.

.
.

11 Aralık 2017 Pazartesi

BUGÜN

İki gün yazmasan "Hani ne oldu?" diyenler, valla izleyici sayısı azaldı, yorum hakgetire, kızıyorum ama kapatacağım blogu haaa!
Şeklinde bir girişle kendimi kıymetlendirdikten sonra gelelim günümüze 😀 Sabah kahvaltının hemen ardından aniden su yüzüne çıkan hamaratlığım tekrar dibe dalmadan ütü masasını kurdum. Yaklaşık bir aydır ütülenmek üzere bekleyen yığını kucaklayıp koltuğun üzerine attım, ütüye en kireçsizinden su naklettim, Netflix'den "The Crown" 2. sezon 8. bölümü ayarladım ve giriştim işe. Kraliçe Elizabet Jackie Kennedy'i sarayda ağırlarken gömlekler, Gana kralı ile dansederken pantolonlar, Jackie'nin dedikodusuna içerlediği için saray yerine Kale'de kabul edip özrü karşısında aldırmasız davranarak çay içerlerken de yastık kılıfları ve çarşafları ütüledim. Geri kalan birkaç parça esnasında 9. bölüm başlamış, kepçe kulak veliaht Charles'ın hangi okula gideceği tartışmaları alıp başını gitmişti ki elimi attığımda ütülenecek bir şey kalmadığını farkettim, üstelik dizlerim ayakta dikilmekten sinyal vermeye başlamıştı ve bir buçuk saati aşkın zaman kuş olup uçmuştu. Ütülediklerimi yerine yerleştirdim, masayı ve ütüyü kaldırdım, elime bir kahve alıp bir süre dinlendim. Sonra da giyinip alışveriş yapmak üzere sokağa çıktım. Tıklım tıklım bir otobüse bindim, neyse ki gideceğim yer uzak değildi. Yürüyerek ilk alışverişimi yapmayı planladığım yere geldiğimde kapı duvardı. Eh, akılsız başın yükünü ayak çeker. Sergi salonunun satış mağazasından bir şey almayı planladıysan bu tür yerlerin Pazartesi günleri kapalı olduğunu hesaplamalısın değil mi Leylak Hanım, bu da sana ders olsun da dizlerine acırım (Ben arada böyle kendimle yabancı biriymiş gibi konuşurum, siz aldırmayın). Neyse "Kader utansın" diyerek diktiğim çantaya fermuar almak üzere şehrin 2. büyük tuhafiye mağazasına daldım, lakin istediğim uzunlukta fermuar yoktu, boşyere merdiven inmiş çıkmış oldum. Fermuar aranmasını beklerken büyüklere hizmet edenin Cennet'te yerinin hazır olduğuna dair bir konuşmaya kulak misafiri oldum, hizmet edilecek bir büyük düşündüm ama elimin altında yoktu valla, kocam olur mu acaba, benden 3 yaş büyük. Aa niye olmasın, dur gidip adama bir kahve yapayım 😀 Neyse mavra bir yana fermuarı alamadan dükkandan çıkıyordum ki Şü.krü Er.baş girdi içeriye. Sehpa için dantel örtü soruyordu, ne yapacaktı bilmem ama yardımcı olamadılar adamcağıza. Nasıl büyük tuhafiyeciyse ne ararsan yok. Bu defa şehrin 1. büyük tuhafiye mağazasına gitmek üzere yürümeye başladım. Sokaklar tıklım tıklımdı, zira hava bahardan kalma gibiydi. Yağmurlu, nemli haftasonundan sonra millet kendini dışarı atmış anlaşılan. Küçücük bir karton kutuya kendini sığdırmaya çalışan sarı kediye nanik yaptım, ardından sahibinin elindeki Milli Piyango biletini yemeye çalışan bir yavru köpeğe selam çaktım, karşımdan yakasına nal gibi Osmanlı rozeti takmış, hardal rengi ceketli, çivit mavisi pantolonlu ve kırmızı kravatlı bir adam geldi. Tiyatro sahnesinden fırlamış gibiydi. Çakma parfümericilerin önünde koku fışkırtmaya çalışan kızları ekarte ettim, yolun ortasına gerilip sohbet edenleri dirsekledim (evet yaptım) sonunda tuhafiyeciye ulaştım. İçerisi dışardan daha kalabalıktı. Sanırsınız tüm Antalya ahalisi dikiş dikip örgü örüyor. Neyse fermuar burada bulundu, uzun bir kasa kuyruğuna girip sıramın gelmesini bekledim, kendimi dışarı attığımda kan ter içinde kalmıştım. Almam gereken bazı hediyeler için girdiğim AVM'de biraz daha yoruldum. Üstelik yemek yemeden çıkmıştım, açlıktan midem, yorgunluktan dizim bar bar bağırırken sonunda kendimi bir taksiye attım. Şükür evdeyim artık. Kaldığım yerden The Crown'a devam, bakalım kepçekulak okulda ne yapacak. Kalın sağlıcakla...


