İki gün yazmasan "Hani ne oldu?" diyenler, valla izleyici sayısı azaldı, yorum hakgetire, kızıyorum ama kapatacağım blogu haaa!
Şeklinde bir girişle kendimi kıymetlendirdikten sonra gelelim günümüze 😀 Sabah kahvaltının hemen ardından aniden su yüzüne çıkan hamaratlığım tekrar dibe dalmadan ütü masasını kurdum. Yaklaşık bir aydır ütülenmek üzere bekleyen yığını kucaklayıp koltuğun üzerine attım, ütüye en kireçsizinden su naklettim, Netflix'den "The Crown" 2. sezon 8. bölümü ayarladım ve giriştim işe. Kraliçe Elizabet Jackie Kennedy'i sarayda ağırlarken gömlekler, Gana kralı ile dansederken pantolonlar, Jackie'nin dedikodusuna içerlediği için saray yerine Kale'de kabul edip özrü karşısında aldırmasız davranarak çay içerlerken de yastık kılıfları ve çarşafları ütüledim. Geri kalan birkaç parça esnasında 9. bölüm başlamış, kepçe kulak veliaht Charles'ın hangi okula gideceği tartışmaları alıp başını gitmişti ki elimi attığımda ütülenecek bir şey kalmadığını farkettim, üstelik dizlerim ayakta dikilmekten sinyal vermeye başlamıştı ve bir buçuk saati aşkın zaman kuş olup uçmuştu. Ütülediklerimi yerine yerleştirdim, masayı ve ütüyü kaldırdım, elime bir kahve alıp bir süre dinlendim. Sonra da giyinip alışveriş yapmak üzere sokağa çıktım. Tıklım tıklım bir otobüse bindim, neyse ki gideceğim yer uzak değildi. Yürüyerek ilk alışverişimi yapmayı planladığım yere geldiğimde kapı duvardı. Eh, akılsız başın yükünü ayak çeker. Sergi salonunun satış mağazasından bir şey almayı planladıysan bu tür yerlerin Pazartesi günleri kapalı olduğunu hesaplamalısın değil mi Leylak Hanım, bu da sana ders olsun da dizlerine acırım (Ben arada böyle kendimle yabancı biriymiş gibi konuşurum, siz aldırmayın). Neyse "Kader utansın" diyerek diktiğim çantaya fermuar almak üzere şehrin 2. büyük tuhafiye mağazasına daldım, lakin istediğim uzunlukta fermuar yoktu, boşyere merdiven inmiş çıkmış oldum. Fermuar aranmasını beklerken büyüklere hizmet edenin Cennet'te yerinin hazır olduğuna dair bir konuşmaya kulak misafiri oldum, hizmet edilecek bir büyük düşündüm ama elimin altında yoktu valla, kocam olur mu acaba, benden 3 yaş büyük. Aa niye olmasın, dur gidip adama bir kahve yapayım 😀 Neyse mavra bir yana fermuarı alamadan dükkandan çıkıyordum ki Şü.krü Er.baş girdi içeriye. Sehpa için dantel örtü soruyordu, ne yapacaktı bilmem ama yardımcı olamadılar adamcağıza. Nasıl büyük tuhafiyeciyse ne ararsan yok. Bu defa şehrin 1. büyük tuhafiye mağazasına gitmek üzere yürümeye başladım. Sokaklar tıklım tıklımdı, zira hava bahardan kalma gibiydi. Yağmurlu, nemli haftasonundan sonra millet kendini dışarı atmış anlaşılan. Küçücük bir karton kutuya kendini sığdırmaya çalışan sarı kediye nanik yaptım, ardından sahibinin elindeki Milli Piyango biletini yemeye çalışan bir yavru köpeğe selam çaktım, karşımdan yakasına nal gibi Osmanlı rozeti takmış, hardal rengi ceketli, çivit mavisi pantolonlu ve kırmızı kravatlı bir adam geldi. Tiyatro sahnesinden fırlamış gibiydi. Çakma parfümericilerin önünde koku fışkırtmaya çalışan kızları ekarte ettim, yolun ortasına gerilip sohbet edenleri dirsekledim (evet yaptım) sonunda tuhafiyeciye ulaştım. İçerisi dışardan daha kalabalıktı. Sanırsınız tüm Antalya ahalisi dikiş dikip örgü örüyor. Neyse fermuar burada bulundu, uzun bir kasa kuyruğuna girip sıramın gelmesini bekledim, kendimi dışarı attığımda kan ter içinde kalmıştım. Almam gereken bazı hediyeler için girdiğim AVM'de biraz daha yoruldum. Üstelik yemek yemeden çıkmıştım, açlıktan midem, yorgunluktan dizim bar bar bağırırken sonunda kendimi bir taksiye attım. Şükür evdeyim artık. Kaldığım yerden The Crown'a devam, bakalım kepçekulak okulda ne yapacak. Kalın sağlıcakla...
