Günlerdir koşuşturma ile geçen hayatım olaylı temizlik faaliyetinden sonra nihayet durgun bir hale geldi. Şimdi nisbeten temizlenmiş evin kah içinde, kah dışında sıcak yaz günlerinin rehavetiyle vakit geçirmekteyim. Sakin bir güne başlamak güzelmiş. Kendi odanda olmasa bile babaevindeki eski odanda uyanmak güzelmiş. Gözünü açınca parlak gökyüzünü görmek güzelmiş. Kış göğünü sevmiyorum ben, daha güne başlarken ruhum daralıyor. Sıcak da olsa aydınlık günler tercihim.
Sabah kendime mükellef bir kahvaltı hazırlayıp bilgisayar başına geçtim vazife yaparcasına. Örgü peynirini dilimleyip tam sevdiğim gibi sıcak su içerisinde koydum tepsinin içine nescafe ile birlikte. Tepsi de yılbaşından kalma, yeşil zemin üstünde yemek pişiren Noel Baba desenli. Yamağı da kâdim dostu ren geyiği. Beğendik Süpermarket'in en sevdiğim cevizli ekmeği de eşlik etti kahvaltıma, domatesler salatalıklar da seradan kurtulmuş, tam çıtır kıvamda. Tek sorun gözüm bilgisayar ekranındayken arasıra nescafe yerine peynirin suyundan bir yudum almaktı ki o kadar kusur kadı kızında da olur. Kahvaltı bitti, hafifleyen dizağrımı daha da hafifletmek için antienflamatuar tablet, varislerim için Coraspin içildi. Face'deki "Eski Türkiye Fotoğrafları" grubuna eklenen yeni fotoğraflar incelendi, blogdaşların yazıları okundu, birkaç dostla Gtalk'da muhabbet edildi ve sıra geldi kitabımıza. Çok sevdiğim bir yazarın, Hatice Meryem'in üçüncü kitabını okuyorum bu ara: "Aklımdaki Yılan". Onu "Sinek Kadar Kocam Olsun, Başımda Bulunsun" ile tanımış ve çok beğenmiştim yazım tarzını. Sonra "İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar" ile devam etti beğenim ve şimdi de "annelik" konusunun irdelendiği "Aklımdaki Yılan" ile yanılmadığımı görüyorum. Kitabımı ve yeşil elmamı elime alıp balkondaki salıncaklı koltuğa yerleştim, sonunda bunu hakettiğimi düşünüyorum. Öğle sıcağı bastırmadan bir öykü daha okumak niyetindeyim. Bir önceki öykü benim gibi balkonunda yavrulayan kumrulara derin muhabbet besleyen bir kadını anlatıyordu, kendimden birşeyler bulmadım desem yalan olur. Eh sonuçta annelik halleri, hangi dişi kendinden birşeyler bulmaz ki. Bana izin efendim, "Aklımdaki Yılan"ın sayfaları arasında kaybolmaya gidiyorum.
Mavi Balon için not: Akasyalar çiçeklendi, çorabımsı-havlumsu nesne ise akasya dalları arasındaki ikametine devam etmekte. Kendini kaynak yaptırmış olsa gerek ki ne geçen kış, ne de yağmurlu günler bir milim kıpırdatamamış onu yerinden...
İlave bir not daha: Bir süredir yazdığım yazılar en az 3 saat sonra güncelleniyor. Sizlerde de öyle bir durum var mı, yoksa ben de mi sorun?
Sabah kendime mükellef bir kahvaltı hazırlayıp bilgisayar başına geçtim vazife yaparcasına. Örgü peynirini dilimleyip tam sevdiğim gibi sıcak su içerisinde koydum tepsinin içine nescafe ile birlikte. Tepsi de yılbaşından kalma, yeşil zemin üstünde yemek pişiren Noel Baba desenli. Yamağı da kâdim dostu ren geyiği. Beğendik Süpermarket'in en sevdiğim cevizli ekmeği de eşlik etti kahvaltıma, domatesler salatalıklar da seradan kurtulmuş, tam çıtır kıvamda. Tek sorun gözüm bilgisayar ekranındayken arasıra nescafe yerine peynirin suyundan bir yudum almaktı ki o kadar kusur kadı kızında da olur. Kahvaltı bitti, hafifleyen dizağrımı daha da hafifletmek için antienflamatuar tablet, varislerim için Coraspin içildi. Face'deki "Eski Türkiye Fotoğrafları" grubuna eklenen yeni fotoğraflar incelendi, blogdaşların yazıları okundu, birkaç dostla Gtalk'da muhabbet edildi ve sıra geldi kitabımıza. Çok sevdiğim bir yazarın, Hatice Meryem'in üçüncü kitabını okuyorum bu ara: "Aklımdaki Yılan". Onu "Sinek Kadar Kocam Olsun, Başımda Bulunsun" ile tanımış ve çok beğenmiştim yazım tarzını. Sonra "İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar" ile devam etti beğenim ve şimdi de "annelik" konusunun irdelendiği "Aklımdaki Yılan" ile yanılmadığımı görüyorum. Kitabımı ve yeşil elmamı elime alıp balkondaki salıncaklı koltuğa yerleştim, sonunda bunu hakettiğimi düşünüyorum. Öğle sıcağı bastırmadan bir öykü daha okumak niyetindeyim. Bir önceki öykü benim gibi balkonunda yavrulayan kumrulara derin muhabbet besleyen bir kadını anlatıyordu, kendimden birşeyler bulmadım desem yalan olur. Eh sonuçta annelik halleri, hangi dişi kendinden birşeyler bulmaz ki. Bana izin efendim, "Aklımdaki Yılan"ın sayfaları arasında kaybolmaya gidiyorum.
