Delik-deşik bir uyku uyudum dün gece ve sabah uyandığımda "Ben kimim?", "Burası neresi?", "Günlerden ne?" modundaydım. Kafamın içindeki birbirine dolaşmış ıvır-zıvırları yerine oturtmak biraz vakit alsa da sonunda normal halime dönebildim. Evden erken çıktım, arkadaşlarla dışarda kahvaltı yapmayı planlamıştık. Kapıda üst kata yeni taşınan komşuyla karşılaştım. Dizimden dolayı merdivenleri ağır ağır indiğim için kendisine yol verince dizime ne olduğunu sordu. Daha ben "menüsküs yırt..." diyemeden "kilo, kilo, kilo, kilo vermeniz lazım" vaazına başladı. Kendisi pehlivanden hallice olan komşu hanımla daha önceki tüm konuşmalarım, "Hoşgeldiniz, güle güle oturun ve iyi günler"den ibaretti. İkinci görüşmemizde kilolarımı başıma kakıp, dizime neyin iyi geleceği konusunda beni aydınlattığı için buradan özel bir teşekkür gönderiyorum. Ayrıca günlerdir görmediği kişilere ilk rastlaşmada "Nasılsın?" demeden "Çok kilo almışsın" diyen tüm çokbilmişlere de Erbakan lehçesiyle "Hadi ordan! Hadi ordan!" diyorum 😀
Dünyanın tüm kilolarını ve tüm çokbilmiş komşularını göğe savurup kendimi durağa ışınladım. Üzerine muhtemelen minnak bir el tarafından gülen surat çıkartması yapıştırılmış banka oturup otobüsün gelmesini bekledim. Çok bekletmeden geldi, boş yer de vardı, oturdum. Şoför biraz gevezeydi, ineceğim durağa kadar sürekli telefonda konuştu ve karşısındaki kimse ona defalarca tavuk çorbası içirmeyi teklif etti. Teklifine olumlu cevap alamasa gerek ki bir türlü sonuca bağlanmadı tavuk çorbası meselesi. Neredeyse telefonu elime alıp "Kardeşim içecen mi, içmeyecen mi şu çorbayı, söyle sen de kurtul, biz de kurtulalım" diyecektim. İnerken hala tavuk çorbasından bahsediyordu, ne çorbaymış yahu.
Kahvaltı ettiğimiz mekan küçük ama temiz ve şirin bir yerdi. İki kadın hem hizmet ediyorlardı, hem de ikram ettikleri şeylerin çoğu kendi yaptıkları ürünlerdi. Gayet memnun ayrıldık oradan ve günü devam ettirmek amacıyla sahile kırdık rotayı. Gökyüzünde muhteşem bir bulut gösterisi vardı, denize akan Sarısu çayı üzerindeki yansımayla adeta yere inmişti, bakmalara doyamadık.
Sahilde epeyce oyalanıp seyre ve fotoğraf çekmeye doyduktan sonra teleferiğe binip Tünektepe'ye çıkmaya karar verdik.
Hava çok güzeldi, her yönden manzaraları seyredip çayımızı da içtikten sonra felekten güzel bir gün çalmış olmanın hazzıyla dönüş için tekrar bindik teleferiğe. Aşağıdaki fotoğraflar Tünektepe'den, sonuncu Antalya'nın ne kadar betona kesmiş olduğunun da ıspati:
Ne diyeyim, her gününüz böyle olsun...
İnsanların kendilerine bakmadan başkalarına akıl vermeye çalışmalarına çok gülüyorum.
YanıtlaSilValla ben daha çok kızar oldum, gülemeyecek kadar çok akıl aldım çünkü :)
SilBi kaç gündür burası da sayfiyede çay içmelik... :) ben bi türlü denk getiremedim.
YanıtlaSilDileğim Ankara'da da en azından güneşli bir hava bulmak :)
Sil:) Olsun, böyle güzel olsun her günümüz.
YanıtlaSilolsun valla, güzelliklere hasret kaldık :)
SilBöyle rahatlatan yazıyı okumak zevkti benim için. görseller de harika. Biraz abartı gelecek size ama yine de yazayım; biraz uzaklaştım sanki Dünya'dan. Elbette, taaaa Deep'ten geliyorum. Hoşça kalın.
YanıtlaSilHoş geldiniz, teşekkürler güzel sözleriniz için, vesile olan Deep'e de tabii ki...
SilDeepde gördüm hemen geldim ziyaretinize. Paylaşım nefis olmuş belki kızacaksınız ama güelerek okudum . Manzaralarda nefis. Bu arada müsadenizle takipçiniz oldum.
YanıtlaSilHoş geldiniz, neden kızayım amacım güldürmekti zaten. Müsaade ne demek, memnun olurum...
Silhe he ne tatlı anlatmışsınız. fotolar da pek ferah ferah :)
YanıtlaSilYa bazı şeylere gülerek bakmazsak hayat çekilmez oluyor. Ah fotoların aslını bir görseydiniz, o gün doğa olağanüstüydü...
SilFotolar o kadar güzel ve iç açıcı ki bayıldım. Çatlasın o komşu kıskançlıktan.
YanıtlaSilÇatlasın Mihribancım, densiz kadın :)
SilFotolar güzel ama doğa öyle güzeldi ki, bulutlar, deniz. Kış ayında yazı yaşadık resmen.
Sefanız olsun .Dostlarla bir arada olnak zaten sefa. Üstüne manzara da harika,daha ne olsun? Her gününüz böyle olsun.
YanıtlaSil