Bu sabah uyandığımızda hava iyice yumuşamış, karlar erimeye durmuştu. En nefret edilesi kar sonrası görüntüler arz-ı endam etmiş, vıcık vıcık çamurlu sular yoldan yarışırcasına geçen arabalar tarafından bezgin yürüyen yayalara fışkırtılmaya başlamıştı. Karın coşkusu yerini bıkkınlığa ve sıkkınlığa terketmiş, dün neşeyle gülen yüzler sabah stresiyle iyice asılmıştı. "Eee Leylak Hanım" dedim kendime, "bir günün beyliği beyliktir, dünkü görüntüye say bugünkü sevimsizlikleri" ardından arkadaşlarla buluşmak üzere düştüm yollara.
Yukarıdaki kolajda sürrealist bir tablo haline getirip güzelleştirmeye çalıştığım sokak manzaraları ayağıma çamur, paçalarıma ıslaklık, gözlerime çirkinlik olarak yapıştı kaldı. 80 ini aşmış, kaç yılın kaşarlanmış hatunu Ankara Hanım etraftan gelen ricaları kıramayıp bir günlük kar makyajıyla kendini güzellik kraliçesi gibi satmıştı bize dün. Bayağı da yutturmuştu hani, topluca methiyeler düzdük, cepheden, profilden poz poz resmini çektik, yere göğe koyamadık bu kocamış ama süslü dilberi. Lakin alışmadık rafta fincan durur mu (aslını yazmaya blog terbiyem manidir), bizimki makyajını silmeden yatınca sabahki görüntü evlere şenlik oldu, takke düştü kel göründü. Bütün boyalar aktı, çıktı ortaya buruşuk deriler, solgun tenler, bozuk ciltler. Ha dünkü makyajın izleri yok muydu? Vardı tabii ki, kirpikte bir rimel parçası, kırışıkların arasına sıkışıp kalmış pudra kırıntıları, dişe bulaşmış bir parça ruj dünkü güzellikten iz taşımasa da hatırlatıcı bir görev yapıyordu. Baktık baktık yadettik, yapacak da birşey yoktu, hatunun aklına esip yeniden makyaj yapmasını beklemekten başka.
Şu anda adını hatırlayamadığım bir yazarın taktığı isimle "Hep aynı sayfayı okuyan kadın" ise okumaya devam ediyordu elindeki İnsan Hakları Kitabı'nı. Ayağının dibine biriken karlardan üşütmemesi ise yegane dileğimiz...
Şu anda adını hatırlayamadığım bir yazarın taktığı isimle "Hep aynı sayfayı okuyan kadın" ise okumaya devam ediyordu elindeki İnsan Hakları Kitabı'nı. Ayağının dibine biriken karlardan üşütmemesi ise yegane dileğimiz...
yav, doom gününü facebookdan haber aldım da çamura yatıyodum pazara kadar hehehehe.
YanıtlaSilAh ne güzel olurdu şöyle şenlikli bir şeyler yapabilseydik birlikte... Blogcu ekibi baya kalabalık Ankara da toplansak sana fener alayı bile düzenleyebilirsik.
Anam sizde çok çabuk kaçırdınız karı :))) benim nefesim o kadarına yetti demek, sizin tarafa doğru tam üfleyememişim :)))
Olacağı buydu...
YanıtlaSilŞimdi bir sıkı yağmur bütün pislikleri temizler. Hoş sen onu da sevmezsin ya...
Takke düştü kel göründü. Dün görüntülerini zevkle izlediğimiz, beyaz şallı ağaçların bugün dallarındaki çaputlar çoraplar da çıkmış mıdır ortaya?:-))))
YanıtlaSilAnkara'ya gidişin en güzel kısmı İstanbul'a dönüş yoludur derler :-) Doğru galiba.
YanıtlaSilsevgiler.
Hiç sevmezdim ben de İstanbul'da yaşarken kar sonrası çamur sendromunu. Kış hiç bitmesin derdim.
YanıtlaSilNurşeeen Ayla Kutlu'nun Asi romanını ne zaman aldın bu arada?
Güzel mi? Güzeldir mutlaka.