Dünü atladım zira markete gidip alışveriş yapmak dışında dişe dokunur bir eylem gerçekleştirmedim. Ha bir de akşam yemeğinden sonra Kitap Fuarı'nda Zafer Algöz'e imzalattığım "Haşırt Dı Bilekbord"u okudum, ara sıra gülümsemek ve birkaç eski oyuncuyu anmak dışında bir numarası yoktu, zaten yatana kadar bitti.
Bu sabah erken uyandım, kahvaltımı yaparken çamaşırlar yıkandı. Hava güzel ve güneşliydi, onları balkon ipinde salınmaya bırakıp Netflix'e yeni eklenmiş romantik bir film izledim, yaklaşan yeni yıla uygun, pek latif görüntüleri olan, suya sabuna dokunmayan çağdaş bir Külkedisi öyküsü: "Noel Prensi".
1,5 saatliğine gevşedim gevşedim, dünya pek güzel, pek dertsiz bir yermiş, şatolarda yaşayıp balolardan baş alamıyormuşuz gibi izledim. Rızza kim, Manadası nere, neyse ohalim çıksın buhalim, filandı fişmekandı yokmuş gibi Avlonya (mıydı?) krallığında yayıldım. Oh, sefam olsun. Hep kahır, hep kahır, hep kahır, yetti be 😀
Sonra da giyinip şuraya gittim:
Devrim Erbil'in İstanbul'u resmettiği tablolar şahaneydi:
Sergi sonrası arkadaşımla çay-kahve içip akşam ettik. 45 dakikalık otobüs yolculuğunu ayakta ve elimde ağır bir poşetle sona erdirdim. İndiğimde dayak yemiş gibiydim. Eve dar attım kendimi. Lakin hala enerjim varmış ki yemek zamanına kadar geleneksel yeni yıl likörünü de hazırlayıp aradan çıkarıverdim. Onun fotoğrafı ve hala bilmeyen varsa tarifi de yarına kalsın. Artık dinlenmek ve kitabımı okumak istiyorum. Hoşça kalınız efendim...
Netflix'e girdiğimde bende gördüm bu filmi, bu hafta izlesem mi diye düşünüyordum güzel oldu burada okumak. :)
YanıtlaSilNe güzel,dolu dolu yaşamanız. Gıpta ettim. Maşallah diyeyim.
YanıtlaSilSergi resimleri için çok teşekkürler, ne kadar güzelmiş
YanıtlaSilBiz de geçen hafta izledik, Bilge pek sevdi:))Resimler ne güzel, sergi gezmeyeli yıl oldu:((
YanıtlaSilbirincinin resim olduğuna inanmaya çalışırken kör oldum :))
YanıtlaSil