.

.
.

22 Mart 2012 Perşembe

YEŞİL YEŞİL


Bu sabah ilk işim dişimdi, işlerimi genellikle kafiyeli yaparım, hem de zengin kafiye, bana da o yakışır zaten. Dişçi amcası dişimi muayene ettikten sonra ne yazık ki acı gerçeği ona değil bizzat bana iletti. Suç ağrıdığını ve kırıldığını sandığım özbeöz, hakiki, gerçek, bana ait kaç yıllık dişimde değil, geçen sene bu zamanlarda oraya taşınıp bitişik komşusu olan köprüdeymiş. Bilenler bilir o köprü geçen yılki 3D projemin ikinci ayağı olarak ağzıma yerleşmişti 8 daire kiralayarak. Ben geceleri uykuda çenemi sıkıp gıcır gıcır gıcırdatırken kendi dişime kıyamamış köprünün ayağı olan dişin üstündeki porseleni kırıvermişim meğerse. Tabii o kadar gıcırdatmaya köprü temellerinden sarsılmış ve gevşemiş, hava aldığı için de hem ağrı hem hassasiyet yapıyormuş. Buyrun buradan yakın, "hiçbirşey yapamam" dedi diş hekimimiz, "çıkarmaya çalışırken kırılabilir". El mahkum Ankara'ya gidene kadar bekleyeceğiz, gider gitmez de dişçi ablamıza başvuracağız bu sefer. Artık çıkarır yeniden mi yapar, tamir mi eder onun bileceği iş. Benim bilemeyeceğimse yaklaşık 2 ay bu ağrıyan ve kamaşan dişle ne yapacağım. Gitmişken alt çenede ufak bir dolgu yaptırıp ayrıldım muayenehaneden, pazara uğrayıp eve döndüm. Balkona çıktığımda da yukarıdaki manzarayla karşılaştım. Bizim Cukka nane saksısına 7 yıldızlı Dubai otelinde suit kiralamış petrol şeyhi gibi yerleşmiş. Kılını kıpırdatmadı beni görünce. Ben sinirlenip söylendikçe alık alık baktı suratıma, neden sonra kıçını kaldırıp şöyle bir etrafı süzdü ve uçup gitti ki ne göreyim. Arkadaş yumurtlamaya niyetlenmiş ve 3-5 kuru çam iğnesi getirip yuva niyetine benim yeni yeni canlanıp geliştiği için sevindiğim nanelerimin üstüne yerleştirmiş. Nane saksısı doğumevine dönüşmüş anlayacağınız. "Kusura bakma Cukka kardeş" dedim, "size fazla yüz verdik galiba, nanelerin arasına da doğurulmaz doğrusu". Saksıyı içeri aldım, yerine boş başka bir saksı yerleştirdim, çerçöpünü üstüne koydum, bilmem tenezzül edip gelir mi, yoksa daha lüks başka bir balkondaki 5 yıldızlı saksıyı mı tercih eder bilemem.


Diyette üç günlük yeşil çorba zamanı geldi. Diş hekiminin muayenehanesinden çıkınca mahallenin pazarına uğradım. Aman da aman pazara bahar gelmiş, ne bolluk ne bolluk; çilekler, çiçekler, yeşil yeşil otlar. Hem gözlere hem mideye şenlik. Köylü kadınlarda hangi otu bulduysam topladım, eve gelip yıkadım pakladım ve yeşil çorbamı pişirdim. Yeşilliklerim çorbaya dönüşmeden önce sizin için poz verdiler. Pazı, brokoli, kereviz, maydanoz, ebegümeci, semizotu, dereotu, yeşil soğan, kabak, yeşil biber ve bir küçük kök kereviz doğranıp porsiyon başına 1 çorba kaşığı aşurelik buğdayla tencereye girdi. Pişince kaseye aktarıldı ve içine bir tatlı kaşığı zeytinyağı ilave edilip lüpletildi öğlen öğünü olarak. Çok lezzetli olduğunu söyleyemeyeceğim ama mideye ve bünyeye iyi geleceği kesin. 


