Sabah kahvemi yeni bir kitaba başlarken içtim: "Sessizlik/Attila Bartis". Döndüm dolaştım yine Macar Edebiyatı'nda konakladım. Bu kadar geç tanıştığım için kendimi kınıyorum, geçen yıldan beri okuduğum tüm kitaplar harikaydı çünkü. Attila Bartis'i ilk kez okuyacağım, bakalım izlenimim değişecek mi? Kitabın çevirmenini tanıyorum üstelik, kızkardeş kontenjanından arkadaş olduğum bir şeker. Okudukça bilgilendireceğim sizi. "Marilyn, Venüs'ün Son Gecesi" tipik bir Nazlı Eray romanı olarak bitti, detaylı açıklamalar gelecek sayıda.
Antalya'da geçecek son haftaya girdim, önümüzdeki Pazar yollarda olacağım kısmetse, önce uğranacak birkaç durak, sonrasında uzun süreli Ankara. "Altın Portakal" zamanına kadar orada olurum muhtemelen. Bu yaz biraz yoğun olacak, beni bekleyen hareketli günler var.
Yolculuğun ucu göründü, yapacak iş çok. Lakin benim kalbim hala "Gezme, gezme" diye atıyor. Anneannem derdi ki" "Kadın kısmına bulutlarda düğün var de, göğe merdiven dayar". Bu sözü en çok kendi uygulamaya koyardı aslında, gidilecek bir yer mi var, önce nazlanır sonra "Gitmezsek ayıp olur, insanlar o kadar davet etmiş" diyerek bizden evvel yola düşerdi. Allah rahmet eylesin öyle ilginç bir kadındı ki anlatması kelimelere sığmaz. Ben de onun torunu olarak izinden gidiyorum işte, gezmezsek ayıp olur bütün o gezilecek mekanlara. Dün Rusların parkta kurdukları standları görmeye gittik ama görülmeye değer birşey yokmuş. Üç-beş masa, biraz incik boncuk, birkaç ikinci el giysi, kurs sonunda yapılmış acemi işi yağlıboya tablolar ilgimizi çekmedi. Hava nefes aldırmayacak kadar sıcak ve nemli olunca kendimizi klimalı Kültür Merkezinin içine attık. Baktık "Bremen Mızıkacıları" diye bir Rusca müzikal oynanıyor, daldık salona yüklü miktarda çocuk ve çoğunluğu ince, uzun, sarışın, porselen ciltli ve su gibi güzel Rus kadın izleyicinin arasına. Tabii, sahnede konuşulanları anlamadık ama müzik, ışıklar, koreografi ve başrol oyuncusunun sesi çok güzeldi, serin bir ortamda hoşça vakit geçirmiş olduk. Çıkınca da "göğe merdiven dayama" durumumuza gülerek Kır Kahvesi'nin gölgeli çınar altı masalarından birine yerleştirdik kendimizi, gelsin çaylar denize karşı.
Yolculuğun ucu göründü, yapacak iş çok. Lakin benim kalbim hala "Gezme, gezme" diye atıyor. Anneannem derdi ki" "Kadın kısmına bulutlarda düğün var de, göğe merdiven dayar". Bu sözü en çok kendi uygulamaya koyardı aslında, gidilecek bir yer mi var, önce nazlanır sonra "Gitmezsek ayıp olur, insanlar o kadar davet etmiş" diyerek bizden evvel yola düşerdi. Allah rahmet eylesin öyle ilginç bir kadındı ki anlatması kelimelere sığmaz. Ben de onun torunu olarak izinden gidiyorum işte, gezmezsek ayıp olur bütün o gezilecek mekanlara. Dün Rusların parkta kurdukları standları görmeye gittik ama görülmeye değer birşey yokmuş. Üç-beş masa, biraz incik boncuk, birkaç ikinci el giysi, kurs sonunda yapılmış acemi işi yağlıboya tablolar ilgimizi çekmedi. Hava nefes aldırmayacak kadar sıcak ve nemli olunca kendimizi klimalı Kültür Merkezinin içine attık. Baktık "Bremen Mızıkacıları" diye bir Rusca müzikal oynanıyor, daldık salona yüklü miktarda çocuk ve çoğunluğu ince, uzun, sarışın, porselen ciltli ve su gibi güzel Rus kadın izleyicinin arasına. Tabii, sahnede konuşulanları anlamadık ama müzik, ışıklar, koreografi ve başrol oyuncusunun sesi çok güzeldi, serin bir ortamda hoşça vakit geçirmiş olduk. Çıkınca da "göğe merdiven dayama" durumumuza gülerek Kır Kahvesi'nin gölgeli çınar altı masalarından birine yerleştirdik kendimizi, gelsin çaylar denize karşı.
