Evdeyim yine. Aslında bugün kızkardeşle kitapçı turu yapacaktık ama onun mazereti çıkınca yarına ertelendi. Dışarda tipik bir Ankara kış günü yaşanıyor; ıslak, karanlık, puslu ve kömür kokulu. Bense hala umutsuzca Antalya'nınkine benzer bir kış sabahına uyanmayı hayal ederek yatıyorum her gece yatağa. Aç tavuk rüyasında arpa ambarında görürmüş kendini, bu da öyle birşey işte.
Kendime ıhlamur yaptım, karanfil, bal ve limonla tatlandırılmış, içine de taze zencefil doğranmış olarak. Hoş bir karışım oldu. Etrafımda 5-6 kitap, biraz ondan, biraz bundan okuyarak zaman öldürmeye çalışıyorum. Bir yandan da "Şükrü Tunar Şarkıları" CD'sinden Sıla'nın söylediği "Seni Görmeseydim" i dinliyorum 7. tekrar olarak. Şükrü Tunar'ın bestesinin üzerine sözleri kendisi yazıp seslendirmiş, öyle güzel söylüyor ki. Hele sonundaki:
Kendime ıhlamur yaptım, karanfil, bal ve limonla tatlandırılmış, içine de taze zencefil doğranmış olarak. Hoş bir karışım oldu. Etrafımda 5-6 kitap, biraz ondan, biraz bundan okuyarak zaman öldürmeye çalışıyorum. Bir yandan da "Şükrü Tunar Şarkıları" CD'sinden Sıla'nın söylediği "Seni Görmeseydim" i dinliyorum 7. tekrar olarak. Şükrü Tunar'ın bestesinin üzerine sözleri kendisi yazıp seslendirmiş, öyle güzel söylüyor ki. Hele sonundaki:
"Sen gittikten sonra
senden âlâ
Aşk var mı sormadım"
senden âlâ
Aşk var mı sormadım"
bölümünde "Aşk" sözcüğünü öyle bir telaffuz ediyor ki ancak bu kadar içten söylenir diyor insan. İşte şimdi 8. kez olmak üzere başa aldım.
Latife Tekin'in "Rüyalar ve Uyanışlar Defteri"ni karıştırıyorum. Diyor ki: "Bulutlar da göğün dağlarıdır." Ne güzel bir betimleme. Bir de şunu diyor bölüm başlığında: "Dünyanın bir ikizi olmalı." Olmalı değil mi, olmalı ki bunu halledip kullanılamaz hale getirdikten sonra diğerinin de icabına bakmalıyız.
Ara Güler'in anılarını okuyorum bir yandan da. Kendisi gibi anıları da ilginç, babası eczacı Dacat Beyin Çanakkale Savaşı'nda Sıhhıiye Bölüğü'nde görev aldığını ve iki kez bacağından yaralanıp gazi olduğunu biliyor muydunuz? Ya çok bilinen ve çok yayınlanan "Kadın ve Allah" isimli fotoğrafını genç bir muhabirken Kırkpınar güreşlerini izlemek için gittiği Edirne'de tesadüfen çektiğini. Ara Güler anlatmakla bitecek gibi değil ki, sözü onun için yazdığı şiirle Edip Cansever'e bırakmak en iyisi:
"hafifçe ısırılmış bir elmanın dilindeyim
elmanın kokusundayım
anısındayım –kim bilir kimin-
anılarda görünür, düşlerde görünmez
insan düşlerde görünen anlamlardır
özelliklerdir bir de belli belirsiz.
ve insansız anı yoktur. var mıdır?"
Bir de "Bir Nefes İstanbul" var, Aret Vartanyan'ın "bir umudun romanı" olarak nitelediği, başkişisi İstanbul olan roman. Giriş bölümünde kendi alanlarında ünlü olmuş çeşitli kişiler İstanbul ile ilgili duygularını dile getirmişler. Beyaz ve Ece Temelkuran'ınki dikkatimi çekti. Beyaz diyor ki İstanbul için:
"Ben öldükten sonra başkaları yaşayacak diye kıskandığım şehir."
Ece Temelkuran daha hüzünlü yaklaşmış:
"O yok şehirden biridir Dersaadet. Saadetle en az ilgili olanı..."
Reha Muhtar tarzı bir kelâmla bitireyim bu postu: Nerede yaşıyorsanız yaşayın, saadet içinizde olsun...
Fotoğraf: Ara Güler
Ara Güler'in anılarını okuyorum bir yandan da. Kendisi gibi anıları da ilginç, babası eczacı Dacat Beyin Çanakkale Savaşı'nda Sıhhıiye Bölüğü'nde görev aldığını ve iki kez bacağından yaralanıp gazi olduğunu biliyor muydunuz? Ya çok bilinen ve çok yayınlanan "Kadın ve Allah" isimli fotoğrafını genç bir muhabirken Kırkpınar güreşlerini izlemek için gittiği Edirne'de tesadüfen çektiğini. Ara Güler anlatmakla bitecek gibi değil ki, sözü onun için yazdığı şiirle Edip Cansever'e bırakmak en iyisi:
"hafifçe ısırılmış bir elmanın dilindeyim
elmanın kokusundayım
anısındayım –kim bilir kimin-
anılarda görünür, düşlerde görünmez
insan düşlerde görünen anlamlardır
özelliklerdir bir de belli belirsiz.
ve insansız anı yoktur. var mıdır?"