Efendim bu da "acı filiz", "dikenucu", "yabani kuşkonmaz" ya da "tilkişen" gibi isimlerle anılan bitki. Kendisi akşam yemeğim olarak bünyeme dahil olacak. İlk kez yiyeceğimi itiraf edeyim, satın alırken yaşlı bir teyze nasıl yapacağımı tarif etti. Yeşil soğanla kavrulup yumurta kırılacakmış üstüne. Bir başka satıcıdan "arapsaçı" ya da "rezene" denen anason kokulu otlardan alırken şık giyimli, hoş görünümlü çok yaşlı bir hanım kolumdan tuttu, "ay ben seni tanıdım, sen kimin kızıydın dur bakayım" dedi. "Benzettiniz galiba" derken "Giritli değil misin sen?" dedi, olmadığımı söyleyince de "E nereden biliyorsun bakayım sen arapsaçını" diye sordu. Sonra aramızda ufak bir sohbet gelişti, ben Giritli arkadaşımdan bahsettim, o otun fasulyeyle yapılacak değişik bir tarifini verdi, birbirimize afiyet olsun diyerek ayrıldık. Pazar iyi birşey ya, meyhaneden sonra en iyi muhabbet pazarda gelişiyor:))


Sadece ot almadık herhalde pazardan, bu kırmızılı sarılı lale ve aşağıdaki şebboylar da günün çiçek ganimetleri oldular. Şebboylar pek güzel kokuyorlar, lalemse pek zarif.


Şimdi gidip bir kahve yapıp kitabımı okuyayım. Bu akşam bir müzikal izlemeye gideceğim, "Batı Yakasının Hikayesi". Onunla ilgili havadisler yarına, kalın sağlıcakla...

31 yorum:

  1. bundan iyisi can sagligi:)

    YanıtlaSil
  2. Diş ağrısından ve diz ağrısından kurtulamadın ki bir türlü. Lale abla yeni ay için bir şey paylaşmıştı,senin tutacağın dilek şu ikisinden kurtulmak olsun bari...

    YanıtlaSil
  3. Geçmiş olsun Leylak' cım. Berbat bir şeydir bilirim. Uzaması çok kötü olmuş. Ama anneannemin değişiyle keyfine Gurban...
    Fotolar har zamanki gibi çok hoş.

    YanıtlaSil
  4. önce cok gecmis olsun,benimde öyle bir köprü maceram vardida biliyorum...Cukka isi biliyor :)su tr pazarlarina bayiliyorum ama ah birgün belki kismet olur bol bol yesillik almak..Keyifli seyirler sana...

    YanıtlaSil
  5. Kısa kısa...
    -Ayy, Allah sana sabır versin dişçiye gidene kadar, diş ağrısı zor, çeken bilir, sıcak-soğuk-ekşi ne yesen sıkıntı... Bu arada 8 daire mi? O köprü kaç dişi kapsıyor gerçekte?
    -Cukkanın fotoğrafı harika çıkmış.
    -Şifa olsun tüm o yeşillikler ve o güzel çiçekler, uzun süren kıştan sonra ruhen de iyi gelir taze taze...
    -Genç kızken, annem torbalara yardıma diye çağırdığında pazara gitmek utanç verici birşey gibi gelirdi. Şimdi ben de bayılıyorum pazara...
    -Batı Yakası Hikayesi'nin tadını çıkar, fotoğrafları-yorumları bekliyoruz. Umarım yanına yine arızalı biri düşmez...
    -Sevgiler...
    -Bi de öptüm...
    Sevi

    YanıtlaSil
  6. Geçmiş olsun Leylak'cım. Kitap güzel mi? Merak ettim ...

    YanıtlaSil
  7. Diş işine üzüldüm bak. İki ay da kısa bir zaman değil ki:(
    Güvercine bayıldım ama. Nasıl bir güzelliktir o?
    Akşama iyi eğlenceler. Maria'ya benden selâm:))

    YanıtlaSil
  8. Ankara'ya gidinceye kadar dişiniz hiç ağrımasın.Kumrunuz ve naneleriniz bir harika.Ve arapsaçının yumurtalısı kadar emin olun ki kurufasulye ile pişmişide lezizdir.Sevgiler,Leylak Dalı'm...

    YanıtlaSil
  9. Diş hikayesini boş ver. Hem gençlerin dişi ağrır zaten:)) Yeşil hikayelerine bayıldım bayıldım. Sen hep pazara git. Müzikaller4ede gidebilirsin:))) Öptüm...

    YanıtlaSil
  10. Amanda aman naneyimi yesem kumruyumu öpsem. Öf öf çok güzel bir resim. Bilgilerde harika arap saçı kavurması daha daha güzel olur deneyin lütfen.Sevgiler şifalar.

    YanıtlaSil
  11. diş olayı zor iş
    kolaylık diliyorum geçmiş olsun canım
    yeşil çorba çok renkli görünüyor
    işe yarayacağı kesin
    öpücükler

    YanıtlaSil
  12. Yeşilliklerle Antakya usulü bir kısır yapıp yiyeceksiniz ki bayram yapsın bu bünye:))
    Boş saksıya gelip yumurtlayacak mı merak ettim.
    Anket sorularımın onayı daha bugün geldi vizelerden sonra ufak çaplı yapcaz birşeyler:))
    Geçmiş olsun dileklerimle...

    YanıtlaSil
  13. diş için geçmiş olsun... çiçekler mis... çorba nefis görünüyor.
    yabani kuşkonmaz için bir iki püf noktası vereyim; ilk önce yağsız tavada, kısık ateşte, ağzı kapalı iki-üç dakika tutun...hafif bir su salacak... onu döküp yağını öyle koyun ve az süreli kavurup yumurtayı hemen kırın... aksi halde acı tadı baskın hale gelecektir. (pişme süresi uzadıkça acı tadı da arıyor)
    afiyetler olsun.

    YanıtlaSil
  14. Ruşyena,
    Sağolasın. Antalya'da şimdi pazarların, çiçeklerin en güzel olduğu zaman. İnsan neye bakacağını şaşırıyor. Acı filizi dedğiniz gibi yaptım, teyze uyardı beni çok kavurma diye, yani dersimi iyi ezber edip geldim pazardan:))) Akşam yedim, lezzetliymiş hakikaten.
    Sevgiler yolluyorum...

    YanıtlaSil
  15. Balkahve,
    Ne güzel olurdu kısır valla ama kader utansın ki diyetteyim:( İnşallah yeşillikler bitmeden ben diyeti bitirip yaparım bir kısır:)
    Evet, lütfedip geldi hatun, boş saksıya yerleşti, şimdi Hürrem Sultan gibi kasılıyor saksının üstünde:))
    Tez çalışmalarında kolaylıklar diliyorum, sevgiler...

    YanıtlaSil
  16. Mavianne,
    Haklısın zor ama el mecbur Ankara'ya gelene kadar idare edeceğim. Umarım çok zorlamaz.
    Çorba görünüş itibarıyla güzel ama tad olarak aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama faydalı olduğu kesin:)

    YanıtlaSil
  17. Vuslat,
    Çok şekerdi hakikaten, benim de öpesim geldi ama naneleri de feda edemedim, kovaladım eşeği:) Neyse öbür saksıyı beğenmiş, şimdi kurumlu kurumlu oturuyor üstünde:)

    YanıtlaSil
  18. Hüznün Tadı,
    Di mi, gençlerin ağrır dişi:))
    Pazara her hafta gider miyim bilmem, bizim evde o iş erkek tarafına aittir, bu hafta evde değildi o yüzden ben gittim ama şimdi pazarlar güzeleşti arada giderim yine:))

    YanıtlaSil
  19. Nehire,
    Aman inşallah diyorum diş konusunda.
    Kumrumuz çok tatlı ama bakalım yavrular çıkana kadar balkonu nasıl kirletecek.
    Arapsaçının yumurtalısını deneyeceğim, kuru fasulye yasak çünkü bu ara:)
    Benden de sevgiler...