Balkondaki domates fideleri tembel çıktı, kendilerini bize yedirmemekte kararlılar. Şu anda üzerlerinde 8-10 çiçek ve 3 adet farklı boyda yeşil domates var. Gözüm büyük olanda, son gün bile olsa yemeden gitmemek niyetindeyim, azıcık kızarsın yeter. Sonra saksısıyla birlikte komşuya emanet edeceğiz, umarım onlar yararlanabilir.
Bana müsaade, akşama misafir davet edeceğim, gidip biraz hazırlık yapayım. Güneşli ve keyifli bir Pazar dileğiyle...
Bana müsaade, akşama misafir davet edeceğim, gidip biraz hazırlık yapayım. Güneşli ve keyifli bir Pazar dileğiyle...
Ay o domatesleri ben yeşil bile yerim:)))
YanıtlaSilAyol senin kitap hızına yetişebilene aşk olsun... Du sana face den mesaj atayım da söyleyeceğim kitabı sakın alma:)))
Bu yeni sayfa düzenine bayıldım.... Nasıl olduuu?
YanıtlaSilİlk baştaki leylakda ayrı bi güzel yaa... Ankaraya dönüyorsunuz ha, hayırlı yolculuklar dilerim....
Macar Edebiyatı'ndan tanıdığım pek yazar ve şair yok. Yapıtlarını hayranlıkla okuduğum Dünyaca tanınmış lirikçi Sandor Petöfi var sadece. Macar yazar ve şairlerin, diğer memleketlerin edebiyatından daha fazla mahalli konuların etkisi altında kaldıklarını okumuştum. Henüz ben de tanımıyorum onları. Son zamanlarda Macar yazar Lajos Zilaty'inin «İki Esir> isimli eserinin ikinci cildi de dilimize çevrilmiş. Bu eserin konusu: Harp yüzünden kocasından ayrı yaşamağa mecbur kalan genç bir kadının duygularına nasıl esir oluşunu canlandırıyormuş. Okunacaklar listeme yazalı epeyce oldu, bakalım ne zaman sıra gelecek.
YanıtlaSilDemek yakında Ankara yolcususunuz. Şimdiden iyi yolculuklar. Tekrar bekleriz. Sevgiler, selamlar Begonvilli Ev'den.
Bir kahve bir kitap ikilisi yine hoş,kitap hızınıza yetişmek ne mümkün..iyi pazarlar.
YanıtlaSilAnneannen hakli bence, gidilecek onca yer varken gidip görmemek ayip olur biraz:)
YanıtlaSilIsler kacmiyor nasil olsa öylede yapiliyor böylede.
Sen gezdikce bizleride gezdirmis kadar oluyorsun zaten. Sayende görmedim yerleri ve mekanlari görmüs kadar oluyorum sevgili leylak. Bu yüzden ben simdiden sevinmeye basladim bile:)
Öpüyorum seni
Merhaba Hocam,
YanıtlaSilGüzel Hocam,tatlı dilli Hocam.
Hep derler ya okul dört duvarın olduğu mekan değildir diye...
Göğün altındaki her yer okuldur Hocam.
Bize bu aktardıklarınız, kahveler,kitaplar,tatlı sohbetler ders niteliğinde.Didaktik manada değil, terapi ve
deşarj manasında.
Macar Edebiyatı ile tanışıklığım yok.Sıradaki kitaplar bitsin,Macar Edebiyatı da tanınacak bu yaz.
