3. güne gelivermişiz bile. Programda iki film vardı, biraz dinlenmek lazım. Yine limon ağacının altında, bu defa biraz fazla dikildim. Mahallemizin otobüslerine, dolmuşlarına bir şeyler olmuş, seyrelmiş mi ne? Neredeyse gecikeceğim diye taksiye binecekken geldi otobüs, kendimi pembe saçlı, pembe tişörtlü, pembe sandaletli ve Sinan Akyüz'ün adını göremediğim kitabını okuyan bir kadının yanına yerleştirdim. Neyse sonunda film başlamadan yetiştim, salona girdim ve bilin bakalım nereye oturdum? Hihihi, tabii ki bana tahsis edilmiş özel koltuğa :)
Günün ilk filmi "Başkalarının Evi" idi. Gürcistan, Rusya, İspanya ve Hırvatistan ortak yapımı olan film Gürcistan-Abhazya savaşı sonrası sahipleri tarafından terk edilen evlere yerleştirilen insanların dramını konu almış. Yabancı topraklardaki yabancı evlere taşınan ailelerin iç çatışmaları, evlere ve çevreye alışma çabaları, sıla özlemleri olağanüstü pastel görüntülerle perdeye aktarılmış. Hüzünlü bir öykü her savaş öyküsü gibi.
Günün ikinci filmi AKM'de idi ve henüz başlama saatine epeyce zaman olduğu için fuayede açılmış olan #rabarba Seslendirme Sanatçıları Fotoğraf Sergisi'ni gezdim.
İkinci film Ulusal Yarışma filmlerinden biri ve festivalde izleyeceğim ilk Türk filmi idi: "Siyah Karga". Tayfur Aydın'ın yönetmenliğini yaptığı Siyah Karga bir yol filmi. Yıllar önce İran'dan kaçıp Fransa'da aktris olarak yaşamına devam eden Sara babasının ölüm döşeğinde olduğunu bildiren bir mektup aldığında İran'a kaçak yollardan dönmeye karar verir. Kaçakçılarla birlikte zor koşullarda yapılan bu yolculuk perdeye güzel görüntülerle aktarılmış. İzlenebilir.
Film sonrası salonda bulunan ekiple bir söyleşi yapıldı. Başrol oyuncuları Şebnem Hassanisoughi ve Aziz Çapkurt'un da aralarında olduğu ekip sorulan sorulara cevap verdiler, bazılarına da vermeye çalıştılar. Zira izleyicilerden birkaçı soru sormaktan çok alanlarında ne kadar bilgili olduklarını ıspatlama çabasında idiler :)
4. günde görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder