Festivalde yarıyı geçtik, o salondan bu salona koşturmaya devam. 5. günün filmi 2 tane ve yine Ulusal Yarışma kapsamında idi: Yeşim Ustaoğlu'nun "Tereddüt"ü ve Derviş Zaim'in "Rüya"sı.
Galası bir gün önce yapılan "Tereddüt"ün benim izlediğim ikinci gösterimi tıklım tıklım dolu bir salon ve bilet bittiği için kapının önünde kalan izleyicilerle oldu. Keşke daha büyük bir salon tahsis edilseymiş. 105 dakikalık filmi baştan sona soluksuz izledim. Bugüne kadar seyrettiğim 14 filmin içinde en tepeye oturdu diyebilirim. Yeşim Ustaoğlu çok sevdiğim bir yönetmendir, filmi tercih sebebim de buydu zaten, yanılmamışım. Film küçük bir sahil kasabasındaki hastanede psikiyatrist olan Şehnaz'ın dehşet verici bir olay sonucu hastaneye getirilen Elmas'la yolunun kesişmesini konu almış. Şehnaz'la Elmas'ın terapi sahneleri olağanüstüydü, hem Şehnaz rolündeki Funda Eryiğit, hem de Elmas rolündeki Ecem Uzun kelimenin tam anlamıyla döktürmüşlerdi. En İyi Kadın Oyuncu ya da Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerinden birini kapamazlarsa yanarım doğrusu. Bugüne kadarki filmler içinde tavsiye ettiklerim, çok iyi olanlar vardı ama "mutlaka izleyin" diye ısrar edeceğim tek film budur.
Günün ikinci filmi galasında ekiple birlikte izlediğim "Rüya" idi. Derviş Zaim sevdiğim bir yönetmendir, tüm filmlerini izledim ve çoğunu beğendim, hatta çok beğendim. "Tabutta Röveşata" mesela, unutamadığım bir filmdir. "Rüya"ya da o nedenle hevesle gittim ama itiraf edeyim sonuç hayal kırıklığı idi. Ben meramını açık-seçik anlatan filmleri seviyorum. Semboller, tuhaf metaforlar sıkıyor beni. İzlek olarak "Yedi Uyuyanlar" efsanesini konu almış ve sembolik bir digital köpek (ki bu da Yedi Uyuyanlar'ın köpeği Kıtmir) filmin hem başında, hem sonunda İstanbul'un koruyucusu olarak görüntüye giriyordu. Mimariyi ve inşaat sektörünü irdeleyen bir filmdi Rüya, yansıttığı gerçekler de tam yaşadığımız gerçeklerdi ama öyle dolambaçlı ve sembolik bir yol seçmişti ki bir süre sonra kafa karışıklığı ve sıkıntı başgösteriyor. Aynı kadını 4 ayrı oyuncunun canlandırmasındaki meramı bir türlü anlayamadım, vardır yönetmenin kafasında bir şey ya da çözümü bize bırakmış ama açıkcası ben sevmedim filmi. Tek hoş yönü pek sevdiğim Mehmet Ali Nuroğlu'nu Yaren rolünde izlemekti. Gösterim sonrası yine söyleşi vardı, TV'lerde yıllarca devam eden "Bizimkiler" dizisinde evin küçük oğlu Ali'yi canlandıran Atılay Uluışık'ı büyümüş haliyle görmek de keyifli oldu.
Portakallı günlerin 6. sında 3 film beni bekliyor, haydi bakalım ya kısmet...
İyi seyirler...
YanıtlaSilTeşekkürler...
SilIyi seyirler .☺
YanıtlaSilSağol canım
SilMerakla bekliyoruz 6.günün filmlerini :)
YanıtlaSilİyi seyirler!
Merakla bekliyoruz 6.günün özetini :)
YanıtlaSilİyi seyirler!
Yeşim Ustaoğlu Bez bebek'in de yönetmeniydi. Kadın duyarlılığıyla çekiyor filmlerini.İyi izleyicilerden oluşan bir Halk Jürisi de isabetli kararlar verebiliyor.
YanıtlaSilİyi seyirler.
Dizi olan Bez Bebek'ten bahsediyorsanız ben onun yönetmenini Serpil Kurtça olarak biliyorum, bir de film olanı var, onu da engin Ayça yönetmişti. Yanılıyor olabilirim tabii ki. Halk jürisinin çok isabetli karar verdiği görüşüne ben pek katılamayacağım, evvelki yıl seçtikleri filmi kıstas alırsak :) Teşekkürler...
Sil