Mavi Balon için not: Akasyalar çiçeklendi, çorabımsı-havlumsu nesne ise akasya dalları arasındaki ikametine devam etmekte. Kendini kaynak yaptırmış olsa gerek ki ne geçen kış, ne de yağmurlu günler bir milim kıpırdatamamış onu yerinden...
İlave bir not daha: Bir süredir yazdığım yazılar en az 3 saat sonra güncelleniyor. Sizlerde de öyle bir durum var mı, yoksa ben de mi sorun?
Sevlili blog sahibi arkadaşım,
YanıtlaSilBöyle bir sabahı ve huzuru gerçekten hakettin, temizlik marecandan sonra. Keyfini çıkar.
Bu kitapları da sen dönünce senden alayım da okuyayım bari Nurşen'cim, kahvaltına da imrendim vallahi en çok da cevizli ekmeğe:))
YanıtlaSilallahım inanamıyorum yorum sayfası açıldı :)))))))) yupiiii umarım geçici bir durum değildir.
YanıtlaSilbalkonda sallanan koltukta oturup kitap okumak benim de hayalim bir gün güzel balkonlu bir evim olursa ilk işim sallanan sandalye almak olacak.
lütfen lütfen yorum sayfası kaybolma!
Canım yaa, hak ettin bence dinlenmeyi. O kadar tatil, temizlik derken bu yorgunluk anca çıkar. Bana bıraktığın yorum var ya, habire hata verdi yayınlanmıyor diye. Tam ağzımı açıyordum ki bi baktım yayınlanmış. Var bişi sıcaktan olsa gerek...
YanıtlaSilNot: o ne çorabımsı-havlumsu şeymiş yaa :))
Aydınlık göklerde nice uyanmalar diliyorum Leylak dostuma:)
YanıtlaSilSevgili Leylak dalı,
YanıtlaSilKeyfinize çok imrendim ben de yapmak istiyorum öyle. Acilen bir balkon bir de sallanan sandalye edinmem lazım.
En keyifsiz gününüzün böyle olması dileklerimle sevgilerimi yolluyorum.
Leylakcığım,
YanıtlaSilAkasya şimdilerde mi açmakta orlarda?
Bizim burların akasyaları çiçeklenip döküleli çok oldu, yahu!
Şu "sıcaköncesi bir öykü daha okuma" keyfine nasıl da imrendim, bilsen!
:))
nerdesiiin,huu,iyi misin leylak abla!merak ettim.bir ses ver.
YanıtlaSilnerdesiiin,huu,iyi misin leylak abla!merak ettim.bir ses ver.
YanıtlaSilLeylakcığım ne güzel bir kahvaltı hem de kitap eşliğinde.Bak nescafeye imrendim şimdi,kalmamış ben de hemen aldırayım :)))
YanıtlaSilSevgiler !
Sevgili Zühre,
YanıtlaSilEmekli olunca bu işler biraz daha rahat oluyor canım ya, darısı başına diyeyim. Kahve içiyorsan da "Afiyet olsun".
Sevgiyle...
Kara Kitapcım,
İyiyim canım, seslenişini görünce daha iyi oldum:))
Ekmekçim,
Ankara'nın akasyaları böyledir, bozkır iklimine uyumlu. Zaten çiçek ve yaprakları da biraz daha farklı ama öyle güzeller ki cadde boyunca iki yanlı yemyeşil süzülüyorlar. Neredeyse apartmanların boyundalar. Zaten Ankaranın üç tipik ağacı vardır, akasya, çınar ve atkestanesi. Hepsi de çok güzel ve canlıdırlar, gölge ederler gelene geçene.
İmrendiğin şeyi emekli olmazdan önce ben de yapamıyordum ne yazık ki, darısı başına diyeyim mi?
:))
Sevgili Ne Yazdı Ne Yazamadı,
YanıtlaSilBen de size en kısa zamanda güzel bir balkonda, güzel bir salıncaklı iskemlede keyifle kitap okunacak günler dileyim. Ve daha da kısa bir zamanda yayınlanmış bir öykünüzü ya da kitabınızı da ben okuyayım inşallah.
Sevgiyle...
Sevgili Zehra öğretmenim,
Çok sağolun. Ben de size Adada sevdiklerinizle geçecek sevgi dolu günler diliyorum...
Şenizcim,
YanıtlaSilGerçekten hakettim dinlenmeyi ama fazla dinlenince de kurtlanıyorum, ille yorulasım geliyor:))
O çorabımsının yere düştüğü günü bayram ilan etmeyi düşünüyorum:))
Öptüm seni...
Kara Kitapcım,
Geliyor artık yorumların merak etme:))
Özlemcim,
Cevizli ekmeğe diyecek yok ama bir de yol, su, elektrik olarak bünyeye geri dönmese:))
Munisem,
Sağol canım benim...
Blogda Antalya'lı birine rastladığıma çok sevindim,yazılarınızı okumak çok keyifli,iyi çalışmalar..
YanıtlaSil