Biliyorum usandınız ama bitiyor, bu son gün. 15.30'da yola çıkacak olmama rağmen lise arkadaşlarım tarafından apar-topar yapılan bir planla otobüs saatine kadar geçecek sürenin Mihrabat Korusu'nda değerlendirilmesine karar verildi. Sabah erkenden evsahibim arkadaşımla vedalaşıp diğer arkadaşımın arabasıyla karşıya geçtik. Kanlıca'da bekleyenleri de alıp ekibi tamamladık ve tırmandık Mihrabat Korusu'nun yokuşunu. Kahvaltı için seçtiğimiz mekana girince gördüğüm manzaradan gözlerim kamaştı. Her ne kadar Köprü tepesine binmiş gibi görünse de estetik ve kunt yapısıyla Rumelihisarı kaydedildi ilk olarak fotoğraf makineme. Hisar'a karşı Orhan Veli'yi de anmadan geçemedim:
"Urumelihisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım...
Senin yüzünden bu halim"
"Urumelihisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım...
Senin yüzünden bu halim"
Kahvaltı tabaklarımız ve çaylarımız geldiğinde önümüze konan yiyecekleri mi yesem, manzarayı mı gözlerimle içsem bilemedim. Hele bu güzellikleri paylaşacak dostlar da yanımda olunca değmeyin keyfime.
Sürekli çekim yapmaktan makinem sürmenaj olacaktı neredeyse. Görmemişler gibi "Aaa vapur geldi, çekelim", "Amanın iki köprü aynı kadrajda çekelim", "Bak bak, bu koy ne güzel görünüyor, çekelim" deyip deyip bastım deklanşöre.
Mihrabat Korusu Yahya Kemal Beyatlı'nın en sevdiği yerlerden biriymiş. "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" derken kastettiği tepe Mihrabat olsa gerek. Hasılı muhteşem bir gündü. Otobüs saatim yaklaşırken mecburen kalktık. Ben gitsem de kalbim Mihrabat'ta kaldı. Sanırım özledikçe Özdemir Asaf'tan şu şiiri mırıldanacağım:
Koruya veda edip yıldırım hızıyla karşıya geçtik, bana bu güzel saatleri armağan eden arkadaşlarımla vedalaşıp Bakırköy'den servise bindim, yarım saat sonra da Ankara'ya doğru yola koyulmuştum bile. Bu kez ne mutlu ki geveze bir yol arkadaşına denk gelmedim. Gelirken yarıladığım "İstanbul'da Kan Var" adlı polisiye öyküleri bitirip "Juno" filmini de izleyerek yolculuğu tamamladım. "Juno" çok eğlenceli bir filmdi, Juno karakterini canlandıran kızdan ne kadar hoşlandıysam ergenliğinin son demlerini yaşayan alık sevgilisine de o kadar sinir oldum. Hele bir de o süzme salağa "senin zekana aşık oldum" demedi mi, kan beynime çıktı.
Ani bir kararla gidilen İstanbul gezisi de anılar arasına karıştı ama orada geçen günlerim üzerlerine birer yıldız konup "En nadide anlar" çekmecesine kaldırılmayı haketti.
Not: Fotoğrafları tıklayın ki büyüsün, güzellikleri artsın...
"Şu anda İstanbul'da olmak isterdim.
Mihrabat Korusu'nun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek...
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul'u."
Mihrabat Korusu'nun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek...
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul'u."
Ani bir kararla gidilen İstanbul gezisi de anılar arasına karıştı ama orada geçen günlerim üzerlerine birer yıldız konup "En nadide anlar" çekmecesine kaldırılmayı haketti.
Not: Fotoğrafları tıklayın ki büyüsün, güzellikleri artsın...
Bu kadarcık zamana bir nikah, bir düğün ve bu kadar verimli bir programı ancak bizim Leylak sığdırır.
YanıtlaSilFotoğraflar o kadar güzel ki, kişisel olanları çıkardıktan sonra İstanbul tutkunu şairlerden de ekleyerek yaptığın betimlemelerle, çok kalite bir şehir tanıtım rehberinde rahatlıkla kullanılabilir.Mutlaka yorulmuşsundur ama yorgunluğun kesinlikle karşılık bulmuş.
Ellerine sağlık.
İstanbul'dan usanılır mı hiç, hele de senin fotoğraflarından?:))
YanıtlaSilHarika bir zaman nefis manzara senin anlatımında daha da bir güzel olmuş.Yine bekleriz efendim:)
YanıtlaSilHer türlü yorgunluğa değer vallahi.
YanıtlaSilöncelikle blog başlığınızın yeni halini çok beğendiğimi belirtmek isterim.tabii İstanbul'u sizin gözünüzden izlemek de çok güzel..bir de çok sevdiğim o güzelim şiirler..keşke beni de yanınızda promosyon olarak götürseydiniz..İstanbul'da her gün yaşarken herşeyi erteliyoruz..ya trafikten,ya pahalılıktan,ya mesafelerin uzaklığından..neyseki müze ve sanat galerilerindeki süreli sergileri-kaçırırım korkusundan-izlemeye çalışıyorum..Yine bekleriz İstanbul'a..Bize de bekleriz..isterseniz beraber de gezeriz..sevgiler,selamlar..
YanıtlaSilen şahanesi de o güzel manzaraları süsleyen dizeler ve keyifli seyahatin mühteşem finali :)
YanıtlaSilYine İstanbul'un altını üstününe getirmişsiniz Leylak dostum:) Allah içinize sindirsin:))Sevgilerimle Zehr@
YanıtlaSilFotolar çok iyi:)
Vakti dolo dolu geçirmek diye buna derim. Süpersiniz valla. Fotoğraflarda anlatımınızda harika.Çok keyifle okudum, sevgiler.
YanıtlaSilZehra öğretmenim,
YanıtlaSilNe yapayım İstanbul'a gelince içimdeki gezgin ruh atağa kalkıyor:))
Çok teşekkür ediyor sevgiler yolluyorum...
Fundacım sağolasın,
YanıtlaSiluzun süre Ankarada olacağım Deniz dönünce bir buluşma ayarlayalım, ne dersin?
Sevgiler...
Sevgili Selma,
YanıtlaSilHaklısınızı insan bir şehirde sürekli yaşayınca ne güzelliklerini görebiliyor ne de yararlanabiliyor. Ama bence yine de bu güzel şehirde yaşadığınız için şanslısınız. Dilerim bir gelişimde buluşup görüşmek kısmet olur. Çok sevgiler yolluyorum.
Nedukcuğum,
YanıtlaSilBence de değer, hem de sonuna kadar:))
Sevgili Aylin,
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Fırsat yarattığım her an büyük bir zevkle geleceğime emin olabilirsin. Çok sevgiler...
Özlemcim,
YanıtlaSilHaklısın, istanbul'dan usanmak mümkün değil:))
Asucum sağol canım,
YanıtlaSilGezenti Leylağa gezme de, göğe merdiven dayar anneannemin deyimiyle. Ne yapalım öbür tarafa ancak gördüğünü, gezdiğini götürebiliyorsun, fırsat buldukça tadını çıkarmak lazım.
Fotoğraflarım hakkındaki övücü sözleri için çok teşekkürler, şımartın beni:)))
Çok öptüm...
Şeref duyarım sevgili Leylak Dalı :)
YanıtlaSil