Ay kıyamadım ayol, baktım parkın ağacı iyice yaprak dökmüş, süsleyim bari dedim 😀
Dur bi yorum yapayım hemen de, blogu kapatmaya kalkma Leylağım! ;)
YanıtlaSilBlog kapatmak nedir ayol? Okumazlarsa okumasınlar, yazarız biz elimiz alıştı çünkü. Mecburcuyuz kısacası. :))
Bu arada senin "Mutfak Hikayeleri"ne sonunda kavuştum, okuyorum. İnternetten sipariş işi iki kez beni hayal kırıklığına uğrattı, tek kitap alıyorum diye mi, üye olmadığım için mi nedir bilemedim olduramamıştım. Sonunda Remzi Kitapevi getirdi de, ohh şükür kavuşturana! :)
Hah yaşa, ben de senin için yazdıydım hemen anladım :)))
SilBiraz kafa bulayım bazılarıyla dedim, ne kapatacağım ayol blogu, burası benim terapi merkezim, isteyen okusun isteyen okumasın :)
Ay vallahi sorun oldu, D&R attı bize kazığı getirmeyerek. Neyse sonunda kavuşmuşsun umarım seversin de uğraştığına değer. Aysonuna doğru Ankara'ya gideceğim ve 15-20 gün kalacağım, belki denk geliriz ne dersin?
Umarım denk geliriz Ankara'da.
SilBu hafta Ankara'nın İstanbul'a gelme planı var, sonrasında bakalım ne zaman "anne gel" diye talepte bulunacak? ;)
Biz takipteyiz Leylak Hanım :)
YanıtlaSilSize lafım yok Zihin kardeşim :) Şaka yaptım yav :)
SilCrown'u merak ediyorum. Daha önce de bahsetmiştiniz. Ben de izleyeyim bari. :))
YanıtlaSilÇok güzel çekilmiş bir dizi, ben 2. sezonu sabırsızlıkla bekledim, sırf onun için Netflixe üye oldum. Eminim siz de seversiniz.
SilHergün blogunuza girip o güzel yazılar yazılmis mi diye bakıyorum.Lutfen bırakmayın.Tum yazdıklarınızı severek okuyorum.
YanıtlaSilTabii ki şaka yapıyorum, bazen böyle gidiyorum ha! diyenler oluyor da onlara bir gönderme :) Ekmekçi Kız'a da yazdım, burası benim terapi merkezim gitmem bir yerlere mecbur kalmadıkça. Çok teşekkürler güzel sözleriniz için, sevgiler...
SilO gittim gidicem aha da iste gidiyorum diyenlerden birine artik kimse bakmiyor bile :) Fazla naz asik usandirdi. Ne yapsa sifir yorum cekiyor. Size degil sozum sakin yanlis anlasilmasin, saka oldugunu biliyorum. Sevgiler... Kalp kalp kalp...
Sil:)))) Sevgiler...
Sil😅😅hamaratlıgım su yuzune cıkmısken dibe batmadan sözüne bittim yaa🙈
YanıtlaSilAman evişi söz konusu olunca bana belli olmaz, anında hevesim kaçabilir onun için apar topar kurdum masayı :)
SilYaptıklarını okurken ben yoruldum🤡Tavsiyem:Oturarak ütü yap ben başladım çok rahat oluyor
YanıtlaSilAh keşke yapabilsem canım ya, otursam da 5 dakika sonra kalkıyorum, alışmamışım :(
SilSen bize bakma. Seve seve okuyoruz yazdıklarını da o muazzam tembelliğimizden iki satır yazmaya üşeniyoruz.
YanıtlaSilBak blogu kapatırım deyince nasıl tutuştu paçalarımız...
YanıtlaSilAhaha, şaka ayol şaka :) Sağolun varolun...
SilKapatma blogu öğretmenim.
YanıtlaSilBen nereden kitap listesi yaparım kendime , nereden yemek tarifi bulurum.
Kapatır mıyım hiç canım, takılıyorum. en başta sizden ayrılamam :)
Sil:) Hem hikaye tadında hem de çok güldürmeli bir yazı olmuş. Kocana kahve bence büyüğe hizmetten sayılır, kimse kimseye su vermiyor bu devirde ne de olsa. Bende telefondan dizi açıp evde iş yaparken telefonu yanımda her odaya taşıyorum. Kendimi gördüm bir an. :D
YanıtlaSilYapayım kahve değil mi, Cennette yer garantiymiş :) Ütüyü, yaprak sarmayı asla film-dizi izlemeden yapmam :)
SilSevgiler...
ağacının süsü de pek güzel olmuş leylağım :)
YanıtlaSilütüyü oturarak yapsan dizlerinin ağrısı belki seni rahatsız etmez canikom
bu ne güzel alışveriş anlatmaktır yahu
sen çok yaşa emi
sevgiler
Maviannem sağol :)
SilHiç oturarak iş yapamam ben canım ya.
Hepimiz çok yaşayalım, benden de çok sevgiler...
Cok guzel yaziyorsunuz... Hep bakiyorum ben. Devam edin. Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkürler, tabii ki devam. Benden de sevgiler...
Silson yazımı okusan yaaa, hoş tesadüf :)
YanıtlaSilKoştum gittim :)
SilYalnız süsleme mükemmel olmuş biran gerçek sandım :)
YanıtlaSilSahiden mi? Sağolun :)
SilRica ederim :)
Silİşsizliğin iyi yanları no:3 - ütüye gerek yok :)
YanıtlaSilBen işli miyim yav :)))
Sil