Ay kıyamadım ayol, baktım parkın ağacı iyice yaprak dökmüş, süsleyim bari dedim 😀

33 yorum:

  1. Dur bi yorum yapayım hemen de, blogu kapatmaya kalkma Leylağım! ;)
    Blog kapatmak nedir ayol? Okumazlarsa okumasınlar, yazarız biz elimiz alıştı çünkü. Mecburcuyuz kısacası. :))
    Bu arada senin "Mutfak Hikayeleri"ne sonunda kavuştum, okuyorum. İnternetten sipariş işi iki kez beni hayal kırıklığına uğrattı, tek kitap alıyorum diye mi, üye olmadığım için mi nedir bilemedim olduramamıştım. Sonunda Remzi Kitapevi getirdi de, ohh şükür kavuşturana! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hah yaşa, ben de senin için yazdıydım hemen anladım :)))
      Biraz kafa bulayım bazılarıyla dedim, ne kapatacağım ayol blogu, burası benim terapi merkezim, isteyen okusun isteyen okumasın :)
      Ay vallahi sorun oldu, D&R attı bize kazığı getirmeyerek. Neyse sonunda kavuşmuşsun umarım seversin de uğraştığına değer. Aysonuna doğru Ankara'ya gideceğim ve 15-20 gün kalacağım, belki denk geliriz ne dersin?

      Sil
    2. Umarım denk geliriz Ankara'da.
      Bu hafta Ankara'nın İstanbul'a gelme planı var, sonrasında bakalım ne zaman "anne gel" diye talepte bulunacak? ;)

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Size lafım yok Zihin kardeşim :) Şaka yaptım yav :)

      Sil
  3. Crown'u merak ediyorum. Daha önce de bahsetmiştiniz. Ben de izleyeyim bari. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel çekilmiş bir dizi, ben 2. sezonu sabırsızlıkla bekledim, sırf onun için Netflixe üye oldum. Eminim siz de seversiniz.

      Sil
  4. Hergün blogunuza girip o güzel yazılar yazılmis mi diye bakıyorum.Lutfen bırakmayın.Tum yazdıklarınızı severek okuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki şaka yapıyorum, bazen böyle gidiyorum ha! diyenler oluyor da onlara bir gönderme :) Ekmekçi Kız'a da yazdım, burası benim terapi merkezim gitmem bir yerlere mecbur kalmadıkça. Çok teşekkürler güzel sözleriniz için, sevgiler...

      Sil
    2. O gittim gidicem aha da iste gidiyorum diyenlerden birine artik kimse bakmiyor bile :) Fazla naz asik usandirdi. Ne yapsa sifir yorum cekiyor. Size degil sozum sakin yanlis anlasilmasin, saka oldugunu biliyorum. Sevgiler... Kalp kalp kalp...

      Sil
  5. 😅😅hamaratlıgım su yuzune cıkmısken dibe batmadan sözüne bittim yaa🙈

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman evişi söz konusu olunca bana belli olmaz, anında hevesim kaçabilir onun için apar topar kurdum masayı :)

      Sil
  6. Yaptıklarını okurken ben yoruldum🤡Tavsiyem:Oturarak ütü yap ben başladım çok rahat oluyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah keşke yapabilsem canım ya, otursam da 5 dakika sonra kalkıyorum, alışmamışım :(

      Sil
  7. Sen bize bakma. Seve seve okuyoruz yazdıklarını da o muazzam tembelliğimizden iki satır yazmaya üşeniyoruz.

    YanıtlaSil
  8. Bak blogu kapatırım deyince nasıl tutuştu paçalarımız...

    YanıtlaSil
  9. Kapatma blogu öğretmenim.
    Ben nereden kitap listesi yaparım kendime , nereden yemek tarifi bulurum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapatır mıyım hiç canım, takılıyorum. en başta sizden ayrılamam :)

      Sil
  10. :) Hem hikaye tadında hem de çok güldürmeli bir yazı olmuş. Kocana kahve bence büyüğe hizmetten sayılır, kimse kimseye su vermiyor bu devirde ne de olsa. Bende telefondan dizi açıp evde iş yaparken telefonu yanımda her odaya taşıyorum. Kendimi gördüm bir an. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapayım kahve değil mi, Cennette yer garantiymiş :) Ütüyü, yaprak sarmayı asla film-dizi izlemeden yapmam :)
      Sevgiler...

      Sil
  11. ağacının süsü de pek güzel olmuş leylağım :)
    ütüyü oturarak yapsan dizlerinin ağrısı belki seni rahatsız etmez canikom
    bu ne güzel alışveriş anlatmaktır yahu
    sen çok yaşa emi
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maviannem sağol :)
      Hiç oturarak iş yapamam ben canım ya.
      Hepimiz çok yaşayalım, benden de çok sevgiler...

      Sil
  12. Cok guzel yaziyorsunuz... Hep bakiyorum ben. Devam edin. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, tabii ki devam. Benden de sevgiler...

      Sil
  13. son yazımı okusan yaaa, hoş tesadüf :)

    YanıtlaSil
  14. Yalnız süsleme mükemmel olmuş biran gerçek sandım :)

    YanıtlaSil
  15. İşsizliğin iyi yanları no:3 - ütüye gerek yok :)

    YanıtlaSil