    YanıtlaSil
  20. Nedret,
    Gerçekten canımı sıktı bu diş işi, bezdim emin ederim. Yapacak birşey yok el mahkum dayanacağız Ankara'ya gidene kadar.
    Kumrumuz yeni saksıda kuluçkaya yattı, bakalım kaç yavrumuz olacak:)
    Maria aleykümselam dedi:))

    YanıtlaSil
  21. Hayat İzlerim,
    Sağolasın. Hangi kitabı sorduğunu anlayamadım yalnız...

    YanıtlaSil
  22. Sevi,
    Ağzımda üst ön tarafta 8 dişi tekabül eden bir köprü var cancağızım. O sekizli köprüyü de sadece 3 adet diş taşıyor yani acınacak haldeyim:) O yüzden köprülerime iyi bakmak zorundayım, o olmayınca çok çirkin oluyorum:))
    Pazarlar bu ara çok güzel, bir hafta onu gelsen pazar pazar gezsek ne güzel olur:))
    Kumrunun selamı var sana, yavrudan verelim istersen:))
    Ben de öperim...

    YanıtlaSil
  23. Allam o yeşillikler ne güzel. Bizim evde pazara ben gitmem genelde, gidince kendimi unutup her şeyi aldığımdan bana yasak. Liste yapar veririm eşimin eline. Ama bu cumartesi bi pazar kaçamağı yakışır sanırım.
    Cukka kaçıncı defa anneanne yapacak seni :)

    YanıtlaSil
  24. Asis,
    Cukka hem nasıl biliyor işi, naneli naneli doğuracaktı ama izin vermedim hasbaya, kuru saksıda kuluçkada şimdi:)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  25. Asucum,
    Sağol canım. El mahkum bekleyeceğim, umarım beni zorlamaz.
    Valla Antalya'da keyif havaları başladı, tadımız yerinde olursa tadını çıkarırız emin olabilirsin:))
    Keşke gelsen yine birlikte çıkarsak.
    Sevgiler kocaman...

    YanıtlaSil
  26. Buğdayım,
    Nazarlar değiyor gençliğime, güzelliğime, zerafetime. Bir diz, bir diş vah bana :))
    Netsek ki hocalara mı okunsam:))

    YanıtlaSil
  27. Batı Yakasının Hikayesi dendi mi, aklıma kocaman yürek gibi gözleriyle Natali Wood ve o harika danslar gelir.

    Lalen de pek zaarifmiş aynı bana benziyor:))

    Geldinse ben gidip bu geceyi naklen dinleyeyim senden:)

    YanıtlaSil
  28. Cok tatlısın Leylak dalı.Seni 4-5 aydır okuyorum.Ve cok seviyorum.İnsanın senin komsun ,arkadasın olası geliyor.Yasadıklarını oyle guzel anlatıyorsun ki.Saglıklar , mutluluklar diliyorum.Basak.

    YanıtlaSil
  29. Dişinizin problemine üzüldüm, umarım acısız, sızısız en kısa zamanda tedavi olur.
    Ama diğer yazdıklarınızı özenerek, imrenerek, kıskanarak okudum :)
    Artık bizim buradaki pazarlarda böyle zümrüt gibi taze yeşillikleri pek bulamıyoruz. Yazınızın en vurucu tarafı da, günün bir saatinde kahvenizle kitap keyfiniz ve akşamki müzikal idi :)
    Sevgiler,

    YanıtlaSil