.

.
.

20 Mart 2018 Salı

BAHAR, ÇİÇEK, BÖCEK VE ÇELINÇ 12. HAFTA

Bir haftadır Cevriye'yi ürkütürüm korkusuyla kapı dışarı adım atmamıştım, dün "Başlarım Cevriye'ye, bahar kaçıyor" diyerek kendimi şehrin en güzel parkına attım. Hakikaten bahar kaçıyormuş neredeyse ucundan yakaladım. Şu Kıbrıs akasyası mesela, ilk yağmurla fıss, e ben görmeden olur mu? Cevriye çatlayıp patlasın, ben sarı ponpon okşayayım :)


Alışmış kudurmuştan beterdir derler, dün çıktım ya, bugün de duramadım. Bu defa en sevdiğim cafede arkadaşımla buluşmak için yola düştüm. Bizim mahallede kaldırım kenarlarına hep turunç ağacı dikili. Hâl böyle olunca bu mevsimde ağaçların altından yürümek bir şenlik, bir koku ziyafeti. Hepsi çiçek açmış, nasıl koktuklarını anlatmam imkansız, yaşamak lazım. Yerlere de çiçek petalleri dökülmüş ki değmeyin keyfime, Cevriye'yi bile ciddiye almadım yürürken. Yolun diğer tarafında apartman altları hep dükkan, Antalya caddeleri bir küçük esnaf Cenneti zaten. Atmışlar ağaçların altına birer tabure, birer masa sandalye, müşteri beklerken turunç çiçeği kokluyorlar. İlerdeki ağaçlardan birinin altında da yaşlıca bir adam oturuyordu. Tam yanından geçerken elini ağzına atıp "lak" diye takma dişlerini çıkarıverdi. Beni görünce de utandı, elindeki takma dişleri kaldırıp gülmeye başladı. Böylece aynı adamda iki gülüşe şahit oldum, biri dişli, diğeri dişsiz :))) Bugün ilginç rastlaşmalar günümmüş ki az sonra da bir genç kıza denk geldim, kısacık saçları maviden turkuaza, turkuazdan yeşile, yeşilden sarıya tonsurton boyanmıştı. Sanırım yeni boyanmıştı, öyle parlaktı ki bir an fiziki dünya haritasına bakıyorum sandım :)

Gelelim 52 haftalık çelıncımıza, 12 haftayı bulmuşuz bile, sorumuz şöyle:

-En sevdiğiniz yerler/mekanlar hakkında yazın:

Yaşadığım şehirden başlayayım. Beydağlarını gören her mekanı bağrıma basarım, tabii cafe, restoran falan ise servisinin biraz düzenli olması şartıyla. Favorim Nar Cafe'dir. Varyant başındaki cafelerden de şahane görünür Beyimin dağları :)


Kaleiçi'ni unutmayalım, her bir sokağını ayrı severim ama Mermerli Cafe'den Yat Limanı'nı seyretmekten asla bıkmam.


Tuhaf gelebilir ama Antalya Müzesi de favori mekanlarımdandır. Her seferinde müzeyi gezmesem bile bahçesinde ya da mor salkımların gölgelediği çardağında oturmaya bayılırım.


Şehrin en sevdiğim parkı, yukarıdaki sarı ponponlu ağaçların mekanı Falez1 Park, her mevsimi ayrı güzel, şehrin içinde bir doğal vaha ve içindeki Kültür Merkezi ile etkinliklerimizin mekanı:


Adrasan ve Kaş, bin kere gitsem aynı keyfi alıp aynı hayranlıkla dolaşacağım yerlerdir.


Şehir dışına doğru yönelecek olursak favorim Datça. Şehrin içi, civarı, bükleri, Eski Datça hepsini alır bağrıma basarım. En çok da şu aşağıdaki (her ne kadar şu anda fotoğraftaki kadar bakir ve tenha değilse de) zeytin ağacının ve değirmenlerin olduğu Kızlan Köyü'ne bayılırım.


Ve tabii ki İstanbul, kargaşasıyla sevdiğim şehir. Hemen hemen her yerini çok sevsem de Boğaz'ın, Kuzguncuğun, Galata Kulesi ve civarının  ve Büyükada'nın yeri ayrıdır:

 

Ve son olarak, değişmeyen mekanım, 4 mevsimi, 7 günü, 24 saati geçirebileceğim köşe, evim:


Hep en sevdiğiniz mekanlarda olmanız dileğiyle...


5 yorum:

  1. İçim açıldı valla <3...

    YanıtlaSil
  2. Tam gözümüz ve gönlümüz açıldı yazacaktım önceki yorumcu hızlı davranmış :)

    YanıtlaSil
  3. Datça çok merak ettiğim yerlerden biri, umarım bir gün gitmek kısmet olur.

    YanıtlaSil
  4. Şimdi Antalya'da olmak vardı dedirttiniz:)

    YanıtlaSil
  5. Son kare de dahil, her bir mekanda olmak ayrı keyif eminim, daim olsun :)

    YanıtlaSil