'e olan aşkımı biliyorsunuz, şiirleri elimden düşmez, o da sürekli elimin altında. En üstte gördüğünüz mor kurdeleli kitap, "Eski Uygarlıkların Şiirleri" ise Kara Kitapcığımın bana armağanı, postadan taze taze dün çıktı yanında melekli ayracı ile birlikte. Gidip gelip bir şiir okuyorum. Hemen size de bir Seylan dörtlüğü:
"Lapa olmasa, çorba olmasa da yaşar insan;
Ayaz da öldürmez insanı, rüzgâr da;
Yağmurun, çiyin ucunda ölüm yok ya.
Ama insanın karısı yoksa işi bitiktir."
Zavallı adamcık ya müzmin bekar, ya da karısını kaybetmiş pek dertli ve karısının kıymetini bildiği için de takdire şayan. Çerçeveletip evlerin en görülebilecek duvarına asmalı bunu.
Dün gecikmeli olarak "Vavien"i izledim ve vizyondayken kaçırdığım, sinemada seyredemediğim için esef ettim kendime. Çok beğendim filmi de, oyuncuları da lakin Settar Tanrıöğen'i tek geçerim. O nasıl bir oyundur, o nasıl mimikler, nasıl bakışlardır, bayıldım. Hele TV'de türkü söyleyen Neşet Ertaş'ı izleyerek sazıyla eşlik ettiği bir sahne vardı ki uzun süre unutamayacağım sanırım. Binnur Kaya herzamanki gibi iyiydi ama E.ngin Günaydın için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Ben ona her bakışta Burhan Altıntop'u görüyorum, bir türlü sevemedim nedense. Göründüğü birkaç kısacık sahnede İlker Aksum harikaydı. Siyah uzun peruğu ile Serra Yılmaz'ı ise çok sevmeme rağmen yadırgadım.
Birazdan yine vizyondayken kaçırdığım bir filmi "Ejder Kapanı"nı izleyeceğim. "Bahçemde yer kalmadı, her taraf tıka basa yaşlı yazlarla dolu" diyor Hilmi Yavuz bir şiirinde. Daha çok yazları yaşlandırmanız dileğiyle izninizi istiyorum...
Birazdan yine vizyondayken kaçırdığım bir filmi "Ejder Kapanı"nı izleyeceğim. "Bahçemde yer kalmadı, her taraf tıka basa yaşlı yazlarla dolu" diyor Hilmi Yavuz bir şiirinde. Daha çok yazları yaşlandırmanız dileğiyle izninizi istiyorum...
naneli soğuk su!hııımmmm olsa da içsek.hiç denemedim, ama birden içerken kendimi hayal ettim ve beğendim.
YanıtlaSilspiderman'e de dokunmadığın iyi olmuş yazık o ağı örmek için ne çok çaba harcamıştır.hem bie zararı yoksa niye yuvasını bozalım.
yaz tüm rehavetiyle üzerimde bugün elim kolum kalkmıyor.kafam kazan gibi.
Sevgili Leylak dalı buralar TR yi geçti o kadar sıcak yani yelpaze bile kar etmez.Bir kere balkonda otururken örümceğin nasıl ağ ördüğünü gözlemledim müthişti canlı izlemek.Valizim kitapla doldu ama "Sinek Kadar Kocam Olsun"u elime alıp alıp bıraktım o da artık başka sefere merak ettim ama..Sevgilerimle
YanıtlaSilAğa bayıldım,iyi yapmışsınız bozmamakla,herkesin evi bir yerde:)
YanıtlaSilVavien'den sonra Ejder Kapanını pek beğeneceğinizi sanmıyorum ama yine de belli olmaz tabii...Biraz fazla kriminal dizilerden uyarlama gibi gelmişti bana...
Neyse sevgiler,saygılar...Nice yaşlı yazlarınız olsun efendim:))
O içtiğin su nası bişi? Nane mi var içinde yoksa limonata mı?
YanıtlaSilafiyet olsun,su için de kitaplar için de
YanıtlaSilbeb güzel bir kaç sayfa okuduğumda lezzetli bir yiyecek içecekten aldığım hazzı duyarım da..
sıca ta olsa çaydan vazgeçemiyorum.
Bizim mahalle biraz daha serin şehre göre,gelsene
Nasıl özeniyorum size bir bilseniz! Bende evde olsam kitaplarıma gömülsem. Kedi, kola,kitap,balkon dörtgenine takılsam, hiç çıkmasam.
YanıtlaSilvavieni bende seyretmedim muhakkak seyrediceğim o zaman :))
YanıtlaSilörümcek ağıda gerçekten ne kadar özenli :)
Her işi gayet iyi bildiğine eminim de, asıl şu kendi kendine sâfâ yapma işini çok iyi biliyorsun. İmreniyorum. Sevgiler.
YanıtlaSilNedukcum, sağol canım.
YanıtlaSilBilmem ki her işi gayet iyi biliyor muyum, sanmam. ama fırsat buldukça kendime safa yaparım doğrusu. Ben de senin becerine imreniyorum itiraf edeyim ve de sabrına...
Çoook sevgiyle...
Sevgili Aylin,
YanıtlaSilVavien'i seyredin, eminim ki pişman olmayacaksınız. Sevgiyle...
Gamlı Baykuşcum:))
YanıtlaSilEmeklilik sefalı bir iş, şimdiki aklım olsa daha erken emekli olurdum. Sana da sağlıklı emeklilik günleri diliyorum, nasılsa çıkarırsın o zaman keyfini kedilerinle, kitaplarınla, elinde kola balkonunda. Sevgiler...
Nalancım sağol canım,
YanıtlaSilİnşallah gelirim bir gün. Valla çay içtim mi foşurt diye içtiğim çaydan fazla ter ifraz ediyorum, o yüzden ancak akşamdan akşama bir fincan. Soğuk içecekler tercihimdir.
Görüşmek üzere...
Mavi Balonum,
YanıtlaSilSoğuk sudur o gördüğün, içine de güzel koksun ve ferahlık versin diye bir dal nane atılmıştır, tavsiye olunur:))
Banucum,
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
Kıyamadım inan ağı bozmaya, nasılsa pencerenin dışında dursun varsın dedim.
Ejder Kapanı'nı izledim ve görüşlerine aynen katıldım.
Sana güzel bir gezi diliyorum, keyfin bol olsun...
Sevgili Butterfly,
YanıtlaSilDemek genel bir ısı yükselmesi söz konusu oralarda sıcak olduğuna göre. Bu akşam bir parça serinledi sanki ama yaz işte serinlese ne kadar serinler.
Yeni kitaplarınız için iyi okumalar ve çok sevgiler...
Kara Kitapçım,
YanıtlaSilHoş oluyor naneli soğuk su. Ben arada böyle şeyler yaparım, suya vişne, çaya-kahveye ceviz falan atarım, güzel olur:))
Sıcak herkesi bezdirdi anlaşılan ama yine de Antalya'daki kadar olamaz diyorum ve seni çook öpüyorum...