Yazı en güzel biçimde geçirmem lazım Hocam.
Okul Öncesi Öğretmenliği 3.sınıfta olacağım ve staj,bir nevi öğretmenlik yapacağım.Hayata yönelmem lazım biraz da, kendi yabanlığımdan kurtulup kitaplara ve taze umutlara yönelmem gerek.Neyse çok uzattım.
Görüşmek üzere Hocam,mutlu günlere...
Yeni sayfa düzenini çok beğendim Leylak' cım.
YanıtlaSilGezmelere ve yazmalara devam. Tabii hoş fincanlarla kahve içmelere de. Takipteyiz.
Öpüldünüz...
sayfa süper olmuş,elinize sağlık
YanıtlaSilsenin 2010 kitapları listesi yakında bloga sığmayacak :))) bense kaplumbağa hızında okumaya devam.ne güzel bir kültür merkeziymiş o öyle,herkese açık hem de klimalı.burası bile çooook sıcak antalya'yı düşünemiyorum.
YanıtlaSilKara Kitapcım,
YanıtlaSilSen çalışan, küçük çocuğu olan bir kadınsın, elbette ki okuma hızın benimkiyle kıyaslanamaz. Senin yaşında ve konumunda iken ben de zorlanırdım, o zamanlar nerdeydi kendime ait zaman. Şimdi yaşasın emeklilik diyorum.
Kültür Merkezimiz harikadır, ikinci adresimiz:)
Gerçekten çok sıcak ama asıl sıcaklar daha başlamadı bile, neyse ben önümüzdeki hafta sonu kaçar...
Sishyphos,
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Gözümü karartıp değiştirdim ama fena olmadı galiba:)
Asucum,
YanıtlaSilÇok sağol, sıcaklar arttı, gezmeler seyrelecek biraz ama hafta sonundan itibaren size önce marmaris, sonra Didim ve nihayet Ankara'dan seslenecek muhabiriniz:)
Öpüldün...
Sevgili Zeynep,
YanıtlaSilNe güzel sözler bunlar, sağolasın:)
Küçük bir katkım olduysa çok sevinirim. Macar edebiyatı ummadığım kadar güzel çıktı. Başlangıç olarak Magda Szabo'dan "Katalin Sokağı"nı öneririm. YKY Yayınlarından çıktı.
Yaz uğraşlarında başarılar diliyorum ve iyi bir öğretmen olacağına inanıyorum.
Sevgiler...
Süntercim,
YanıtlaSilValla bence de anneannem haklıymış, el ayak tutarken gezmeli. insan öbür tarafa ancak gördüklerini götürüyor.
Bu yaz önce gezme sonra faaliyet var. Senin kaç zamandır yaşadıklarının birinci bölümü bu yazın olayıdır. Bakalım altından nasıl kalkacağız, hayırlısı:)
Sevgiler...
Sevgili Butterfly,
YanıtlaSilÇok teşekkürler, vakit çok, okuma hevesi de yoğun olunca hız artıyor biraz.
Ben de iyi bir hafta ve iyi bir tatil diliyorum, umarım iyileşmişsinizdir...
Sevgili Begonvilli Ev,
YanıtlaSilSon zamanlarda okuduğum bütün Macar edb. eserlerini çok beğendim. Öneririm, özellikle Magda Szabo'nun kitaplarını.
Evet, bu hafta sonu kısmetse kısa bir tatilden sonra ankara'ya gidiyoruz. Sonbahara kadar kalırız sanırım.
Sevgiler yolluyorum...
Şenizcim,
YanıtlaSilBlogspot "Tasarım" diye bir sekme ekledi, oradan değiştirdim, çeşitli şablon, renk ve boyut seçenekleri var, isteğine göre ayarlıyorsun.
Beğendiğine sevindim. Marmaris, Didim, Ankara şeklinde oldu rotamız. Didim'e 27 sinden sonra gideceğiz, belki denk düşeriz orada.
Çok öptüm.
Lalem,
YanıtlaSilBu gidişle ben de yeşilken yiyeceğim zaten:)))
Bir kez daha "İyi ki doğdun şeker hatun"