Tatil bitti, yola çıkma zamanıdır...
Yaşanan yaşandı, geriye küçük anı kırıntıları kaldı kişisel tarihe kayıt düşülecek. Şunlardır Didim/Akbük çekmecesinden yangında ilk kurtarılacaklar:
-Gümüşî ışıltılı yaprakları, boğumlu kavî gövdeleri ve minik yeşil meyveleriyle tanrıların bilge ağacı zeytinler,
-Arkalarından vuran güneşle şeffaflaşıp pembe bir duvak gibi salınan begonviller,
-Bozbük koyunun berrak denizinin kıyısına birikmiş renk renk çakıltaşları,
-Haydar Koyu'nda sularda alevden bir top gibi eriyerek kaybolan akşam güneşi ve denizin huzurlu sakinliği,
-Pespembe bir şeytan minaresinin içine yerleşmiş, duyargalarının üstünde iki mavi noktayla gözlerimin içine içine bakan pespembe minik yengeç,
-Balıkçı teknelerinin yanaştığı küçük iskelenin dibindeki iki tombul palmiye ağacı,
-Bafa Gölü kıyısında zeytin ağaçlarının altına terkedilmiş, boyası dökük, tahtası çürük, hüzünlü mavi kayık,
-Ormanın doyumsuz çam ve toprak kokusu,
-Her akşam şerefe kaldırılan kırmızı şarap kadehleri,
-Medusa'nın toparlak yüzü, dolgun dudakları, dalgalı saçları,
-Ayaklarıma vuran çırpıntılı, küçük dalgalar,
-Gecenin ilerleyen saatlerinde, hafiften el ayak çekilmişken dalgaların sesini dinleyerek kumların üstünde oturmak, yukarıdaki muhteşem gökyüzünü ve yıldızları seyretmek,
-Ve ince bir sızıyla denizde boğulan yaşlı kadının üzerine örtülen örtünün altından görünen bembeyaz eli.
Gündelik hayata açtığımız kısa parantezi kapatırken yaşamın hayhuyunda tekrar görüşmek üzere...
-Gümüşî ışıltılı yaprakları, boğumlu kavî gövdeleri ve minik yeşil meyveleriyle tanrıların bilge ağacı zeytinler,
-Arkalarından vuran güneşle şeffaflaşıp pembe bir duvak gibi salınan begonviller,
-Bozbük koyunun berrak denizinin kıyısına birikmiş renk renk çakıltaşları,
-Haydar Koyu'nda sularda alevden bir top gibi eriyerek kaybolan akşam güneşi ve denizin huzurlu sakinliği,
-Pespembe bir şeytan minaresinin içine yerleşmiş, duyargalarının üstünde iki mavi noktayla gözlerimin içine içine bakan pespembe minik yengeç,
-Balıkçı teknelerinin yanaştığı küçük iskelenin dibindeki iki tombul palmiye ağacı,
-Bafa Gölü kıyısında zeytin ağaçlarının altına terkedilmiş, boyası dökük, tahtası çürük, hüzünlü mavi kayık,
-Ormanın doyumsuz çam ve toprak kokusu,
-Her akşam şerefe kaldırılan kırmızı şarap kadehleri,
-Medusa'nın toparlak yüzü, dolgun dudakları, dalgalı saçları,
-Ayaklarıma vuran çırpıntılı, küçük dalgalar,
-Gecenin ilerleyen saatlerinde, hafiften el ayak çekilmişken dalgaların sesini dinleyerek kumların üstünde oturmak, yukarıdaki muhteşem gökyüzünü ve yıldızları seyretmek,
-Ve ince bir sızıyla denizde boğulan yaşlı kadının üzerine örtülen örtünün altından görünen bembeyaz eli.
Gündelik hayata açtığımız kısa parantezi kapatırken yaşamın hayhuyunda tekrar görüşmek üzere...
Minik yngeci istiyorum, getirir misin?
YanıtlaSilHayırlı yolculuklar...
YanıtlaSilgüzelce dinlenmişsindir inşallah =) o hayhuy olmadan da çekilmiyor be hayat =)
YanıtlaSilKeşke hayat sadece bu güzelliklerden ibâret olsaydı. Tatilinin en güzel yerinde üzülmüşsün yine.
YanıtlaSilBize yansıttıklarınla gönlümüz şenlendi. Sağolasın.
kıs valla ruh eşimsin Kaş dönüşü ben de böyle bir liste yapmıştım... Şimdi sıra Ankara anılarını toplamaya geldi desene:))) ama güzel bi tatil yaptın kanımca:))
YanıtlaSilçok güzeeel.epey enerji ve moral depolamışsınızdır..şimdi hayatın gerçeklerine dönünce,onları idareli kullanın..blogunuzun tanıtım başlığına bundan bir önceki cam vazoda leylaklar fotoğrafını arada sırada tekrar koyarmısınız..sevgiler..
YanıtlaSil