Bir de "Bir Nefes İstanbul" var, Aret Vartanyan'ın "bir umudun romanı" olarak nitelediği, başkişisi İstanbul olan roman. Giriş bölümünde kendi alanlarında ünlü olmuş çeşitli kişiler İstanbul ile ilgili duygularını dile getirmişler. Beyaz ve Ece Temelkuran'ınki dikkatimi çekti. Beyaz diyor ki İstanbul için:
"Ben öldükten sonra başkaları yaşayacak diye kıskandığım şehir."
Ece Temelkuran daha hüzünlü yaklaşmış:
"O yok şehirden biridir Dersaadet. Saadetle en az ilgili olanı..."
Reha Muhtar tarzı bir kelâmla bitireyim bu postu: Nerede yaşıyorsanız yaşayın, saadet içinizde olsun...
Fotoğraf: Ara Güler
vallahi :)
YanıtlaSilBeyazın sözüne hastayım aynen katılıyorum..
seninde son bitiriş kapanışına bittim :))))))))
1 fincan bitki çayından kaldımı komşum ?
Kalbe karşıymış Nunucum, aynı anda yorumlaşmışız. İstanbul'da yaşamayan bir istanbul aşığı olarak ben de katılıyorum Beyaz'ın sözüne. Bitki çayına gelince, fincanın lafı mı olur, demlik senin:))
YanıtlaSilben de bir fincan alıp sohbetinize katılabilir miyim?tatlı diller hep konuşsa ben de sessizce bir köşede sohbeti dinlesem.kedi gibi mırıl mırıl :)))
YanıtlaSilGel Kara Kitap gel, al fincanını eline ister dinle, ister konuş. Ne güzel olur aslında değil mi?
YanıtlaSilKitap okuma hızına yeitşeemz oldum Nurşen'cim:)
YanıtlaSilÖzlemcim, ben eli boş, gönlü hoş bir emekli hatun. Başka sıkıntım mı var? Gelsin kitap, gitsin kitap. inşallah emekli olduğun ve oğluşu büyüttüğün zaman sen de okuyacaksın bu kadar çok.Neyse en azından bugünü kendine ayırabilmişsin sayfanda okuduğuma göre, o da irşeydir...
YanıtlaSilAaah ah ben de gençliğimde senin gibiydim. Kitap elimden düşmezdi. Sen de benim yaşıma gelince görürsün. :((
YanıtlaSilŞaka bir yana bu gün yaptığın gibi bir kolaj, benim de çok işime geldi. Bir ondan, bir bundan, onun söylediği, öbürünün katkısı, yorumlar da eklenince benim için okumak ballı lokma tatlısı yemek gibi oldu.
Ömrü istanbulda geçen bir istanbullu olarak İstanbul' da mutlu olamayanlardanım. Aradaki o küçük Anadolu parantezinin içinde kalmak isterdim doğrusu.
Asucum yazımı beğendiğine sevindim. Şikayetinizi bana, memnuniyetinizi başkalarına bildiriniz:)))
YanıtlaSilo Anadolu şehirlerinde yaşarken bütün sevdiklerin yanındaydı, İstanbul onların bazılarını elinden aldı, şehri sevmemek bununla ilintili olabilir mi acaba?
Fotografı görür görmez Ara Güler'in olduğunu tahmin etmiştim. Bir fotografa kişisel bir imza bırakabilen ender insanlardan biri bence. Blog'una koyduğun için saol. Bir de anı kitabının varlığından haberim yoktu. Adı ne? Nereden basılmış? yazarsan sevinirim.
YanıtlaSilSevgilerimle.
Prensescim, Ara Güler'in kitabını Fotoğrafevi basmış. Karşılıklı sohbet şeklinde anıları, Nezih Tavlaş soruyor o cevap veriyor, hacimli bir kitap. Yeni çıktı, kitapçılarda bulabilirsin. Ben birkaç yıl önce ilk karısının anılarını da okumuştum fakat kitabın adını anımsayamıyorum şimdi, karısından ziyade ara Güler'in anılarıydı o da. Kitap kardeşimde, arzu edersen adını öğrenebilirim.
YanıtlaSilSevgiler...
Ara Güler´in kitabi ciktigina sevindim.
YanıtlaSilKizim Onun büyük hayrani.Ilk firsatta hediye edeyim. Kimbilir nasil sevinir:)
Simdilik senin tarifin üzre bir ihlamur yapip,elime de bir kitap alayim en iyisi:)
Nasil da özendirdin:)
En kisa zamanda sana Antalya havasi tadinda bir Ankara diliyorum:)
Sevgiler
Süntercim, afiyet olsun ve iyi okumalar diyeyim o zaman sana. Ara Güler'in anılarını öneririm, ilginç, Ayci'de sevecektir eminim.
YanıtlaSilSon dileğinin gerçekleşmesi zor be canım. Buranın kışı tatsız.
iyi geceler ve sevgiler...
Bana da patlatsana bir çay...
YanıtlaSilGeç oldu Nefise, uykun kaçar çay içersen, ben sana ılık süt vereyim:))
YanıtlaSilLeylak dalıcım, bir ömür yaşarsın İstanbul^da bir bakarsın bir nefes gibi...
YanıtlaSilDoğduğum, doyduğum, aşık olduğum İstanbul...Beyaz ne doğru söylemiş...
Bence de Lalecim, bence de...
YanıtlaSilSevgili Leylak dalı,çok teşekkürler.Yorumunuz beni mutlu etti.
YanıtlaSilHani derler; kan çeker,toprak çeker insanlar buluşur.İşte öyle öğretmenler de birbirini bir şekilde buluyor Öğretmenim.Leylak da çok sevdiğim çiceklerden olunca...Geldim gördüm ki tabiri caizse "kitap kurdu"bir meslektaşım...Çok mutlu oldum .Selam ve sevgiler.